Avrupa! İster duuy, ister duyma sesimizi!




adreslerinden alınabilir)

Belki hatırlayacaksınız 2007-2008 yıllarında Ankara Ticaret Odası da (ATO) vize konusundaki haksızlıklara dikkat çekmiş ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için AB’de serbest dolaşımın çoktan kazanılmış bir hak olduğunu dile getirmişti. ATO açıklamasında bir vize için 40 belge istendiği, ayrıca parmak izi, biyometrik fotoğraf ve iris taraması dahil olmak üzere pek çok kişisel verinin talep edildiği, bunların üstüne de hatırı sayılır miktarda ücret alındığı ifade edilerek Türkiye’nin vize ve kotalar nedeniyle yılda 5 milyar dolarlık zarara uğradığı belirtiliyordu.

Türkiye’nin AB ile ilişkisi neredeyse 50 yıla dayanıyor. Türkiye bu ilişkide gümrük birliği dahil yükümlülüklerinin pek çoğunu yerine getirdiği halde, sahip olduğu haklardan yeterince yararlanamıyor, yararlandırılmıyor. İşçisiyle, girişimcisiyle, sanatçısıyla öğrencisiyle bedelini fazla fazla ödediğimiz gümrük birliğinin ayrılmaz bir parçası olan dolaşım hakkının, hemen ve her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı için tanınmasını istemek, bunun için en radikal önlemleri almak, Türkiye’deki ve 27 Avrupa ülkesindeki her hükümetin görevidir diye düşünüyorum.

Doğrusunu isterseniz ben çok seyahat meraklısı biri sayılmam. Bir yere bıraksanız otuz sene sonra dönüp aynı yarda bulacağınız insanlardan biriyim. Yani kendim için bir şey istemiyorum, ama eğer birileri “küreselleşme” diyorsa, “serbest rekabet” diyorsa, “insan hakları”, “özgürlükler”, “hukuk” diyorsa, bunun gereklerini de derhal yapmak zorunda. Aksi halde Almanya da, başka Avrupa ülkeleri de Ali Nesin Hoca’nın ve daha bir çok kişinin yokluğuna katlanmak zorunda kalır, benden söylemesi…