Formula 1’de altıncı şampiyonluğuna uzanan Lewis Hamilton (34), Michael Schumacher‘den sonra gelmiş en iyi ve aynı zamanda hakkında en fazla tartışma yaşanan pilotlardan.
Formula 1’e adım attığı 2007’den beri aldığı ödüller ve kırdığı rekorlarla tanıyoruz Hamilton’ı. İlk yılında, ilk yarışında kazanan bir pilottan ne kadar beklenti olursa, Hamilton’ın üstünde de o kadar beklenti vardı. Camianın eski pilotları, gazeteciler ve eleştirmenler bu beklentilerinde haksız değildi: Karting yaptığı yıllarda dolabında yedi dünya şampiyonluğu kupası bulunan efsanevi pilot Michael Schumacher ile bir sezon geçirme şansı elde etti. Schumacher genç pilot için “Kaliteli bir pilot, çok güçlü ve sadece 16 yaşında. Eğer bu şekilde devam ederse Formula 1’de yarışacağına eminim. Onun yaşındaki bir pilotun pistte olması çok özel bir şey. Doğru yarış mantalitesine sahip olduğu açık” demişti.
Formula 3 ve Formula 2’deki yüksek başarılarından sonra herkes onun Formula 1 de büyük bir rol alacağını tahmin edebiliyordu. McLaren forması giydiği 2007 Dünya Şampiyonası’nda ilk yarışında podyuma çıkan Hamilton, sezonu Kimi Raikkonen’in bir puan arkasında ikinci bitirdi. Hamilton, ilk sezonunda arka arkaya en çok podyuma çıkan pilot, ilk sezonunda en fazla yarış kazanan pilot ve ilk sezonunda en fazla puan kazanan pilot rekorlarını bu sezonda kırdı.
Fakat bu başarılar yeterli değildi. Beşinci dünya şampiyonluğundan sonra verdiği bir röportajda, geriye dönüp baktığı zaman, 2007 sezonunda şampiyonluğu kaybetmenin hâlâ dayanılmaz olduğunu söylemişti!
İkinci İngiliz şampiyon
2008 onun yılı oldu. Beş yarışı kazandı ve 10 kez podyum aldı. Fakat eleştirmenler onun sürüşünün çok tehlikeli olduğunu söylüyordu. Hamilton ise kendisinin “yanlış anlaşıldığını ve sürüşünün sert ama adil olduğunu” söyleyerek savundu. Sezon Brezilya’da sona yaklaşırken Hamilton ve şampiyonluktaki rakibi Felipe Massa arasında sadece bir puan vardı. Yarışın sonunda son virajda kazandığı avantajla kazanan Lewis Hamilton, 1996’da Damon Hill’den sonra Formula 1 şampiyonu ilk İngiliz pilot oldu.
Herkes bu anı Lewis Hamilton’ın kariyerini başlatan an olarak niteler. Fakat ben farklı düşünüyorum. Bence Hamilton’ın gerçek başarısının fark edilmesi, yolun biraz daha ilerisinde oldu.
Takımı McLaren’deki son dört yılında kişisel hayatında yaşadığı talihsizler, Uluslararası Otomobil Federasyonu (FIA) ile yaşadığı sıkıntılar, rekabet yeteneği daha da azalan araçlar ve kendisinin de adlandırdığı “bir odak kaybı” sonucunda yüksek başarılar elde edemedi. 2010’da koltuğu “en genç şampiyon” Red Bull pilotu Sebastian Vettel’e bıraktı. Takımın öncelikli pilotu olmasına rağmen 2011 sıralamasında ilk defa McLaren’nin ikinci pilotu Jenson Button’ın geresinde kaldı. Button sezonu ikinci, Hamilton ise üçüncü bitirdi. 2012 için söz verdi. Her zamankinden daha iyi döneceğini söylemişti.
İçerden rakip
2012 sezonunu dört yarış kazanarak dördüncü bitirdi ve sezon sona ermeden, emekliye ayrılacağı söylenen Michael Schumacher’in Mercedes’teki koltuğunun yerine geçeceğini açıkladı. Mercedes, Hamilton’ın yıldızının parladığı yerdi. Çocukluktan takım arkadaşı Nico Rosberg ile bir araya gelen Hamilton, medyadan beklediğini alamamıştı. Yorumcular ve eleştirmenler onun gibi genç ve deneyimsiz birisinin Mercedes’e gelmesini bir kumar olarak görmüşlerdi. Mercedes acaba bu genç yeteneğe güvenerek hata mı yapıyordu? Nico Rosberg ile mücadelede nasıl olacaktı? Bencil mi, takım oyuncusu mu? Herkes ilk sezonunda dünya şampiyonu Fernando Alonso ile mücadelesini hatılıyordu. 2013 sezonunu dördüncü tamamlarken sadece bir yarış kazanabildi. Ama bir sonraki sezonda herkesi şaşırtmak için hazırlanıyordu.
2014’teki kural değişiklikleri sayesinde Hamilton kendini pistteki en başarılı araç içerisinde buldu. O sezon en büyük mücadeleyi takım arkadaşı Rosberg ile yaşadı; Mercedes’in iki pilotu 19 yarıştan 16’sını kazandı. 11 yarışta kürsünün tepesinde yer alan Hamilton şampiyonluğunu Abu Dabi’de ilan ederken takım radyosunda asla unutulmayacak o cümleyi kurmuştu: “Bugün hayatımın en iyi günü.”
