2008 Türkiye’sinde ifade özgürlüğü

Ahmet Şık
ahmets@medyakronik.com

Yazar Nedim Gürsel’in, “Allah’ın Kızları” isimli romanı hakkında, “Dini değerlere hakaret ve aşağılama” iddiasıyla soruşturma başlatıldı. Türkiye Yayıncılar Birliği’nin 2008 yılı Yayınlama Özgürlüğü Raporu’na göreyse bu yılın ilk 6 ayında 22 yayınevinden çıkan 38 yazarın 47 kitabı hakkında soruşturma ve dava açıldı. Mersin 78’liler Derneği ile Mersin 68’liler Derneği’nin 6 Mayıs’ta Deniz Gezmiş ve arkadaşları için ortaklaşa gerçekleştirdiği anmaya, “suçu ve suçluyu övmek” iddiasıyla; Ergenekon soruşturması kapsamında yapılan operasyonlarda İşçi Partisi Genel Merkezi’nde Yargıtay’a ait ayrıntılı krokisinin bulunduğunu yazan Taraf gazetesi muhabiri Soner Arıkanoğlu’na da iftira, yargıyı etkileme ve gizliliği ihlal iddialarından dava açıldı. Bu arada Uydudan yayın yapan Hayat TV, “Roj TV’ye görüntü geçtiği” gerekçesiyle karartıldı.

“Düşmanı peygamberi övse inandırıcı olmaz”

Yazar Nedim Gürsel’in geçen mart ayında Doğan Kitap tarafından yayımlanan kitabı “Allah”ın Kızları” adlı romanı hakkında yapılan şikâyet üzerine “dini değerlere hakaret ve aşağılama” iddiasıyla soruşturma açıldı. Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Türk Ceza Kanunu’nun 216. maddesi uyarınca başlattığı soruşturmada dava açılması halinde Gürsel hakkında, “suçun kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde” 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezasıyla dava açılabilecek. Hakkında soruşturma açıldığı haberini Fransız yayıncısı ile birlikte Anadolu üzerine hazırladığı kitabın araştırmaları için bulunduğu Harran’da alan Gürsel ifade vermek üzere İstanbul’a döndü. Hem şaşırdığını hem de üzüldüğünü belirten Gürsel, “Ben bir yazarım. Dini aşağılamak gibi bir amacım olamaz. Kitabım İslam’ın doğuşunu anlatan, peygamberimizi odak noktasına yerleştiren, çok sesli bir roman. Onun düşmanlarına peygamberi övdürseydim roman inandırıcı olmazdı. Kesinlikle kutsal olanı ve insanların dinsel inançlarını rencide edici yönü yok. Romanda söz konusu edilen her şey İslam tarihinde ve eski İslam kaynaklarında var. Türkiye’de bir romanın dava konusu olması ihtimali beni şaşırttı. Türkiye’de bu konuda çok yol alındığını zannediyordum. Uzun Sürmüş Bir Yaz adlı kitabım 159. maddeden yargılanmıştı. İlk Kadın adlı romanım da 426. maddeden yargılanmıştı. Ama bütün bu davalardan aklandım. Aradan 28 yıl geçti. Kitaplarım çeşitli yabancı dillere çevrildi. Çeşitli vesilelerle Türkiye’de düşünce özgürlüğünün, yaratma özgürlüğünün sınırlarının genişlediğini, Türkiye’nin demokratikleştiğini hep söylüyordum. Çünkü din de eleştirilebilir. Böyle bir özgürlüğümüz var. Teokratik bir devlette yaşamıyoruz, laik bir cumhuriyette yaşıyoruz” dedi.

6 ayda 47 kitap mahkemelik oldu

Türkiye Yayıncılar Birliği’nin 2008 yılı Yayınlama Özgürlüğü Raporu’na göreyse bu yılın ilk 6 ayında 22 yayınevinden çıkan 38 yazarın 47 kitabı hakkında soruşturma ve dava açıldı. TYB’nin raporuna göre 7 kitap hakkında beraat ya da takipsizlik kararı verilirken, 17 kitap “mahkum” edildi. 18 kitap hakkında açılan davalar ise devam ediyor. Mahkûmiyetlerde geçen yıla göre artış olurken, 5 kitap hakkında yargı sonucu beklenmeden toplatma kararı alındı. Davalardan en fazla başı ağrıyan kitaplar daha çok Aram Yayınları”ndan çıkan Kürt sorunuyla ilgili kitaplar oldu. Aram Yayınları’nın toplam 17 kitabına dava açılırken bunlardan 9’u mahkumiyetle sonuçlandı.

