“Issız Adam’a gittin mi?”
“Issız Ada mı? Ya evet duydum birkaç kişiden daha, çok güzelmiş”,
“Yok, Issız Ada değil, Issız Adam”
Gösterime girene kadar neredeyse ismini bile duymadığımız Issız Adam hakkındaki konuşmaların çoğu bu tür diyaloglarla başlıyor. Ardından filme giden birileri, “Mutlaka git, çok güzeldi, ağlamaktan bir hâl oldum” diyerek arkadaşına hem filmi seyretmesi hem de ağlaması konusunda yardımcı oluyor.
Bu, Çağan Irmak’ın artık alıştığımız “filmin reklamını yine kendisi yapmalıdır” anlayışının başarısı. Basın filmin oyuncularına ve çekildiği mekanlara ilgi gösteriyor. Ama yönetmenin ne kendisini ne de filmin reklamını ortalıklarda görebilmiş değiliz bugüne kadar. Gösterime girdiği ilk on günde 242 bin kişinin izlediği Issız Adam gişede, filmin ismini çağrıştıran bir şeklide sessizce yükseliyor. Tıpkı daha önceki filmleri Mustafa Hakkında Her Şey, Babam ve Oğlum ve Ulak’ta olduğu gibi, fısıltı gazetesi çalışıyor. (Geçtiğimiz yıl vizyona giren Babam ve Oğlum 66 haftada 3 milyon 831 bin 567 izleyiciyle tüm zamanların en çok izlenen ikinci filmi konumunda.)
Filme giden herkes ağlamıyor elbette. Ama ağlanmasa bile insanın boğazında ciddi bir düğümlenme, en azından yutkunma hissi uyanıyor. Filme seyredenler “ağlamaktan bir hâl oldum” demese belki de filmde ağlanacağı ya da duygusal bir ruh haline girileceği akla gelmeyebilir.
Klasik bir aşk oyunuyla karşılaşıyoruz Issız Adam’da. Erkek, kendini beğenmiş, “hiçbir kadına bağlanmam” tavırlarında. Kadın ise erkeklerden daha önce incinmiş ve bu yüzden de tedbirli davranmaya çalışıyor. Fazla direnemiyor ve kendini tutkulu bir aşkın içinde buluyor. Son 15 dakikaya kadar her şey güllük gülistanlık. İşte ne oluyorsa son dönemeçte oluyor ve o bildiğimiz, kendine güvenen, ıssızlığı seven erkek özüne geri dönüyor.
Başroldeki “ıssız adam” final sahnesinde seyirciyi gafil avlıyor ki, işte o ana kadar ağlamayanlar da kendini gözyaşları içinde bulabiliyor. Tabii, filmde çalan müzikler de buna tuz biber olmuyor değil. Semiramis Pekkan’dan “Bana yalan söylediler”, Michel Fugain’dan “C’est un beau roman”, Hümeyra’dan “Tutsana ellerimi”, Nil Burak’dan “Ben yalnızım”, Sezen Aksu’dan “Tükeneceğiz” ve Ayla Dikmen’den “Anlamazsın” isimli şarkılarla izleyicinin içi burkuluyor.
“Aşkın içine girdiği her şey çok satar, çok izlenir” demek mümkün mü bilinmez ama Issız Adam, hemen herkesin kendinden bir şeyler bulacağı bir film. Özellikle başrol oyuncuları, Cemal Hünal ve Melis Birkan’ın bizden biri gibi, ne çok yakışıklı ne de çok güzel olmaları, filmde oyuncuların birkaç defa dilinin sürçmesi, izleyiciyle film arasında samimi bir iletişim kuruyor. Keza bu küçük ayrıntılar, Çağan Irmak’ın bilinçli yaptığı, izleyiciyi filmin içine çeken unsurlar.