“Ahmet’in ‘Ergenekoncu’ şüphesiyle tutuklanması talep eden Savcı Öz, onun yazdığı Ergenekon kitabından habersizdi. Bu kitap Ahmet’in herhangi bir kontrgerilla üyesi/yandaşı olmadığına dair en açık delildi. Ancak henüz bitirmediği bir kitap delil sayıldı.”
HaberVs
İstanbul Bilgi Üniversitesi Çalışanları, tutuklanan Medya ve İletişim Sistemleri Bölümü Öğretim Görevlisi Ahmet Şık’a destek etkinliği düzenliyor.
Şık’ın üniversite ve basından çalışma arkadaşlarının katıldığı etkinlik, saat 11:15’te bir basın açıklamasıyla başladı. Grup adına açıklamayı, Medya ve İletişim Sistemleri Bölümü Öğretim Görevlisi ve HaberVs Editörü Güventürk Görgülüokudu.
Şık’ın Ergenekon terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklanmasını talep eden Savcı Zekeriya Öz’ün, Şık’ın meslektaşı Ertuğrul Mavioğlu ile birlikte yazdığı Kontrgerilla ve Ergenekon’u Anlama Kılavuzu: Kırk Katır Kırk Satır adlı iki ciltlik kitaptan haberi olmadığını söyleyen Görgülü “Bu iki ciltlik kitap, onun herhangi bir kontrgerilla üyesi/yandaşı olmadığına ve olamayacağına dair en açık delildi. Fakat Ahmet’in üzerinde çalıştığı, henüz tamamlanmamış ve yayınlanmamış kitabını terör örgütü üyeliği için delil kabul etti” dedi.
Açıklama sonrasında “Ahmet’in Arkadaşları Ahmet’i Anlatıyor” başlıklı forum için E3 binasına giren “Ahmet’in arkadaşları”, Savcı Öz’e iletilmek üzere Şık ve Mavioğlu’nun iki ciltlik kitabını kargoya verdi.
Bilgi Üniversitesi Çalışanları tarafından yapılan basın açıklamasının tam metni şöyle:
Arkadaşımız, gazeteci ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ahmet Şık, 3 Mart 2011 Perşembe günü, evinin ve Bilgi Üniversitesi’ndeki ofisinin aranmasından sonra gözaltına alındı. Çıkarıldığı mahkeme tarafından 6 Mart Pazar günü sabaha karşı tutuklandı.
Gözaltını takip eden süreçte, basının ve kamuoyunun gösterdiği sert tepki, “Ergenekon’un son dalgası”nda yer alan iki ismin; Ahmet Şık ve Nedim Şener’in, Ergenekon davasına dâhil edilmesindeki adaletsizliği, vicdansızlığı, hukuksuzluğu, despotluğu ve gülünçlüğü açığa çıkarıyordu.
Ergenekon’un medya ayağına dâhil olduğu söylenen bu iki isim, Ergenekon davasını başından beri koşulsuz destekleyenler açısından bile, yalnızca ve yalnızca “dürüst, onurlu araştırmacı gazetecilik”le anılabilecek isimlerdi.
Ahmet Şık, 20 yıllık gazetecilik yaşamında köyleri yakılan, göçe zorlanan, çocukları bir gün aniden ortadan kaybolan Kürt halkının, üniversite kapılarında coplanan gençlerin, Manisa’da işkence gören çocukların, polis tarafından dövülerek öldürülen meslektaşı ve arkadaşı Metin Göktepe’nin, “hayata dönüş operasyonları”nın, zulme ve haksızlığa uğrayan daha nicelerinin öykülerini anlattı.
Üstelik de bu öyküleri anlatarak medyada asla el üstünde tutulmayacağını bile bile yazdı. Beklediği gibi de oldu; Ahmet, medya gruplarının “işe alınması sakıncalılar” listesinin en başındaydı.
Ahmet, Nokta dergisinde yaptığı vesayetçi devlet yapılarının ifşa edilmesine de katkıda bulunan “Genelkurmay Andıcı” kapak haberiyle 2007’de Metin Göktepe Basın Ödülü’ne layık görüldü.
