Türkiye’de medya derin bir kriz içinde.
34 kişinin kendi ülkelerinin savaş uçakları tarafından bombalanarak öldürülmesini, onlarca şehirde yüzbinlerce insanın meydanlara döküldüğü Gezi protestolarını, siyasetin en üst düzeyindeki yolsuzluk iddialarını vermeyecek kadar derin bir çukura girdi Türkiye medyası.
Gazeteciler ve medya kuruluşları çeşitli siyasi görüşlere ve gruplara yakınlık duyabilir; hükümeti destekleyebilir veya eleştirebilir. Söz konusu, medyadan tarafsız olmasını beklemek değil; bu yayın politikasını ve hedef kitlesini kendisi belirleyen medyanın tanımıyla çelişen bir beklenti olur.
Ancak medyanın tarafgirliği “haber olarak okuduğumuz, dinlediğimiz, izlediğimiz şeyler gerçeğe ne kadar yakın” sorusunu ortadan kaldırmıyor. Ne var ki Türkiye medyası, gerçeğin fütursuzca çarpıtıldığı ya da en azından olan bitene seyirci kalındığı örneklerden geçilmiyor.
Körleşmeye kadar uzanan ideolojik angajman kadar, devlet ve hükümetlerin basına baskı uygulaması, patronların medyayı, medya dışı işlerindeki çıkarlarına göre kullanması, buna karşılık gazetecilerin sermayeye karşı “kırılgan” duruşu, ülkede hemen her alanda yaşanan hukuk ve ifade özgürlüğü yoksunluğundan gazetecilerin de pay alması, Türkiye medyasının kronik sorunları.
Her şeye rağmen haberciliği medya patronuna, devlete, iktidara ya da ideolojik olarak yakın olduğu siyasi kuruma karşı değil, okura, dinleyiciye, izleyiciye karşı bir sorumluluk olarak görenler de var.
Ve yeni arayışlar mevcut. Örneğin, editoryal bağımsızlığın ekonomik bağımsızlıktan geçtiğini idrak eden girişimler.
Bu girişimler okuru, dinleyiciyi, izleyiciyi bağımsız gazetecilik için katkı yapmaya davet ediyor. Türkiye’de, “kitle fonlaması” ya da medya özelinde “okur destek fonu” olarak isimlendirilen bu yönteme başvuran az sayıda yayın organı var.
***
HaberVs muhabirleri mikrofonlarını, okuru “bağımsız gazeteciliğe” bu yöntemle katkıda bulunmaya çağıran medya kuruluşlarına uzattı ve bir dizi video haber hazırladı.
Dizinin ilk konuğu, Türkiye medyasında okur destekli yayıncılığın öncüsü olan ve 11 yıldır uyguladığı Dinleyici Destek Projesi’ni geçen hafta özel yayınla sürdüren Açık Radyo’nun Genel Yayın Yönetmeni Ömer Madra.
Türkiye’de demokrasinin ve medyanın güncel durumunu “alacakaranlık kuşağı” diye tanımlayan Madra, dinleyicinin maddi desteğiyle yapılan yayın yapmanın Açık Radyo’nun sadece bağımsız kalmasına katkıda bulunmadığını aynı zamanda dinleyeciye karşı hesap verebilir konuma getirdiğini söylüyor.