Ahmet Şık, dün yayınlanan Tutuklu Gazete’nin, tutuklu 43 gazeteci yazarından biriydi. HaberVs editörü Şık, gerçekte gazetenin bu ikinci sayısına yazmak niyetinde olmadığını, hakkını kendisinden sonra cezaevine giren gazetecilere vermenin daha doğru olacağını ancak Gazeteciler Sendikası Başkanı Ercan İpekçi’nin hatırlatmasıyla yazmaya karar verdiğini söylüyordu.
İyi ki de yazmaya karar vermiş Ahmet. 5 Ocak’ta mahkemede verdiği savunmasında değindiği “kan döken, can alan tetikçilerin” itiraflarının “soyut” kabul edilerek serbest bırakılmasıyla, kendisi ve diğer gazetecilerin tutuklanmasına neden olan virüslü word belgelerinin “somut” kabul edilmesi arasındaki çelişkiye dikkat çekmiş örneğin. Savunmasında olduğu gibi, parmaklıklar arkasından da, yine, gazetecilik yapmış.
Ahmet’in savunmasında ve dünkü “Susmak değil söylemek mecburiyeti” başlıklı yazısında ortaya koyduğu somut göstergeler, yaklaşık 11 aydır tutuklu yargılanmasına neden olan Oda TV iddianamesinde yok. Bu savunma ve bu yazı bile yargılananın gazetecilik ve gazeteci olduğunu açık seçik ortaya koyuyor.
Ancak sadece yazdıkları değil. Ahmet’in dünkü yazısında, gazetecilik duruşu açısından önemli bir talebi de var. New York merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (Committee to Protect Journalists –CPJ) kendisini “tutuklu gazeteci” olarak tanımlayan listesinden çıkmak istediğini söylemiş. Çünkü CPJ’nin Aralık 2011 başında duyurduğu bu listeye göre Türkiye’de sadece sekiz tutuklu gazeteci var.
Oysa dün 43 tutuklu gazetecinin imzasıyla yayınlanan Tutuklu Gazete’nin de yazdığı üzere Türkiye’deki tutuklu gazeteci sayısı 97. Türkiye’de tutuklu gazeteci sayısı üzerinde süren tartışma, neredeyse tutuklama nedenlerinin de önüne geçmiş durumda. Başbakan’dan Adalet Bakanı’na tüm Hükümet’in diline peselenk olan “Gazetecilik faaliyetinden ötürü tutuklanmadılar” söylemi ise, basın özgürlüğü sorununu böyle geçiştirmek isteyenlere hizmet ettiği gibi, toplumun kafasını karıştırıyor. Ve bu söylem maalesef, CPJ gibi kuruluşlardan güç alıyor. Siyasiler “Bakın sadece biz değil, uluslararası basın kuruluşları da aynı görüşte” diyebiliyor.
Gelgelelim 97 tutukludan sadece sekizini gazeteci kabul eden CPJ’ye göre İran’da 42, Eritre’de 28 ve Çin’de 27 tutuklu gazeteci var. CPJ’nin bu ülkelerdeki çalışmasını hangi kriterlere göre yürüttüğünü bilmiyorum. Ancak raporun hazırladığı sonbahar aylarında kendilerine Türkiye’den bildirilen tutuklu gazeteci sayısının 56 olduğunu biliyorum. (Bu arada KCK soruşturması gerekçesiyle Aralık sonunda 37 gazeteci daha tutuklandı.) Velhasıl CPJ’nin, Türkiye’deki gerçek tutuklu gazeteci sayısının yarısını “tanıması” halinde bile “basın özgürlüğü” konusunda dünyada kimsenin elimize su dökemeyeceği bir konumdayız! Dolayısıyla CPJ’nin mevcut listesinin neye hizmet ettiğini anlamak mümkün değil. Ama bunun basın özgürlüğü olmadığı aşikar.
İşte parmaklıklar arkasında kamuoyu ilgisine en çok ihtiyacı olduğu anda bile uluslararası basın kuruluşu CPJ’nin kendisine verdiği “desteğe” itiraz ediyor Ahmet. Şunu yazmış dün, parantez içinde “… ABD merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi’nin bir takım siyasi hesaplarla Türkiye’deki tutuklu gazeteci (sahi o listeden çıkmak istiyorum. GÖP bir iletirse bu isteğimi CPJ yetkililerine) sayısını 8 olarak gösteren CPJ raporlarını ciddiye alan lümpenler…”
Ahmet, tırnak içinde, “gazeteci” olmak istemiyor.
Türkiye'deki danışmanının verdiği bilgiye göre Türkiye’ye yeni bir ziyarete hazırlanan Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Ahmet’in Gazetecilere Özgürlük Platformu vasıtasıyla ilettiği bu talepten haberdar.
Gazetecileri Koruma Komitesi'nin (CPJ), Türkiye'de 8 gazetecinin tutuklu olduğunu öngören raporu gazeteciler ve basın örgütleri tarafından da tepkiyle karşılandı. Tepkilere kurum direktörü Joel Simon'ın yazısıyla cevap veren komite, KCK soruşturması gerekçesiyle 49 gazetecinin gözaltına alınmasının ardından, 22 Aralık'ta Başbakan Erdoğan'a hitaben yazdığı mektubu yayınladı.
“Hükumetinizin CPJ'in sekiz gazetecinin mesleklerinden dolayı hapiste oldukları kararına varmış olmasından dolayı herhangi bir şekilde teselli bulması ters olur. Burma'nın gerisinde ve Etiyopya'nın ilerisinde olan bu sayı, Türkiye'yi kesinlikle dünyanın en baskıcı ülkelerinin arasına katıyor ve hükumetinizin demokrasi ile hukukun egemenliğine dair taahhütlerine büyük ölçüde gölge düşürüyor” denen mektupta, listede neden 8 gazeteci bulunduğu ise şöyle açıklandı:
“Sekiz gazetecinin hapsedildiğine dair listemiz sicilinizde kara bir leke ve bir utanç kaynağı olarak görülmeli.
“Bunun da ötesinde, o minimum sayı. CPJ'in araştırmacıları, 1 Aralık itibariyle 64 kişi oldukları tahmin edilen, ülkenizdeki hapsedilmiş gazetecilerin her birine dair hapsedilme nedenlerini belirlemeye yönelik sistematik araştırmalar yaptılar. Sekiz davada iddiaların gazetecilikle ilgisini kesin olarak belirlememiş olmakla beraber, yaygın kanuni prosedür ihlallerinden hapsedilen her gazetecinin içinde bulunduğu durumu kınıyoruz. CPJ'in araştırdığı pek çok davada yargısal süreç şeffaf değildi ve iddialar ispatlanmamıştı.”