Gazetecilik yaptığı süre boyunca, kontrgerillanın ortaya çıkartılması yönünde çaba gösteren Ahmet Şık, son dönemde Ergenekon davasının, aynı Susurluk davası gibi üstünün örtülmesi ve Kontrgerilla yapılanmalarına karşı mücadelenin kadük bırakılması çabalarına yazılarıyla karşı çıkıyordu.
Ahmet Şık, yazdıklarıyla Ergenekon davasında şu anda itham edildiği tarafta hiç bir zaman yer almadığı gibi, asla tarafsız da olmadı. Derin devlet ve Kontrgerilla yapılanmalarıyla mücadele eden bir gazeteci olarak Ahmet Şık, her zaman insan hakları ve hukuk devleti mücadelesi verenlerin tarafındaydı.
Ahmet bugün hayatı boyunca sürdürdüğü mücadelenin karşı safında yer almakla itham ediliyor. Üstelik gizli olduğu söylenen ve kendisine bile açıklanamayan delillerle…
Oysa kendisini “sosyalist” diye adlandıran ve bu çizgisini de meslek hayatı boyunca korumuş bir gazetecinin, 40 yıllık yaşamına ve 20 yıllık meslek hayatına sığdırdığı öyküsü, suçsuzluğunun son derece açık ve güçlü bir kanıtıdır.
Ahmet’in yaşamını, duruşunu, ideolojisini delil olarak kabul etmeyenler, ne yazık ki onun yazdıklarıyla da hiç ilgilenmediler. Ahmet’in meslektaşı Ertuğrul Mavioğlu ile birlikte yazdığı Kontrgerilla ve Ergenekon’u Anlama Kılavuzu: Kırk Katır Kırk Satır adlı iki ciltlik kitap, onun herhangi bir kontrgerilla üyesi/yandaşı olmadığına ve olamayacağına dair en açık delildi.
Fakat Ahmet’in böyle bir kitap yazdığından haberi bile olmayan Savcı, Ahmet’in üzerinde çalıştığı, henüz tamamlanmamış ve yayınlanmamış kitabını terör örgütü üyeliği için delil kabul etti.
Ahmet’e yönelik olarak 19 Şubat 2011 tarihli gazete haberleriyle başlatılan karalama kampanyası da, Savcı’nın bu kampanyaya paralel olarak Ahmet Şık’ı “Ergenekon üyeliği” iddiasıyla tutuklatması da, Ahmet’i itibarsızlaştırmaz.
Buna karşılık Ergenekon davalarını ve bu davaları yürütenleri itibarsızlaştırmak için, herhalde Ahmet Şık ve Nedim Şener’i tutuklamaktan daha iyi bir hamle düşünülemezdi.
Oysa bizim itibarlı hukukçulara ve itibarlı hukuki süreçlere ihtiyacımız var.
Bu nedenle, Türkiye’de hukukun ve hukukçuların daha fazla itibar kaybetmemesi, derin devlet ve kontrgerilla gibi yapılanmaların hiç kimseyi korumadan her yönüyle ortaya çıkartılması için, Ahmet Şık ve Nedim Şener gibi gazetecilerin bir an önce serbest bırakılmasını talep ediyoruz.
Talep etmekle kalmıyoruz, çalışma arkadaşımız Ahmet Şık ve gazeteci Nedim Şener serbest bırakılana kadar, bu davanın takipçisi olacağımızı, bunun için sürekli ve düzenli eylemler gerçekleştireceğimizi de ilan ediyoruz.
Bizler burada Ahmet’in yalnızca çalışma arkadaşları olarak değil, onun yazdıklarına, yaşadıklarına uzaktan ya da yakından tanıklık eden kişiler olarak, Savcı Zekeriya Öz’e Ahmet Şık ve Ertuğrul Mavioğlu’nun birlikte yazdıkları Kontrgerilla ve Ergenekon’u Anlama Kılavuzu’nu hediye etmek istiyoruz.
İstiyoruz ki Sayın Savcı, okusun ve iddianamelerini kontrgerilla yapılarının geçmişini, nedenlerini ve bugününü; hala soruşturulamayan suçları anlayarak yazsın. Hayatlarını kontrgerillanın ortaya çıkartılması için ortaya koyan gazetecilere bir daha suçlu muamelesi yapmasın.
Ahmet Şık’ın çalışma arkadaşları
14 Mart 2011