Deniz Gezmiş’i anmak da suç

Mersin 78’liler Derneği ile Mersin 68’liler Derneği’nin 6 Mayıs’ta Deniz Gezmiş ve arkadaşları için ortaklaşa gerçekleştirdiği anmada, konuşma yapan dernek yöneticilerine TCK’nin 215. maddesi uyarınca “suçu ve suçluyu övmek” iddiasıyla dava açıldı. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmelerini yıldönümü olan 6 Mayıs’ta Mersin’de yapılan anma törenine Mersin 78’liler ve 68’liler dernekleri üyelerinin yanı sıra çok sayıda siyasi parti, dernek ve sendika yöneticisi katılmıştı. Anmada Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) Genel Başkanı Filiz Koçali, CHP’li Celal Doğan, gazeteci Ertuğrul Kürkçü, Mersin 78’liler Derneği Başkanı Osman Koçak, Mersin 68’liler Derneği Başkanı Selçuk Polat ve Mersin 78’liler Derneği eski Başkanı Ethem Dinçer söz alarak birer konuşma yapmıştı. Etkinliğin ardından Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından TCK’nin 215. maddesi uyarınca başlatılan soruşturmada ifadeleri alınan Koçak, Polat ve Dinçer hakkında 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Davanın ilk duruşması 25 Temmuz’da Mersin 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Mersin 78’liler Derneği eski Başkanı Dinçer, iddianamede Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yasadışı örgüt kurucuları olarak anıldığını belirterek, “Memnu Hakların İadesi Yasası gereği, 1987 yılından önceki bütün davalar sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırıldı. Yani Deniz’lerin suçlu sayılmaları da artık mümkün değil. O nedenle bizim de suçu ve suçluyu övmemiz mümkün değil. Bu, 2 yıl içinde bana açılan 8’nci soruşturma ve 4’üncü dava. 3 davadan beraat ettim. Mersin’de, demokratik eylemlerde öne çıkan isimlere yönelik yıldırma politikası uygulanıyor. Başka kentlerde soruşturma konusu bile olmayan olaylar, Mersin’de davaya dönüşüyor” dedi.

Gazeteci haber yaparsa

Ergenekon Operasyonu kapsamında 21 Mart sabahı İşçi Partisi (İP) Genel Merkezi’nde yapılan aramada Yargıtay’a ait kroki bulunduğu haberini yazdığı için gözaltına alınan Taraf gazetesi muhabiri Soner Arıkanoğlu hakkında da iftira, yargıyı etkileme ve gizliliği ihlal iddialarından dava açıldı. Taraf Gazetesi’nde 24 Mart 2008 tarihinde “İP’de Kuşkulu Yargıtay Krokisi” ve “Yargıtay’ı Vuracaklardı” başlıklarıyla yayımlanan haberde, İP Genel Merkezi’nde yapılan aramada bulunan CD’lerin birinde Yargıtay’ın ayrıntılı krokisinin çıktığı, AKP’nin kapatılmasıyla ilgili iddianamenin Abdullah Gül’le ilgili kısmının Yargıçlar ve Savcılar Birliği Derneği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nca İP’e önceden verdiği iddiası yazılmıştı. Haberden yaklaşık 1 hafta sonra 27 Mart’ta Taraf Gazetesi’nin Ankara bürosu muhabiri Arıkanoğlu, gözaltına alınıp İstanbul’da söz konusu habere kaynaklık eden bağlantısı konusunda sorgulanmıştı. Kaynağını açıklamayan Arıkanoğlu serbest kalırken Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma sonunda, “iftira”, “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” ve “gizliliğin ihlali” gerekçelerinden dava açıldı. Arıkanoğlu’nun Ceza Yasası’nın (TCK) 267/1-2, 285/1-3, 288/1 maddeleri ve Basın Yasası’nın 1. maddesi uyarınca yargılanmasına 16 Eylül’de Kadıköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlanacak.