2015 sezonunun öncesinde Formula 1 şampiyonunun hakkı olan “1” numaralı aracın sahibi olmayı 1994’te Alain Prost’tan sonra reddeden ilk pilot oldu ve eskisi gibi 44 numarayla devam ettti. Hamilton 2015 sezonunu domine etti: 10 yarış liderliği ve 17 podyum ile Ayrton Senna’nın rekorunu kırdı. Nico Rosberg ile kızışan rekabetinin sonunda galip gelen ve üçüncü şampiyonluğuna uzanan İngiliz pilot, Mercedes ile sözleşmesini üç yıl daha uzattı ve bazı kaynaklara göre 100 milyon sterlinlik bir anlaşmaya imza attı. bu da kendisini Formula 1’de en çok kazanan pilotlardan biri yaptı.
2016’da diğer tüm pilotlardan daha fazla pole pozisyon ve yarış galibiyeti olmasına rağmen sezonu 5 puan ile takım arkadaşı Nico Rosberg’e kaybetti. İki tarafında birbiriyle pistte ve pist dışındaki gerginlikleri, en sonunda Abu Dhabi’de kırılma anı yaşadı. Hamilton takım emirlerine karşı gelerek temposunu yavaşlattı ve hemen arkasındaki Rosberg’i arkadan gelen araçlara yem etmeye çalıştı. Bu bir nevi kumardı, eğer Rosberg diğer arabalar tarafınan sollanırsa puan kaybedecek ve matematiksel olarak Hamilton şampiyon olacaktı, fakat Rosberg akıllı sürüşüyle buna izin vermedi.
Şampiyonu “küstüren” pilot
Hamilton’ın art arda hataları ve aracının Malezya’da yaşadığı motor arızası sebebiyle Rosberg 2016 defterini şampiyon olarak kapattı. Rosberg 2016 sezonunda takım içinde yaşanan bu acımasız rekabet nedeniyle olmalı ki, şampiyon olduktan sonra şaşırtıcı bir şekilde emekliliğini açıkladı. Böylece kazanan yine Hamilton olmuştu: Öyle bir pilot düşünün ki, şampiyon olan pilotu, bir daha yarışmayı istemeyecek bir hale getirsin. O kadar amansız ve o kadar o kadar korkutucu bir mücadeleydi ki, Rosberg için bir şampiyonluk yetmişti.
2017, benim için Hamilton’ın gerçekten parlamaya başladığı zamandı. Rosberg’in pistlerde olmaması Lewis Hamilton’ı, eski ama hâlâ genç bir şampiyonla, Scuderia Ferrari için yarışan Sebastian Vettel’i karşı karşıya getirdi. Hamilton sezonda 11 pole pozisyon ile yeni bir rekor kırarken, yarışlardaki tutarlılığı ve yeni partneri Valtteri Bottas’tan herhangi bir mücadele olmamasıyla beraber dokuz yarış kazanıp, sezonun sonuna iki yarış kala Vettel üst üste dördüncü şampiyonluğunu ilan etti.
2018 herkesin dilinde Gümüş Ok ve Kırmızı Ok’un savaşı olarak kaldı; Vettel ve Hamilton’ı birbirlerine karşı hiç olmadığı gibi kızıştırdı. İkisinin de dört şampiyonluğu olduğu için “beş için savaş” olarak adlandırıldı. Sezonun ilk yarısındaki başarıları ile Vettel ve Ferrari geçen sezonda da olduğu gibi favori olarak gözüküyorlardı. Fakat sezonun ikinci yarısında Vettel’in yaşadığı problemler ve mekanik hatalar sonucunda Hamilton yedi yarışın altısını kazanarak Meksika’da yeniden şampiyonluğunu ilan etti. Tarihe adını “en fazla puan toplayan sürücü” (408 puan) olarak yeniden yazdırdı. Bu sezonda aynı zamanda yeniden 40 milyon Pound değerinde yeni bir sözleşme imzalayan Hamilton, F1’in tarihindeki en iyi ücreti alan sürücü oldu.
2020’ye kadar uzattığı anlaşma ile 2019 sezonuna devam eden Hamilton, sezonun bitmesine iki yarış kala, 10 galibiyet, 16 podyum ve dört pole pozisyonu ile Birleşik Devletler Grand Prix’sinde altıncı şampiyonluğunu ilan etti.
Lewis Hamilton kimdir?
249 Yarış. 83 Birincilik. 87 Pole Pozisyonu. 150 Podyum. 3405 Puan. 6 Şampiyonluk ve daha nice rekorlar. Bu yazının başında çok basit bir şekilde cevaplamak istediğim bir soruydu bu. Fakat Hamilton’ın kim olduğunu anlamak, onun yaşadığı onyıl içerisinde detaylı bir şekilde bakmayı ve geldiği noktayı anlayıp takdir etmeyi gerektiriyor. Formula 1’de Hamilton dendiği zaman her kafadan ayrı bir ses çıkar. Bazıları onu şımarık, riskli kullanan ve spora saygısı olmayan bir “çocuk” olarak görürken, bazıları da onu bu on yılı mükemmel yapan, başarılı, iradeli, dirayetli ve alçakgönüllü bir sürücü olarak görür. Fakat kanımca Lewis Hamilton sevilse de sevilmese de, F1’in gelmiş geçmiş en efsanevi pilotlarından biridir.