Ahmet Şık
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel (LGBTT) vatandaşlara uygulanan şiddetle ilgili olarak hazırladığı Türkiye Raporu’nda mağdurlar, avukatlar ve kamu görevlileriyle görüşmelere de yer verdi. 70 ayrı mağdurun anlattıkları yaşanan ayrımcılık ve şiddetin boyutlarını gözler önüne seriyor.
Ahlâka aykırı dernek olmaz
İstanbul İl İnsan Hakları Kurulu Başkanlığı üyesi Vildan Yirmibeşoğlu: “Travestilere iş verilmiyor… Tutucu olmayan birçok kimse bile hala travestilerle çalışmak ya da aynı ortamda bulunmak istemediklerini belirtiyorlar. Toplum onları istemiyor.”
15 Eylül 2005’te KAOS GL’ye Ankara Valiliği adına Selahattin Ekremoğlu’nun gönderdiği mektup: “4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 56. Maddesinde yer alan ‘Hukuka ve ahlaka aykırı dernek kurulamaz’ hükmü yer almaktadır. KAOS GL derneğinin adında ve tüzüğünün amaç bölümünde yukarıda belirtilen kanuna aykırılık tespit edilmiştir. Bu kanunu ihlalden, derneğin feshi için yetkili Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açılması ve neticeden İçişleri Bakanlığı’na sunulmak üzere Valiliğimize bilgi verilmesini rica ederim.”
Gey öldürmek “hafif suç”
Avukat Gülsen Tunç. Gazeteci Baki Koşar cinayetini anlatıyor: “Alışılmış bir cinayet işleyen kişi müebbet hapis cezası alır. Ama eğer biri bir gey cinayeti işlerse, hafif bir ceza alacakları oldukça açıktır.”
İnsan Haklar Derneği eski üyesi avukat Eren Keskin: “Polisin çok güçlü olduğu militarist bir toplumda yaşıyoruz. Polis ve askeriye her ikisi de, toplum onaylamadığı için eşcinselliği bir bozukluk olarak görüyorlar. Bu yüzden eşcinseller yoğun bir şekilde şiddetle karşı karşıya kalıyorlar.”
Polis eşcinsele yardım etmez
Cenk, İstanbul’da yaşayan bir eşcinsel erkek: “Çoğu gey arkadaşım polis memurları tarafından taciz edildi. Polis ataerkil bir kurumdur; erkeklik hakkında bir fikri koruyorlar. Polis eşcinsel bireylere, travestilere ve transseksüellere karşı suç işliyor, bu bütün kurumun zihniyetinin bir parçası.”
Yahya, eşcinsel erkek. Askerlik hizmetinden muaf olmak için yapılan tıbbi muayeneden bahsediyor: “Doktorların normal olduğumu düşünmedikleri çok açıktı. Çiftlikteki bir koyunu etiketlemeye benziyordu. Ama bu koyun değil, insan.”
Murat, eşcinsel erkek. Geylerin kurbanı oldukları soygunlar hakkında konuşuyor: “Geyler böyle bir adam için kolay hedeftir, ellerinde ne varsa hemen verirler. Sosyal nedenlerle, başlarına gelebileceklerden dolayı. Eğer polise giderseniz size objektif davranmayacaklardır. Sonra aile faktörü var, eşcinselliklerini saklama ihtiyacı.”
Kenan, İstanbul’da yaşayan bir eşcinsel erkek: “Polis yardım etmeyecektir. Polis kurbana, ‘sen hak ettin’ diyecektir. Bu yüzden geyler ve travestiler hukuka hiçbir şekilde başvurmuyorlar. Çünkü bizimle dalga geçeceklerdir. Çoğu polis, ‘kendin kaşınmışsın’ diyecektir.”
Antidepresanla lezbiyenlik tedavisi
Bir Türk atasözü, İstanbul’da yaşayan biseksüel bir kadın olan Yeşim tarafından alıntılandı: “Bir kız babasının sözünden ancak ya koca evinde ya da mezarda çıkar.”
Ayşe, İstanbul’da yaşayan bir lezbiyen kadın: “Hiçbir zaman bir şey söylemeyi planlamıyorum. Bu ailemde cinayete neden olabilecek bir şey.”
Gia, lezbiyen kadın. Başka br kadınla yaşadığı ilişkiye ailesinin verdiği tepkiyi anlatıyor: “Annem devamlı kız arkadaşım Cuci’nin ailesini arıyor ve onları tehdit ediyordu. ‘Sizin yüzünüzden, kızım lezbiyen oldu. Yerinizde olsam, kızımın bacaklarını kırardım ki dışarı çıkamasın’ diyordu.”
