Ergenekon’a Rus desteği

Ferda Balancar
adlı internet sitesinde Ergenekon soruşturmasıyla ilgili olarak dile getirdi. Dugin’e göre “Türkiye’nin yönünü Rusya’ya çevirmesinin ordu içindeki inisiyatifi Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan emekli general Veli Küçük’e aittir.” Bu soruşturma kapsamında gözaltına alınanları ise genel olarak “Rusya’yla yakınlaşma lobisi” olarak tanımlayan Dugin, İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek’le dayanışma sergilenmesi gerektiğini özellikle vurguluyor.

Aleksandr Dugin, geçen yıl İşçi Partisi’ne yakınlığıyla bilinen Kaynak Yayınları tarafından yayımlanan “Moskova – Ankara Ekseni: Avrasya Hareketi’nin Temel Görüşleri” başlıklı kitabında Türkiye’nin ABD ve AB’yle bağlarını koparıp Rusya’yla sıkı bir ittifaka girmesi gerektiğini yoksa Türkiye’nin Batı tarafından parçalanma tehlikesiyle yüz yüze olduğunu belirtiyor.

Dugin’in görüşleri Türkiye’de sadece Doğu Perinçek tarafından savunulmuyor. Veli Küçük’ten Milli Güvenlik Kurulu eski genel sekreterlerinden Tuncer Kılınç’a, emekli orgeneral Hurşit Tolon’dan medyada köşe yazarı olan Erol Manisalı ve Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınıp serbest bırakılan Emin Gürses’e kadar bazı akademisyenlerin de Avrasyacılık tezlerini savundukları biliniyor.

Konuyu bugünkü Taraf gazetesindeki köşesinde ayrıntılı bir şekilde gündeme getiren Rusya muhabiri Hakan Aksay’ın yazısını sunuyoruz:

Ergenekon’un Rusya’daki yansısı:
Avrasyacılar, Kremlin’i Türkiye’ye karşı kışkırtıyor

Türkiye’de bile “Ergenekon”la ilgili geniş kesimler arasında çok sayıda soru işareti bulunurken, Rusya’daki bir siyasi hareketin konuyla ilgili sergilediği net tutum doğrusu dikkat çekici.

Son yıllarda önce “Avrasya Hareketi” olarak siyasi zeminde kendine yer açmaya çalışıp başaramayınca marjinalleşen, sonradan iktidara yakın bazı ilişkilerinin de yardımıyla medyada “fikir egzersizleri yapan” siyaset bilimci Aleksandr Dugin, Türkiye’deki son gözaltı ve soruşturmaları kınadı.

Bununla da kalmadı ve Putin – Medvedev yönetimine seslenen yazılarla, “Türkiye’deki antiamerikan ve Rus yanlısı lobiye yönelik saldırılara karşı Moskova’nın gereken cevabın vermesi” çağrısında bulundu.

Çeşitli iç ve dış konularda sık sık provokatif mesajlar veren Dugin’in son açıklamaları, Ergenekon’un dünyadaki en ilginç yankılarından biri olması dolayısıyla ele alınmaya değer.

“Bu tutuklamalar Rusya’ya meydan okumaktır”

Ergenekon kapsamındaki gözaltı ve soruşturmalarla ilgili olarak, Dugin’in yönetimindeki internet sitelerinden biri olan www.evrazia.org birkaç gün önce bu başlığı kullandı.

Önceki gün de bizzat Dugin, “Türkiye’de Rusya yandaşı bir çevreye yönelik bu hareket, kimin dostumuz kimin düşmanımız olduğunu göstermiştir. Rusya’nın, bu meydan okumalara cevap vermesinin zamanı gelmiştir” diyerek Kremlin’i kışkırtmayı denedi.

Dugin, “Türkiye’nin yönünü Rusya’ya dönmesinin ordu içindeki inisiyatifinin Veli Küçük’e ait olduğundan” övgüyle söz etti.

Geçen cuma günü gözaltına alınanların “Rusya’yla yakınlaşma lobisi” olarak adlandırıldığı söz konusu internet sitesinde, özellikle İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek’le dayanışma sergilenmesine özen gösteriliyor. Çünkü Perinçek, Dugin’in siyasi hareketiyle işbirliğine girmiş, hatta yönetiminde sembolik de olsa bir görev almıştı. Evrazia.org sitesi, Ergenekon operasyonunu Perinçek’in yüksek lisansını Rusya’da yapmış olan oğlu Mehmet Perinçek’in yorumuyla aktardı.

