Ümraniye’de bombaların bulunduğu Haziran 2007’de başlayan ve 2008’de operasyona dönüşen Ergenekon soruşturmasının binlerce klasör dolusu belgenin içinde adım geçmezken, 2009 yılı 6 Mayıs’ında M.YILMAZ isimli şahısın polise gönderdiği bir e-ihbar (elektronik posta) ile cep ve ev telefonlarım mahkeme kararıyla dinlemeye alındı.
M.YILMAZ her ne kadar meçhul bir şahıs olsa da polise internet yoluyla gönderdiği e-ihbardaki yazı stili kendisi hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlıyor.
Bir kere ihbarda soy isimleri verirken büyük harfle yazıyor; ŞENER, YILDIZ, ERDOĞAN gibi.
Bu soruşturma dosyasındaki adli yazışma kurallarıyla örtüşüyor.
İhbarcının niyeti ve kimliği
İhbarın içeriğinde de gerçek kimliğini ortaya koyan cümlelere yer veriyor, birçok saçma cümle yanında.
Örneğin “Uzan operasyonunun Ergenekon değil AKP hükümetinin başarısı olduğunu” duymayan yoktur.
Hükümetin başarısı olduğunu duymayan yoktur.
Ayrıca George Soros’un yönetiminde olan Açık Toplum Vakfı’nın Ergenekon faaliyeti içinde olmayacağını herkes bilir.
M.YILMAZ’ın asıl derdi şu cümlede gizli: “… Hrant Dink davası üzerinden Emniyeti, Jandarma’yı ve MİT’i hedefe koyarak Ergenekon’un gizli hedefine odaklandı.
Davanın devam etmesini engellemek birçok birimin yaptığı faaliyetler aslında Ergenekon’un propaganda ve dezenformasyon biriminin planladığı ve organize ettiği faaliyetler…”
Hayır, kendimi bilmesem ayrıca Dink cinayeti sanıklarıyla Ergenekon sanıkları arasındaki irtibatı gösteren şemaları yayınladığım için halen Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde “Ergenekon soruşturmasında gizliliği ihlal” suçlamasıyla yargılanmıyor olsaydım ben de bu iddialara inanabilirdim.
Bir gazetecinin “yardım ve yataklık” ettiği örgütün şemalarını yayınlamaktan yargılanıyor olması da Türkiye hukukuna has çelişki ama neyse, konumuz bu değil.
M.YILMAZ neden araştırılmadı?
e-ihbarın ilerleyen bölümünde yine aynı konuya dönen M.YILMAZ şunları yazıyor, “… Nedim’e verilen asıl görev Ergenekon davasını destekleyen kesimlere yönelik saldırı yürütmek. Davaya destek verdiğini düşündükleri görevlileri belirlediler. Polis ve savcılar ile ilgili şantaj ve tehdit amaçlı hazırlıklarını neredeyse tamamladılar.”
M.YILMAZ bu e-postayı 6 Mayıs 2009’da saat 10.39’da İstanbul Emniyeti Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğü’ne göndermiş. İddianame eklerindeki 21 klasör’de sayfa 107’de bulunan e-postanın gönderildiği bilgisayara ait IP numarası da “94.23.49.47” olarak belirtilmiş.
Tamam, Gümrük Bakanı Hayati Yazıcı’nın adını kullanarak YÖK Başkanı’na sahte torpil mesajı atan şahıs gibi 24 saat içinde bulunmasını beklemek abes olur biliyorum ama polis M.YILMAZ’ı neden araştırmadı şaşırıyorum.
“Polisin bir bildiği vardır herhalde”
Adam (belki de kadın) Ergenekon’un varlığını biliyor, Ergenekon’un propaganda birimi olduğunu ve benim burada görevli olduğumu da iddia ediyor.
Hatta bir cinayet hazırlığından söz ediyor.
Ben polisin yerinde olsam böyle bir önemli haber kaynağını bulur soruşturmayı derinleştirirdim.
Bunu yapmadığına göre polisin bir bildiği vardır herhalde…
Gelelim benim Ergenekon kapsamında soruşturmaya destek veren Polis, MİT ve Jandarma’yı yıpratmak amacıyla yapacağım faaliyete. Bu yıpratma faaliyetini de Hrant Dink davası üzerinden yapacakmışım.
Ben ne yaptım?
Ben Hrant Dink cinayetinde Polis, MİT ve Jandarma’nın ihmal ve kusurlarını “Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları” isimli kitapta yayınladım.
17 Şubat 2009– Emniyet Genel Müdürlüğü polisi aşağıladım diye TCK 301’den suç duyurusunda bulundu.
20 Şubat 2009– İstihbaratçı polis Muhittin Zenit savcılığa suç duyurusunda bulundu.
20 Mart 2009– İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek Özel yetkili savcılyık ve basın savcılığına suç duyurusunda bulundu.
23 Mart 2009– İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer suç duyurusunda bulundu.
20 Nisan 2009– Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı suç duyurusunda bulundu.Nisan Sonu- Başvurular kabul edildi ve İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinde 20 yıl, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 8 yıl hapis istemiyle dava açıldı.
6 Mayıs 2009– M.YILMAZ polise benim Ergenekonla ilişkim olduğuna dair e-mail gönderdi.
22 Mayıs 2009– Polisin talebi üzerine özel yetkili savcının isteği üzerine İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi M.YILMAZ’ın e-postasına dayanarak ev ve cep telefonlarımın dinlenmesine karar verdi.
Ve ben bugün Silivri’de halen M.YILMAZ’ın kim olduğunu merak ediyorum. Çok önemli iddiaları ortaya atan hatta bir cinayet hazırlığından söz eden M.YILMAZ’ın kim olduğunu polisin, savcıların ve mahkemenin neden merak etmediğine ise şaşırıyorum.