Toprak, Ankara’da yaşayan transseksüel erkek: “52 yaşındaki bir adamla evlenmeye zorlandım. Beni evlendirmek istediler çünkü kız arkadaşımla sevişirken bizi yakaladılar. Bunu anladıklarında beni garaja kapadılar ve günlerce dayak yedim. Ve sonra evlendim.”
Esme, İstanbul’da yaşayan lezbiyen kadın: “Psikiyatr bana antidepresanlar verdi ve bunların bine lezbiyen olmaktan kurtarabileceğini söyledi.”
Gece sokağa çıkan travesti fahişedir
Deniz, Ankara’da yaşayan transseksüel bir kadın: “Genelde oral seks istiyorlar ve zorla yaptırıyorlar. Ama bu kez oral değildi istediği. Balyoz timi (özel bir polis timi) beni arabamdan çıkarıp bir arka sokağa götürdü ve burada her yerime dokundu. Bir yıl önceydi. Ama aynı şey hala oluyor. Her yerime, hatta içime dokunuyorlar.”
Fulden, Ankara’da yaşayan transseksüel bir kadın: “Bir travesti ya da transseksüel hava karardıktan sonra, sosyal bir nedenle de olsa, sokağa çıkarsa fahişelik gerekçesiyle tutuklanabiliyor.”
Balyoz Timi’nin işkencesi
Fulden. Özel bir polis timi olan Balyoz’dan bahsediyor. Ankara 12 Ekim 2003: “Bir gece arabamda çalışıyordum ve beni durdurdular. Çankaya Karakolu’nda üçüncü kata götürdüler ve gözlerimi siyah bir bantla bağladılar. Beni nereye götürdüklerini bilmiyorum ama başka bir binaya geçmiştik. Soyunmamı ama gözlerimi açmamamı söylediler. Üzerime tazyikli su sıktılar. Bacaklarımı açtırdılar ve ameliyatlı bir transseksüel olduğum için vajinama basınçlı su sıktılar. Büyük bir acıydı.”
Bahar. Çete üyelerinin saldırılarını anlatıyor, Ankara 5 Kasım 2003: “Durum öyle bir noktaya geldi ki sürekli taciz edildiğimizden gruplar halinde arabalarda dolaşmaya başladık. Saldırıya uğradığımızda polise şikayetçi oluyorduk ve araba plaka numaralarını veriyorduk. Ama sonra polis konuyu araştırmıyordu. Bu saldırganlarla yüzleşmeye karar verdiğimizde bize oradan gitmemiz gerektiğini ve kendilerine 5 milyon Türk Lirası vermemizi söylediler.”
Lezbiyensen haraç verirsin
Ferda. İstanbul, 22 Ekim 2003: “Komşular polis çağırıp, lezbiyen olduğum için terörist olduğumu veya başka kadınları sattığımı söylüyorlardı, bu yüzden polise şikayette bulundum. Polis soruşturma başlattı ve soruşturmayı yapan polis memuru evime geldi. Evde hiçbir şey bulamadı. Aslında bu davaya karşı oldukça anlayışlıydı. Ama sonra peşimi yıllar boyu bırakmayacak cinsel bir tehdit ortaya attı. Bana, ‘Eğer bir aşığın olursa, buraya gelirim ve her ikinizle de sevişirim’ dedi. Bu onun fantezisiydi. Beni bu şekilde yıllarca rahatsız etti. Her hafta bir kere gelirdi. Hiç sevgilim olmadığından yüzlerce milyon lira para alırdı. Sadece lezbiyenim diye.”
Polisten korkuyorum
Atilla. Ankara, 13 Ekim 2003: “Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün İkinci Şubesi’ne girişte, diğer arabadan bir adam bana doğru geldi ve beni kulaklarımdan tutarak kafamı duvara vurdu. Küpelerim vardı ve canımı acıtmak için onları çekti. Küfrediyor ve bana konuşmamı söylüyordu. Polis beni saçımdan tutuyor ve bacaklarıma vuruyordu. Ellerim kelepçeliydi ve beni saçlarımdan tutarak çeviriyorlardı. Diziyle karnıma ve testislerime vuruyordu. İki büklüm oldum ve bayılmak üzereydim. Kulaklarımdan tutarak beni duvara vurdu. Düştüm. Bayılmışım. Sonra yüzüme su döktüler. Küpelerimle, giyinme şeklimle alay ediyorlardı. Polislerden çok korkuyorum. Çok uzun süre ne zaman bir polis görsem karşıya geçerdim. İçim korkunun yanı sıra nefretle de dolu. Başka insanların hikayelerini dinlemek iyileşmeme yardım etti. Çünkü tanıdığım birçok eşcinsel insanın polisle korku dolu hikayeleri var.”