Bir garip “Kızıl elma”

Peki, Perinçek’e sahip çıkan, Ergenekon soruşturmasına karşı sert tutum alan ve Kremlin’e yönelik kışkırtıcı mesajlar veren Dugin “Türkiye dostu” mu?

Aleksandr Dugin, ilk kitaplarında düşmanlığını açıkça haykırdığı Türkiye’ye daha sonraları – biraz da, daha ılımlı Avrasyacı, eski Büyükelçi Albert Çernişev’in etkisiyle – aniden dost oluverdi. Tabii bu “dostluk”, temelinde birilerine karşı “ortak düşmanlık yapma” niyeti bulunan kuşkulu bir yakınlaşma ve taktik bir manevraydı.

Önceki günkü yazısında bile, “Tarihte Rusya’nın evrensel egemenliğinin önündeki engel kimdi? Boğazlar’ı elinde tutan Türkiye.” diyen Dugin, şimdi anlaşılan “küçük düşmanı”nı yanına çekip bir süre onunla “dostluk oyunu” oynayarak “büyük düşman” olarak gördüğü ABD’ye karşı savaşında “kullanmak” derdinde.

Doğu Perinçek de çok uzun yıllar “sosyal-faşist” diye niteleyerek nefret ettiği Rusya’ya karşı birdenbire sıcak duygular beslemeye başladı. Benzer bir mantıkla… Yalnızca o mu? Bugün sözüm ona “Rus dostu” kesilen, ama ne Rusya’yı araştıran ve bilen, ne de gerçek anlamda ona olumlu yaklaşan bir dizi “militan ruhlu siyasi” de öyle…

Birbirlerini ne kadar tanıyıp güvendikleri konusunda kuşkular uyandıran bu “uluslararası kızılelma aktörleri”, bugün Türk-Rus ilişkilerine el atarken, bu ilişkilerin üst düzeyde bozulması için kışkırtıcı bir misyon üstlenmekten kaçınmıyorlar.

Kremlin, Avrasyacılığı benimsemiyor

Dugin’in “Büyük Rusya”yı yeniden kurma yolunda kendine seçtiği ideolojik şemsiye, genelde tanımı ve sınırları tam belli olmayan, daha çok “Batı karşıtlığı” olarak anlaşılan bir “Avrasyalılık” ideolojisi. Özünde Avrasya’nın içinden bir çırpıda Avrupa’yı çıkarıveren, Asya’dan da “büyük amaçlar için yararlanma” amacı taşıyan bir uluslararası gerilim stratejisi.

Son dönemde ABD’ye karşı muhalefeti sertleştiren Putin Rusyası, “çok kutuplu dünya” politikasını uygulamaya, ABD’ye karşı Avrupa, Çin, Hindistan gibi başka güç merkezleriyle ittifaklar oluşturmaya çalışıyor.

Ancak Moskova, 2001’den bu yana Washington ile şu ya da bu biçimde işbirliği içinde görünmek ve Sovyetler’in hatalarını tekrarlayarak yeni bir Soğuk Savaş’ta kendini zor duruma düşürmemek için özen göstermeyi de sürdürüyor. Öte yandan ekonomik çıkarlarının, başta Avrupa Birliği olmak üzere dış piyasalara karşı savaş açmaktan geçmediğini çok iyi görüyor. Bundan dolayı keskin Rus milliyetçilerinin “aşırı pragmatik” ve “oportunist” buldukları Putin, “Avrasyacılık” tezine mesafeli duruyor.

Ancak Kremlin yakınlarında menzillenmiş olan Amerikancısından Avrasyacısına kadar bir dizi güç odağı, iktidarın Medvedev’e geçmesi sırasındaki olası denge değişikliklerinden medet umarak çabalarını aktifleştiriyor.

Bizde de Rusya’yı doğru dürüst tanımayan, gelişme dinamiklerini görmeyen bazıları, sırf “içerdeki iktidar mücadelesine dışardan destek olsun” diye, Moskova’yı, Tahran’ı vb. kullanma hevesindeler.

Bunların kafalarındaki Türk-Rus işbirliğinde ne ticaret hacmine yer var, ne enerji işbirliğine, ne turizme, ne kültürel bağlara. Bunlar için “işbirliği”, sadece ortak siyasi ve askeri gövde gösterisinden ibaret.

Geçmişte sert Kafkasya – Orta Asya rekabetleri, “Çeçen-PKK kartları” gibi pek çok kriz yaşadıktan sonra ancak son yıllarda istikrarlı bir siyasi diyalog kurmayı başaran Türkiye ile Rusya’nın ilişkilerini bozmaya, umarım “Türk ve Rus Ergenekoncular”ın bile gücü yetmeyecektir.