Mustafa Sönmez
AKP Hükümeti’nin “reform” adı altında gündeme getirdiği ve çalışanların, emeklilerin büyük tepkisine neden olan “sosyal güvenlik” düzenlemesi, kozmetik değişikliklerle yeniden düzenleniyor ve sendikaların rızası alınmaya çalışılıyor. Hâlâ, aylardır olduğu gibi, ağaçla uğraştırılıp orman gözlerden saklanıyor. Hâlâ insanlar, “yasa çıkarsa prim oranım artacak mı?, kız çocuklarıma yetim aylığı için yaş koşulu var mı?, işverenin benden keseceği prim artacak mı gibi sorularla uğraştırılıyor. Oysa, halledilmeye çalışılan sorun nedir? Kapatılacığı iddia edilen açık nedir? Bütçenin toplamında nereye oturtulmaktadır ve çalışanların boğazına sarılıp onları muzdarip etmeden çıkış yolları yok mudur? Sorularının sorulması gerekiyor.
Çıkış elbette vardır. Sorularla ve yanıtlarla ilerleyelim:
Bütçeden sosyal güvenliğe aktarılan kaynak nedir ve ne kadar nüfus için yapılmaktadır?
Resim-1’de bütçeden sosyal güvenlik sistemine aktarılan kaynağın 26 milyar YTL’yi bulduğu görülüyor. Bu transfer, toplamı 35,2 milyonu bulan nüfus için ayrılmaktadır. Yani 4,7 milyon emekli, 9,2 milyon sigortalı ve onların 21,2 milyon aileleri için. Bu da nüfusun yarısı demek.
Nüfusun yarısının sosyal güvenliği için bütçeden aktarılan ve şikayet konusu yapılan 26 milyar YTL, toplam bütçe içinde ne anlam ifade etmektedir?
Bütçe kaynakları nereye gidiyor?
2007 bütçesini örnek alırsak, (Resim-2) yapılan toplam 203 milyar YTL’lik harcamada sosyal güvenlik transferlerinin yüzde 13 pay aldığını görürüz. Oysa aynı yıl, rantiyelere ödenen faizler yüzde 23 pay almıştır. Rantiyelere aktarılan faiz giderlerini azaltmak dururken 35 milyonun yararlandığı sosyal güvenlik hizmetlerine el atılmaktadır.
Öte yandan, tıkandığı, sürdürülemez duruma geldiği iddia edilen sosyal güvenlik sisteminin bu duruma gelmesi, sendikaların, çalışanların sorumlusu oldukları bir durum değildir, tersine bu durum, sistemin çöplerini hep halı altına süpüren hükümetlerin, özellikle de AKP hükümetinin sorumluluğudur.
Mesele, sadece sosyal güvenliği değil, maliye politikalarını ve genel makro ekonomik politikaları ilgilendirmektedir. Sosyal Güvenlik sisteminde , sistemin gelirlerinin yetersiz kalması, kaçak işçiliğe göz yumulması, ücretlerin eksik beyan edilmesi sonucu prim ve vergi kayıplarından kaynaklanmaktadır.
İstihdamdaki kaçak…
2007 verilerine göre toplam istihdam 21 milyon 219 bindir. Bunun yüzde 46,7’sini oluşturan 9 milyon 929’unun sosyal güvencesi yoktur, yani kayıt dışı çalışmaktadırlar. Bunların yüzde 51’i tarım dışındadır. Kayıtdışı istihdamın yüzde 36’sı ücretli (3 milyon 639 bin kişi).Kayıt dışı işçilerin yüzde 89’u tarım dışında, ya da kentlerdedir. (Resim-3)
Kısa adı TİSK olan Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, ortalama kayıtlı bir işçinin istihdamının maliyetini aylık 3 bin 101 YTL olarak belirlemiştir. Bunun bin 704 YTL’si işçinin cebine girerken bin 397 YTL’si , yani yüzde 45’i vergi ve prim olarak devlete gitmektedir. Yani istihdam kesintileri, net ücretin yüzde 82’sini bulmaktadır. (Resim-4)
Eğer 3 milyon 228 bin kayıt dışı ya da kaçak işçi varsa, bunlar kayıtlı olsalardı, yukarıdaki verilere göre, ayda devlet, kişi başına 1397 YTL vergi ve prim geliri elde etmiş olacaktı. Bu, bir işçi için 1.397X12= 16 bin 764 YTL; 3 milyon 228 bin kaçak işçi için de 54 milyar 114 milyon 192 bin YTL edecekti. Kaçağa göz yummanın kaybı kabaca yılda 54 milyar YTL’dir.
Bir de beyanda dalavere var. Dalavere de işçiyi kayıtlı göstermek ama asgari ücretten göstermek şeklinde gerçekleşiyor. Bir örnek ile işin vehametini gözler önüne serelim. Aralık 2007 verilerine göre, yaklaşık 8,5 milyon aktif sigortalı var ve bunların yüzde 8,5’u kamu işçisi. Kamu, dalavere yapamayacağı için, işçinin gerçek ücreti üstünden prim ve vergi ödüyor. Ancak kamuda günlük 63 YTL görünen prime esas kazanç, özelde 31 YTL görünüyor. Yani yüzde 100’ün üstünde bir eksik beyan var. Özel sektördeki 7,8 milyon SSK’lı işçi için bu eksik beyan yapılıyor. Buradan en iyimser ihtimalle, işçi başına kaçırılan vergi ve primi yıllık 8 bin YTL varsaysak, kayıp 7,8 milyon işçi için 62 milyar YTL’yi bulur.
Demek ki, kaçak istihdam ve eksik beyanla istihdamın tek başına yol açtığı kaynak kaybı, 54+62 milyar YTL’den 116 milyar YTL’dir. Yıllık bu kadar kaybın yarısının önüne geçilse, bu sistem sürdürülmez olmaktan çıkar. Hatta daha iyi hizmet verilir. Bu düzenlemelere de gerek kalmaz.
Çözüm kayıtdışını önlemekte…
Çözüm ne? Tüm sektörlerde kayıt dışılığı en aza indirmek gerekiyor. Kaçak istihdam çağdışılığına son vermek gerekiyor. Ama devletin de vergiyi, istihdam üstünden alma ilkelliğinden ve acizliğinden artık vazgeçmesi gerekiyor.
Bunun için mesele sosyal güvenlik meselesi olmaktan, vergi-kamu harcaması halkasına kadar genişlemek zorunda. Sosyal güvenlikte tıkanma, vergi yapısındaki çarpıklıktan ve harcamalardaki çarpıklıkla da ilgili.