İstanbul’da attığın naylon poşet, Pasifik’teki çorbaya karışıyor

Pasifik’in (Büyük Okyanus) kuzeyinde konumlanan çöplük yığınının hiç bir ülkeye sınırı yok. Ama tüm dünyadanın baş edemediği bir sorun. 16’ıncı İstanbul Bienali’ne de konu olan Pasifik Okyanusu çöplüğü Bienal’e  “7. Kıta” teması ile konu edildi. HaberVesaire’ye konuşan, İstanbul Üniversitesi Fiziksel Oşinografi ve Deniz Biyolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüsne Altıok metaforik anlamdaki bu kıtayı plastikten oluşan bir çorba olarak nitelendiriyor. Çorbanın ana malzemesi ise mikroplastikler…

Mikroplastiklerden nanoplastiklere

İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüsne Altıok Hüsne Altıok

Çöp yığının büyük bir kısmının mikroplastiklerden oluştuğunu anlatan Altıok, deniz bilimcilerinin mikroplastikleri 5 milimden daha küçük plastik parçaları olarak tanımladığını ve yüzümüzü temizlemek için kullandığımız jellerde, diş macunlarında, duş jellerinde bulunduklarını söylüyor. Mikroplastiklerin, kanalizasyon aracılığıyla denizlere, göllere ve nehirlere ulaşabilidğini kaydeden Altıok, okyanuslar için özellikle sert plastiklerin daha tehlikeli olduğundan söz ediyor. Denizde sörf yapan birinin suratına çarpan suyun tamamen mikroplastiklerden oluştuğu örneğini veren Altıok, insanların fark etmeden mikroplastikleri soluyup, yuttuğunu belirtiyor. Mikroplastiklerin artık nanoplastiklere dönüştüğüne ve bir poşetin milyonlarca parçaya bölündüğüne dikkat çeken Altıok, okyanusun dibine batabilecek kadar ağır olamadıkları için bu parçaların sürekli güneş ışığına maruz kalarak nanoplastik haline geldiklerini ifade ediyor. Mikroplastikleri mikroskop ile tespit edildiğini anlatan Altıok, nanoplastikleri tespit edebilmek için daha gelişmiş teknolojilere ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor. Ekonomik olarak Pasifik Okyanusu çöplük yığının temizlenmesinin çok zor olduğundan söz eden  Altıok, yığının temizliği için yüksek bir yatırım gerektiğini ve çöp yığını toplansa bile geri dönüşüm yapılmasının çok zor olduğunu anlatıyor. Altıok aynı zamanda çöplük yığınının bir arada olmamasından dolayı ayıklanıp transfer edilmesinin çok maliyetli olduğunu söylüyor.

“Hücrelere karışıyor”

Taraklı balık ağından alınan mikroplastik örneği. (Greenpeace)

Altıok, mikroplastiklerin deniz canlıları için tehlikeli olduğuna değinerek, deniz kuşlarının mikroplastikleri çok rahat bir şekilde tüketebildiklerini ve midelerinde tokluk hissi uyandırması nedeniyle açlık hissemediklerini söylüyor. Böylelikle deniz kuşları asıl almaları gereken gıdayı alamaz hale geliyor ve nanoplastikler hücrelerine karışıyor. Bu durumun insanlar ve hayvanlar üzerindeki etkileri ise henüz bilinmiyor.

“Duyarsız olunmamalı”

Büyük Okyanus çöplüğüne Türkiye’den denize atılan bir çöpün de katkısı olacağını ifade eden Altıok, “Bizden uzak bizi etkilemez gibi” düşünülmemesi gerektiğini söylüyor. İstanbul’da tüketilen tek kullanımlık bir plastiğin geri dönümüşü yapılmıyorsa doğrudan Pasifik Okyanusu’na gittiğini, dünyada denizler arası genel bir dolaşım olduğunu anlatan Altıok, çöplüklerin akıntı sistemleri sayesinde bir araya geldiklerini belirtiyor. Plastik çöplüğünün oradan çekilmesi gerektiğini vurgulayan Altıok, eğer şimdiden önlem alınmaz ise 20 yıl sonra çok daha ciddi problemlerle karşılaşılabileceğine dikkat çekiyor. Çözüm olarak ise tek kullanımlık plastiklerin yasaklanması gerektiği görüşünde.

Amerikan Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) Büyük Okyanus’ta bulunan Pasifik çöp yığınını, dönen bir okyanus akımı sistemi olarak tanımlıyor. Kuzey Pasifik Subtropikal Akıntısı, 20 milyon kilometrelik bir alanda saat yönünde dönen dört akımından oluşuyor.

  • Kaliforniya akımı,
  • Kuzey Ekvator akımı,
  • Kuroshio akımı,
  • Kuzey Pasifik akımı

“Temizleyen ülke iflas eder”

Geçtiğimiz Haziran ayında National Geographic’te yer alan “Büyük Pasifik Çöplük Yığını” makalesinde, girdabı keşfeden Charles Moore, çöp yığınını temizlenmesi için girişimde bulunacak ülkenin iflas edebileceğini söylüyor. Denizdeki atıkların temizlenmesinin göründüğü kadar kolay olmadığına dikkat çeken Moore’a göre, sadece çöpleri alabilecek ağlar tasarlansa bile, okyanusların büyüklüğü bu işi çok zaman alan bir iş haline getiriyor.

Yığını 1997’de keşfeden Moore, kendi çevre organizasyonu Algalita Deniz Araştırmaları Vakfı aracılığıyla, farkındalığı arttırma amaçlı çalışmalara başlamış. 2014 gezisi sırasında, Moore ve ekibi okyanustaki çöp miktarını tahmin etmek için hava uçağı kullanmışlar. Uçaklar daha önceki tahminlerden 100 kat daha fazla plastik olduğunu belirlemiş. Yapılan çeşitli araştırmalara göre bilim adamları ve araştırmacılar, tek kullanımlık plastikleri sınırlandırmanın Büyük Pasifik Çöp Yığını’nın temizlemenin en iyi yolu olacağı konusunda hemfikir.