2010 yılıydı… O dönem Türkiye’de, Bursaspor’da forma giyiyorum. Ülkenin bir ucundan bir ucuna deplasmana gitmiştik. Rakip Diyarbakırspor’du. …Tam hatırlamıyorum ama, ülkede durum bir hayli karışıktı. Bir nevi iç savaş durumu vardı sanırım. Kürt ve Türk halkı arasındaki gerilim futbola bile bulaşmıştı.
Neyse, ligin ilk yarısında bizim taraftar Diyarbakırspor taraftarına yönelik bazı ırkçı tezahürat yapmışlar. Tabii ben anlamıyorum ne dediklerini. Biz de ikinci yarıda onların sahasında maç yapacağız ama havaalanına iner inmez polisler karşıladı bizim kafileyi ve kalacağımız otele onların eşliğinde sanki birer suçluymuş gibi gittik.
Odamda uyumayı planlıyorum normal olarak ama imkan var mı? Cama doğru gitmemle, otelin hemen önünde patlayan havai fişekleri, otele doğru atılan taşları görmem ve tekrar yatağıma doğru yönelmem bir oldu.
Ertesi gün maçın oynanacağı stada da yine iki polis otobüsüyle gittik. Ben de gerilmiştim ama pek de belli etmiyordum bizim çocuklara. Sahaya ısınmak için çıktığımız anla birlikte yoğun bir tezahüratla karşılaştık ama maçın başlamasına saniyeler kala Bulgar kalecimize kale arkasından taşlar atılmaya başlandı.
Sonra hakem maçı başlattı. Stadı dolduran insanların gözlerindeki öfke 50 metreden bile fark ediliyordu adeta. Neden böyle öfke ve kin dolu olduklarını çözemedim normal olarak ama maç iyice çığrından çıkmaya başlamıştı.
15-16. dakikalardaydık… Bizimkilerden biri korner kullanmak için köşeye gelmişti. Hemen arkalarında duran emniyet görevlilerinin kalkanlarını aşan bir taş, yan hakemlerden birine isabet etti ve hakem yere yığıldı.
Önce hakem dörtlüsü soyunma odasına gitti, sonrasında biz. Formalarımızı hızlıca çıkartıp eşofmanlarımızı giydik tekrar ve geldiğimiz gibi iki polis otobüsüne binip stattan çıkarıldık.
Otobüsün camlarından içerisi gözükmüyordu ama etraftaki insanlar, bizim Bursasporlu futbolcular olduğumuzu, önümüzde bize eskortluk eden polis arabalarından anlamıştı. Oturduğum cama kocaman bir taş isabet etti ve cam tuzla buz oldu.
Sonra kendimi koridora attım. Herkes otobüsün koridoruna sığmaya çalışıyordu. Aracın içindeki emniyet görevlisi, şöföre “Çabuk çabuk, daha hızlı sür” diye bağırıyordu. İlerlediğimiz her metrede onlarca taş fırlatıldı otobüse. Sanıyorum taşı atanlar bizi düşman olarak görüyordu. Bilemiyorum…
O güne dair son hatırladığım ise, yanında oturduğu pencere tuzla buz olan ve dışarıdan otobüse atılan maddelerden korunmak için çırpınan bizim çocuklardan birinin kaptan Ömer’e haykırışıydı: Ömeeeerrr, kalkanı ver kalkanı!”
***
Pablo Batalla, Ivan Ergic, Tomas Zapotocny, Leandro Iglesias, Dimitar Ivankov, Stelian Kirita… Bursaspor’da bu sezon forma giyen yabancı futbolcular. İlerleyen yıllarda kendilerine yöneltilecek “Futbol hayatınızda unutamadığınız anılardan birini bizimle paylaşır mısınız” sorusuna belki de yukarıdaki gibi bir cevap verecekler. Bu “faydalı bilgileri” belki de bir Türk takımına transfer olması muhtemel vatandaşlarıyla paylaşacaklar.
Fazla dallandırıp budaklandırmadan, en kestirmeden soralım: Bizim şampiyonluktan, Euro 2016 adaylığımızdan, AKP-CHP çekişmesinden, Ergenekon’dan daha önemli ve acilen çözmemiz gereken sorunlarımız yok mu?