Hayat TV karartıldı

Hayatın Tüm Renkleri” sloganıyla 3 Aralık 2007’de yayın hayatına başlayan Hayat Televizyonu’nun ekranı, dün (16 Temmuz) öğle saatlerinden itibaren karartıldı. Uydudan yayın yapan Hayat TV’nin Genel Yayın Yönetmeni Aydın Çubukçu, “Roj TV’ye Newroz kutlamalarıyla ilgili görüntü sağladıkları” gerekçesiyle yayınlarının Türksat yetkililerince durdurulduğunu söyledi. Tamamen keyfi bir kararla susturulmaya çalıştıklarını belirten Çubukçu, kararın kaldırılması için tüm hukuki ve demokratik yollara başvuracaklarını ve Türksat yetkililerine dava açacaklarını söyledi. Dicle Haber Ajansı’nın Roj TV’ye sağladığı görüntülerin hiçbir mesnedi olmadığı halde kendi kanallarınca sağlandığının iddia edildiğini belirten Çubukçu, “İşçi ve emekçilerin yanında ve hükümete karşı tek yayın kuruluşu olduğumuzu düşünüyoruz. Şu an medya üzerinde tekeli kıran tek kuruluş da biziz. Bu kararla susturulmuş oluyoruz” dedi. Yayın merkezi İngiltere’de olan Hayat TV’den önce de yine uydudan yayın yapan DEM TV’nin yayını da benzer bir kararla durdurulmuştu.

Nedim Gürsel’in Allah’ın Kızları kitabından bölümler:

Hatice yoksul bir erkeği sevdi, ona kapıldı, onu istedi ve burada pek uygun kaçmasa da yazmak zorunda olduğum bir deyimle, kendisinden on beş yaş küçük bir delikanlıyı elde etti. O zamanın töresi gereğince Muhammed aile büyüklerinden istemedi onu, bir yakını aracılığıyla Muhammed’i o istedi ailesinden. Yine de her şey gereğince yapıldı. Düğünleri kırk gün kırk gece sürmedi hayır. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine diyecek halim de yok. Daha durun bakalım, henüz evlenmediler. Zengin iş kadını Hatice hemen evlenme teklif etmedi Muhammed’e, onu sınamak istedi. (…)

Ve güzel, beyaz dişleriyle hep gülümsüyor Muhammed. “Gerçekten de Biz insanı en güzel surette yarattık” ayeti sanki onun için inecek gibi. Alnı geniş ve ferah, sarık başını olduğundan daha büyük gösteriyor. Burnunun üstüne dek uzayan kavisli kaşları, kaşların tam ortasında öfkelenince kabarıp şişen, sakinleştiğinde eriyip kaybolan bir damar var. Burnu uzunca ve hafif kavisli, ağzı büyükçe, dudakları kalınca. Kureyş’in tüm soylu erkekleri gibi kara kaşlı kara gözlü anlayacağınız, ama teni beyaz, çok beyaz. Gerçi Yusuf ondan daha beyazdı, ama o Yusuf”tan sanki daha güzel, çok daha çekici. Ve bulutun koruyucu gölgesi düşüyor nazik tenine. Geniş, ama kılsız göğsüyle ince ve güçlü bacaklarını da gölgelendiriyor. (…)

Hatice”yi kutsarcasına sevişini yetimliğine vermiştim. Derken yaşlı ve dul Sevde’yle evlendiğini duydum. Olabilir. Habeşistan’a ilk göçen Müslümanlardandı çünkü, kocası Sekran’ın Necaşi’nin ülkesinde Hıristiyan olup oralarda öldüğünü de biliyordum. Zem’a kızı Sevde Mekke’ye geri dönmüş evinde oturuyordu. Oynaşta değil aştaydı gözü, Muhammed”i yatakta idare edemezdi, ama evini, çoluk çocuğunu idare edebilirdi. (…)