Mahalle baskısı gölgesinde One Love




One Love Festival '11 arkasında bir sürü tartışma bırakarak 14-15 Temmuz tarihleri arasında Santralİstanbul'da gerçekleşti. Festivalin öncesinde ve sonrasında etkinlik alanında alkol satışının yasaklanmasına, yaşam tarzına müdahele edilmesine dair birçok şey konuşuldu ancak festivalin esas gerçekleşme amacı olan müzik ve müziği paylaşmak neredeyse hiç konuşulmadı. One Love'ın müzik festivali olduğunu savunup ardından müziğin fazla konuşulmamış olması da “Bu bir bira festivalidir. Yasaklanmalıdır.” savunusunda bulunanların hanesine artı bir sayı olarak yazılmasına neden oldu demek mümkün.

“Bugünleri de mi görecektik?”
    
Biz mevcut yasaklama kültürü içinde yine hiçbir yere varmayan tartışmalarımızı yaparken olan festivaldeki harika performanslara oldu. Sıcağın etkisinin azalmasını bekleme isteği ağır basınca festival alanına Replikas grubunun ana sahnede yer aldığı saatlerde giriş yaptık. Ancak biz ne kadar müzik konuşmak istesek de ezan başlayınca sesleri organizasyon tarafından kısılan grubun performansı yarım bırakılmasıyla bu satırlar da haliyle yarım kaldı. Daha sonra ise ana sahnenin ve festivalin önemli isimlerinden Damien Rice tek gitarıyla unutulmayacak bir gösteri sundu. Vedasını ise genç yaşta aramızdan ayrılan efsanevi sanatçı Jeff Buckley'nin “Hallelujah” adlı parçasıyla yaparak izleyenlerin gönlünü fethetti. Ana sahnenin kapanışını yapmak üzere Kaiser Chiefs'i beklerken Filtresiz Müzik Sahnesinde Kolektif İstanbul grubuyla balkanlardan gelmesini özlediğimiz soğuk hava yerine oyun havaları ile keyfimiz biraz olsun yerine geldi. Her festivalin şanındandır, her katılımcı gibi ana sahnenin son grubu ile alternatif sahnenin son grubu arasında tercih yapmak gerekliydi. İki kişi olmanın avantajıyla bölündük. Kaiser Chiefs bilindik tüm parçalarını çalarken geceyi coşkulu bir şekilde bitirmemize neden oldu. Parça aralarında “Bira yok mu? Bira olmadığı için çok üzgünüm. Bu sıcakta biraz bira iyi giderdi.” diyerek festivalde alkol satışının yasaklanmasına sözel tepkisini verdi. Sonrasında ise sahne arkasından aldığı birkaç birayı ön sıradaki katılımcılara dağıttı. Aynı esnada  Korhan Futacı ve Kara Orkestra da performansını şu sözlerle açtı: “Bugünleri de mi görecektik arkadaşlar?”

One Love'ın ikinci gününde ana sahnenin kapanışını yapan Pulp grubunun, sadece bu festival için değil tüm One Love’lardaki en iyi performanslardan birini göstermiş olmasına karşın ne izleyiciden ne de festivali takip eden muhabirlerden yeteri kadar reaksiyon alamaması festivalin esas unsuru müziğin geri planda kalışını özetleyen şeylerden sadece biri. Pulp grubunun solisti Jarvis Cocker, geçen yıl festivalde yer alan Suede'in vokalisti Brett Anderson’un enerjik sahnesinin ardından yaşadığımız şaşkınlığın çok daha fazlasını tattırdı bize. Ancak festival kitlesi Santralistanbul dışına çıkıp öğlen sıcağında bira alabileceği marketlere gide gele pek fazla yorulmuş olacak ki bu harika performansa hak ettiği ilgiyi gösteremedi.  

