Uluslararası Enerji ve Temiz Hava Araştırma Merkezi’ne göre Çin’de Covid-19 salgını şubat ayında karbondioksit salımında yüzde 25’lik bir düşüşe neden oldu. Aynı şekilde fosil yakıt kullanımına bağlı kükürtdioksit (SO2), azotoksit (NO) gibi kirleticilerde de ciddi bir düşüş var. Mesela NASA uydu ölçümlerine göre Çin üzerinde yüzde 36 daha düşük azotdioksit (NO2) tespit edildi.
Enerji ve Sürdürülebilirlik Uygulama ve Araştırma Merkezi yönetim kurulu üyesi Dr. Ali Alper Akyüz, dünya çapında ve özellikle endüstriyel üretim ve metropol alanlarında gerek endüstriyel emisyonların, gerekse de araç trafiği kaynaklı emisyonların azalması sonucu ölçülen hava kirliliği oranlarında şimdiden yüzde 30 civarında azalmanın tespit edilmiş olduğunu söylüyor.
Çevre Bilimci, eski TEMA Vakfı ve Greenpeace Genel Direktörü Dr. Uygar Özesmi‘ye göre Covid19’a bağlı olarak Çin’in üretimi azaltması ve dünya genelinde hava trafiğinin aksamasının iklim krizine büyük bir etkisi var:
“İklim krizi temelde bir atmosfer kirliliği olarak nitelenebilir tabii. İnsan kaynaklı karbondioksit (CO2) ve diğer sera gazlarının doğal konsantrasyonların üzere çıkması ile sera etkisi oluşuyor. Bunun en büyük kaynağı ise enerji üretiminde ve ulaşımda fosil yakıtları kullanmamız. Fosil yakıtlar yanınca ortaya karbondioksit çıkıyor.”
Uygar Özesmi, uçuşlarda salgın süresince Çin’den yurtdışı uçuşlarda yüzde 90’a, Çin içinde uçuşlarda da yüzde 70’e varan bir azalma söz konusu olduğuna dikkat çekiyor. 2018’de toplam karbondioksit salımının yüzde 17 ‘si hava trafiği kaynaklıyken, International Center for Travel and Tourism‘in tahminlerine göre Şubat’ın son iki haftası itibariyle hava taşıtlarının karbondioksit salımındaki payı yüzde 11’e geriledi, yani 3 milyon ton azaldı. Motorlu kara taşıtlarında kullanılan fosil yakıtlar, yani benzin ve dizel kullanımı azalınca, şu anda İstanbul dahil ülke genelinde hava kirliliği yüzde 30 ile 50 elli arasında düştü.
“Durgunluk dönemi fosil yakıtları terk etmek için bir fırsat”
Ali Alper Akyüz bu kirletici gazlardaki düşüşün salgını izlemesi olası bir ekonomik durgunluk nedeniyle bir süre daha devam edebileceğini, şimdiye kadar yaşadığımız bütün ekonomik krizlerin emisyonlarda düşüşe neden olduğunu ancak
öte yandan kriz sonrası kendine gelme dönemlerinin de bir o kadar hızlı bir artışa neden olduğunun altını çiziyor. Akyüz, bunun olmaması için ise bu durgunluk dönemini fosil yakıt dediğimiz kömür, petrol ve doğalgaz yerine yenilenebilir enerji teknolojilerini koymak için kullanmak, hatta bunun gibi yeşil yatırımları durgunluktan çıkış için kullanmak gerektiğini söylüyor:
“Yeşil Yeni Düzen adı verilen öneriye göre iklim değişikliğine karşı yenilenme önlemleri aynı zamanda istihdam ve gelir artışına da yol açabilir. Ancak şu anda gelen haberler tam tersine var olan ve planlanan yeşil yatırımların da ertelenmekte ve askıya alınmakta olduğuna dair. Hatta biyolojik çeşitlilik ve iklim anlaşmalarının müzakerelerinin iptal edilmesi iklim değişikliğiyle küresel mücadelenin; hükümetlerin sera gazı azaltım taahhütlerini erteleme eğilimiyse ulusal ölçekte mücadelenin yavaşlamasına yol açacak gibi görünüyor.”
Uygar Özesmi, insanların kendilerini evde karantinaya almalarıyla beraber eve tuvalet kağıdı ve besin stoklamalarının, çöp üretimini arttırabileceği konusunda uyarıyor. bozulur olmadıkları sürece sorun olmadığını ancak daha önemlisi tedarik süreleri nedeniyle her türlü stoklama başka insanların bu ürünlerine ulaşmalarını engelliyorsa bunların asosyal ve bencil davranışlar olduğunu gelişmiş bir toplumda bireyler bu tip davranışlarda bulunmadıklarını söylüyor.
“Esas sorun tıbbî çöplerde”
Uygar Özesmi sokakta herkesin zorunlu olarak taktığı bu maskelerin organik olduğu sanılsa da plastik kökenli olduğunu söylüyor. Uzakdoğu’daki kullanımın artmasıyla okyanustaki bakir adaların kumsallarında maskeler görünmeye başladığını, maskelerin tıbbî atık olduğunu mutlaka tıbbî çöplüklere atılarak doğru sahalarda bertarafı gerektiğini belirtiyor.
Ali Alper Akyüz ise artan hijyen kaygısıyla ürün ambalajlarının ve tek kullanımlık eşya tüketiminin (maskeler, eldivenler, çatal, kaşık, bardak, tabak gibi) rekor kırmasına neden olduğuna dikkat çekiyor.
Bilgi Üniversitesi’nde çalışan Akyüz’e göre, yaşanan yavaşlama iklim ve genel olarak doğal hayat için bir “nefes arası”. “Bu ara bize üretim ve tüketim yoluyla katkıda bulunduğumuz ekonomik sistemin gerçek ihtiyaçlarımıza ne kadar hizmet ettiğini de gösteriyor. Hepimizin bunun üzerine düşünmesi gerekiyor.”
Akyüz, iklim ve doğa adına bir fırsata çevrilebilecek bu krizin bir başka yönüne parmak basıyor son olarak: “Virüse karşı alınan önlemler ve ekonomik durgunluk nedeniyle çalışamayan, bir kısmı ücretsiz izne çıkarılan ve hatta işini kaybeden insanlara ve ailelerine yeterli sosyal destek sağlanmazsa yetersiz beslenme, sağlık hizmetlerine erişememe, ev içi şiddet ve intiharlar gibi başka ölümlerin de olabileceğini öngörmek gerekiyor. Ve çevre kirliliğinin azalmasıyla artan yaşam kalitemiz, yoksulluk ve yoksunluklar nedeniyle azalabilir.”