İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, toplam 38 kişinin geçen yıl 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda saldırıya uğradıkları gerekçesiyle altı polis yetkilisi ve olay yerinde görev yapan Emniyet görevlileri hakkında yaptıkları şikayette dava açılmasına gerek görmedi.
1 Mayıs saldırılarıyla aralarında Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, 78’liler Girişimi yetkilisi Celalettin Can, Cumhuriyet gazetesi muhabiri Alper Turgut, Türk Tabipler Birliği (TTB) Genel Başkanı Gençay Gürsoy’un da bulunduğu 38 kişinin yaptığı suç duyurusu takipsizlikle son buldu.
Kamuoyuna henüz yansıyan 12 Mart 2008 tarihli kararında Cumhuriyet Savcısı Abdülaziz Özatlan, Taksim Meydanı’nda sendika ve sivil toplum örgütlerince “izin verilmediği halde ve güvenlik birimlerince terör örgütü mensuplarının da katılacağı yönünde istihbarat üzerine tedbir almalarına rağmen” eylem yapıldığına yer veriyor.
Kararda, “Beşiktaş İlçesi’nde birçok insanın ellerindeki pankartlarla Taksim’e doğru yürümek istemeleri üzerine eylemden geri durmaları ve dağılmaları konusunda yapılan tüm uyarılara rağmen çeşitli noktalardaki grupların, uyarılara karşın slogan atmaya devam etmeleri, bazı yerlerde Emniyet görevlilerine saldırmaları ve mukavemette bulunmaları üzerine grupların dağılması için yasal zor kullanılarak göz yaşartıcı gaz kullanıldığı ve birçok kişinin gözaltına alındığı anlaşıldı” deniyor.
Savcının kaleme aldığı kararda şikayetle ilgili yeterli delil bulunamadığına ve polisin güç kullanımında herhangi bir orantısızlık bulunmadığına da yer veriliyor:
“Bazı mağdurlar yaralandıysa da, bunlar Emniyet görevlilerinin yasal zor kullanmaları sonucu meydana geldi. Tüm şüpheliler, zor kullanım sınırlarını aşarak ya da memuriyet nüfuzlarını kötüye kullanmak suretiyle mağdurlara karşı etkili eylemde bulunduklarına dair, haklarında kamu davası açmaya yeter, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği, mağdurların meydana gelen yaralanmaların dereceleriyle şüphelilerin yasal olarak kullandıkları zor arasında herhangi bir orantısızlık bulunmadığı, müsnet suçun unsurlarının oluşmadığı anlaşıldı.”
Kaynak: bianet.org / Erol Önderoğlu