Organizasyon sınıfta kaldı

Festivali organize edenlere ise ayrı bir parantez açmak lazım. Kendileri bir krizin nasıl yönetilmemesi gerektiği konusunda halka açık bir ders verdiler. Belki mevcut aksak yapı içerisinde en son suçlanması gereken kişiler ama çektikleri bazı ince ayarlar kendilerinin de bir duruşa sahip olmadığını gösterdi. Örneğin festivalin ikinci gününün programı hiçbir ön duyuru yapılmadan ve sebep gösterilmeden değiştirildi. Planlarını ilk açıklanan akışa göre ayarlayan izleyiciler de belli performansları bu yüzden kaçırdılar. Özellikle pazar günü alana sesi ve sahnesi etkileyici olan Kimbra’yla giriş yapmak isteyenler saatlerde yapılan değişiklik nedeniyle performansın yarısını kaçırdı. Bunun nedenini ise yine ikinci gün ana sahnede performans veren Miray Kurtuluş ve Tan Tunçağ’dan oluşan Mira grubunun resmi Twitter hesabından 15 Temmuz gecesi saat 01.48'de gelen mesajla öğrendik: “Şu anda aldığımız bir habere göre OneLove'ın yarınki programı ezan saatlerine göre değiştirilmiş. Mira 14:40 da sahne alıyor.” Sanıyoruz ki “Eyüplüler” ile daha fazla sorun yaşamak istemeyen organizatörler böyle bir değişikliği gerekli gördü.

Geçtiğimiz senenin neredeyse yarısı kadar insanın takip ettiği festivalde bu durumdan en fazla etkilenenlerden biri şüphesiz alternatif sahneydi. Gün içindeki çoğu alternatif sahne konseri yirmi otuz kişilik bir kitle tarafından dinlenildi. Bunda sıcağın etkisi de vardı denebilir. Bu performanların içinde özellikle On Your Horizon performansı çok başarılıydı. Post-rock’ın ülkemizdeki en önemli temsilcilerinden olan grup yine bünyede etkisi büyük bir performans sergiledi.

Bira değil alkol yasak

Bu festival hakettiği gibi müziğiyle konuşulması gerekse de dışarıda gözlemlediklerimizi aktarmak konusunda kayıtsız kalmak zor. Bir grup hassas Eyüplü'nün Türkiye Yeşilay Cemiyeti'nin de desteğiyle içeride alkol satışının yasaklandığı festivalin ilk günü alana girmeden alkollü biralarımızı dışarıda, çevik kuvvet, zabıta, sivil polisler eşliğinde içtik. (Alkollü bira diyoruz zira içeride bira yasak değildi. Alkolsüz biralar su gibi aktı.) Çelişkiye bakın ki bir grup “hassas olmayan Eyüplü” market arabalarına, büyük plastik çöp kutularına doldurdukları Efes Pilsen marka biraları festivale gelenlere ana girişin önünde satıyordu. Kelimenin tam anlamıyla Efes Pilsen sponsor olduğu festivalde karaborsaya düşmüştü ve buna ses çıkarmıyordu. İçeride satışına yasak konulan alkolün zararını az da olsa karaborsaya düşen biraları sayesinde kapatıyorlardı.

Karaborsaya düşen biralardan almaktansa istediğimiz marka içeceği almak için gittiğimiz tekel bayiide kulağımıza gelenlerse insanın zorla suça nasıl itildiğinin bir kanıtıydı sanki. Yaşam tarzlarına müdahale edilen insanlar zorla yasadışı iş yapmaya itilmişlerdi ve çözüm basitti. Ufak tefek de olsa her daim yanlarında çanta bulunduran kadınlar birbirlerine, “Şu küçük 20'lik cinlerden mi, votkalardan mı alsak. Hem küçükler ve çantalara da çok bakmıyorlar. İçeride içeriz ne istersek” demekteydiler. Ne yalan söyleyeyim içeri sokulan alkollü içeceklerden nemalanmadık değil. Ağzımızla içmeyi bildiğimizden iktidar sarhoşluğunun çarptığı kadar çarpmadı bizi içtiklerimiz.

Tek neden hassiyet mi?

Tüm çelişkileriyle ve tartışmalarıyla Efes Pilsen'in sponsorluğunda gerçekleşen One Love Festivali seneye hangi bira içilebilen semtimizde olur bilemiyoruz ancak bundan tam bir ay evvel yine Santralİstanbul'da ve Mey İçki çatısı altında yer alan Tekirdağ Rakısı sponsorluğunda gerçekleşen mangal festivaline hassas Eyüplüler ses çıkarmamışken Efes Pilsen'in yaptığı festivale ses çıkarmak nereden akıllarına geldi anlamak mümkün değil.

Belki de cevap şu soruların arkasındadır:  Acaba yüzde 90'lık hissesi Amerikalı bir şirkete ait Mey İçki'ye neden ses çıkarılmadı? Yoksa Efes Pilsen'in sahibi olduğu grup iktidarın istemediği bir şey yapmıştı da bir şekilde kulağı çekilmek mi istenmişti? Tek sebep batı tarzı yaşama karşı olan “bir grup hassas Eyüplü” olamaz değil