Şule. İstanbul, 22 Ekim 2007: “Askerlikten muafiyet için gereken süreçten yeni geçmiştim, fakat bir sebepten bunu kayıtlarıma koymamışlardı. Bu bahaneyle polis tarafından durduruldum ve karakola götürüldüm. Polislerden biri beni tartakladı. Beni dövdü, giysilerimi çıkarttırdı ve banyoyu çıplak temizlettirdi. Şikayetçi olmak istiyordum. Daha yüksek rütbeli memura şikayet ettim. İlgileneceğini söyledi, ama sonra durumla dalga geçti. Benden beni taciz eden memurdan özür dilememi istedi!”
Lezbiyenlere tasdikname
Esme. İstanbul, 20 Ekim 2003: “Geçen sene, 16 yaşındayken, dedim ki ben lezbiyenim ve bunu açıklayacağım. Okuldaki arkadaşlarıma bunu anlattım. İlk sömestrin bitmesine sadece bir hafta vardı. Sonra tüm okul bunu duydu. Ve okuldaki tüm ebeveynler bunu öğrendi. Sokağımızdaki insanlar ve onların aileleri bunu duydu. Müdür yardımcısı kız kardeşimi arayarak beni okuldan atmak istediklerini söyledi. ‘Gençleri rahatsız ediyor’ diye beyan etmişler. Demişler ki ben kızları cinsel olarak taciz ediyormuşum! Ve onları erkeklere satmak istiyormuşum! Arkadaşlarımla hiçbir sorunum yoktu. Yalan söylüyordu! Genelde gördüm ki, beni okuldan atmak isteyenler, çocukların aileleri. Kızların kendileri değil. Okuldan uzaklaştırıldım. Bana bir kâğıt verdiler. Bana tasdiknameyi almam gerektiği söylendi Tasdikname almak zorunda kaldığımı bilmiyordum bile. Ama ebeveynlerim bana kâğıdı gösterdiler ve okulda kızları korkuttuğumu söylediler. Ailem beni dövdü. Odamı aradılar. Dediler ki ‘Biz müdürün seni suçladığı şeyleri yaptığını düşünüyoruz.’ Bana inanmadılar. Beni iki hafta evde tuttular ve ayrılmama izin vermediler. Sonra beni bir psikologa tedavi olmam için gönderdiler. Bir sene boyunca okula gitmedim.”
Eşcinsel olduğunu fotoğrafla kanıtla
Barbaros. İzmir, 19 Ekim 2003: “Şaşırmıştım, düşünüyordum ki bir sabıka kaydı ya da başka bir şey istiyorlar. Ama masasının en alt çekmecesinden bazı fotoğraflar çıkardı. Rapor için başvuran diğer eşcinsellerin fotoğrafları, sevişirken veya oral seks yaparlarken çekilmiş. ‘Böyle belgeler’ dedi. ‘İlişki sırasında çekilen fotoğraflarda, yüzünün gözükmesi yeterli. Tabii ki, pasif pozisyonda olmalısın ve diğer adamın yüzünü görmemize gerek yok’ dediler. İlk başta fotoğrafları nasıl bastıracağımız konusunda endişelendik. Hiçbir yerde bastıramazdık. Çektirmek çok zordu. Beni o halde gören, fotoğrafları çeken üçüncü bir insan vardı. Bir yandan komikti de. Ama diğer yandan feci trajikti. Çok rahatsızdım ve çok aşağılanmıştım. En sonunda fotoğrafları doktora verdim ve benim muafiyetim için kullanılacak raporu hazırladı. Kâğıtta ‘çocukluğundan beri kendini kadın hissettiği, davrandığı, yürüdüğü, ses tonu bir kadın gibi çıktığı. Kendini bir kadın olarak ifade ediyor’ yazıyordu.”
Deniz. Psikiyatristinin teşhisinden bahsediyor. Ankara, 19 Ekim 2003: “Profesör benimle yalnız konuştu ve bana sorular sordu. Mastürbasyon yaparken kendimi başka bir erkekle düşünüp düşünmediğimi sordu. Eşcinselliği bir hastalık olarak gördüğünü apaçıktı. Sonra beni transseksüel olarak tanımladı! Ve sonra aniden odaya iki veya üç öğrencisini aldı. Ve onların önünde bana sorular sordu ve işte ‘cinsel bozukluğu olan biri’ diye konuştu. Soruları hatırlamıyorum ama gerçekten, çok olumsuz bir deneyimdi. Sonra annemi içeri çağırdı, onunla hormon tedavisi hakkında konuştu. Nihayet İzmir’de, kendi şehrimizde bir doktor bulduk. Bana profesörün eşcinselliği bir hastalık olarak tanımlamasında haklı olmadığını: uluslararası psikiyatrik tanımlamalarda hadiseye bu şekilde yaklaşılmadığını söyledi.”