-
Popülizm dosyamızın diğer içerikleri de ilginizi çekebilir
• Biden ile birlikte sağ popülizm nereye gidiyor?
• Doç. Dr. Burak Özçetin: ‘Medya hem metaya hem de basit araçlara dönüşüyor’
• Prof. Dr. Emre Erdoğan:‘Amerika’nın ana akım medyası, yalancıyı susturma hakkını kendinde görüyor’
• Dr.Tuğçe Erçetin: ‘Prim vermemek ve haber vermemek arasında bir çizgi olabilir’
HaberVs, Amerikan Başkanlık seçiminin galibi Joe Biden’nın Türkiye’ye etkisini ve sağ popülizmin geleceğini siyaset bilimci Doç. Dr. Cemil Boyraz’a sordu.
Türk siyaseti için, son ABD başkanlık seçiminde Biden galibiyeti sürpriz oldu mu?
Biden’ın 19 Ocak’ta verdiği röportaj vardı, Türkiye’deki yönetimle ilgili epey bir endişeliyim dedi, endişe kelimesine özellikle iki kez vurgu yaptı. “Savunma ve dış politika konularında Türkiye’nin son dönemde Rusya ile yakınlaşması konusunda epeyce endişeliyim” dedi. “Kürt meselesi sürecinin tıkanması bağlamında endişeliyim” dedi ve bu anlamda da muhalefet partilerine çok açık bir şekilde destek verilmesi gerektiğini, darbe değil ama seçim yoluyla, Türkiye’deki iktidarın değişmesi gerektiğini söyledi. Bu söylemler Türkiye’de gazetelere Ağustos ayı itibari ile yansıdı. Türkiye’de iktidar kanadında Biden’a yönelik tepkileri şekillendirdi. Açıkçası muhalefet partileri de bence yeterince bu açıklamaya tepkisini koydu.
Biden’ın seçilmesi bekleniyordu, seçimin bu kadar başa baş geçeceği beklenmiyordu. Biden altı milyona yakın bir oy farkı ile kazandı. Trump kaybetti ama aslında hala yetmiş milyon Amerikalıyı cezbettiğini gösteriyor. Bu anlamda Biden’ın işi zor çünkü ABD’de yükselen bir ırkçı dalga mevcut, son zamanlarda çok tartışıldı. Seksenlerden bu yana Amerikan ekonomisinde en yoksul ve en zengin kesimler arasındaki açık giderek büyüyor. Orta kesimin erimesi ile beraber gelir dağılımı açısından ciddi eşitsizlikler var. İşsizlik oranları zaten yüksekti, pandemide bu biraz daha arttı. Biden’ı çok zor bir dönem bekliyor. Bu kadar başa baş geçmesi 2024’te Biden’ın işinin, demokratların işinin çok kolay olmayacağını gösteriyor. Çok hassas dengelerde Biden dört yıllık bir görev devralacak ve Trump’ın bıraktığı mirasla uğraşacak. Amerikan sisteminde çokça bilinen güçler dengesinin giderek zayıfladığı, denge ile kontrol mekanizmalarının giderek siyasallaştığı bir miras bırakıldı. Biden’ın kazanmasına rağmen, çok net bir zaferden bahsetmek mümkün değil, Senatoda hala cumhuriyetçilerin ağırlığı var gözüküyor, değişir mi göreceğiz, netleşmesi gereken bir konudur. Senatodaki durum ne olursa olsun, Biden’ı zor bir dört yıl bekliyor. Hem Trump’ın bıraktığı miras, hem Amerikan ekonomisinin toplumsal yapısındaki sorunlar işi bayağı zorlaştırıyor. O anlamda dünya ülkelerinin de işi zor, Biden dönemine çabucak adapte olmak zorundalar.
Türk üst düzey siyasetçilerin açıklamalarında yeni ABD Başkanı’nın kim olacağının Türkiye için hayati bir önemi olmadığının vurgusu yapıldı. Ancak Biden sonucu dünyada sağ popülizm için bir gerileme oluşturabilir mi?
İki kamp var; düşüşe geçeceğini söyleyenler ve güncelliğini koruyacak diyenler var. Ben ikinci kampa daha yakınım. Şöyle yanlış bir algı var, sağ popülist söyleminin krizleri ortaya çıkardığı söyleniyor bu kısmen doğru ama popülist söylem ilgiyi, dikkati, kamusal tartışmayı başka yerlere çekmenin bir aracıdır. Dünyadaki göç, kimlik sorunları sona ermiş değil burada bir eksilme yok, Orta Doğu’nun durumu ortada. Avrupa ülkelerinde, Amerika’daki ırkçı hareketler güncelliğini koruyor.
Bu noktada, ABD yeni Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in etkisinden söz edebilir miyiz?
Belirli bir vadede onun etkisi de olacaktır, sonuçta Kamala Harris çok farklı bir isim. ABD liderliğinin, dünyadaki bütün bu dinamikleri değiştirme kapasitesi olduğunu iddia etmek çok yanlış olur, Trump döneminde özellikle Rusya ve Çin de ciddi bir ivme kazandı. Amerika’nın uluslararası bir aktör olarak, meşruiyeti de ciddi ölçüde sarsıldı. Dünyada hala en büyük aktörlerin başında Amerika geliyor ama çok farklı aktörler de var.
ABD medyasının Trump’a karşı “tarafsızlığını” yitirmesi nasıl yorumlanabilir? Bu durum medyanın temel ilkesi olan “kamu yararı gözetmek” olarak yorumlanabilir mi?
The Washington Post’ta bununla ilgili bir makale okudum, Amerikan basınında daha genel kitleye hitap eden organlarda medyanın bu tavrının bir eleştirisinin söz konusu olduğunu söylemek gerekiyor. Özellikle cumhuriyetçi seçmenlerin ciddi bir tepkisini çektiğini söyleyebiliriz. Medyanın ekonomi politiği dünyada çok değişti, Amerika’da da çok değişti. Kamuoyu araştırma şirketleri de bunun içine katılabilir. Kamuoyunu yönlendirme algıları şekillendirme, hislere yön verme bağlamında ciddi kampanyalar ve teknikler kullanılıyor. 2020 Amerikan seçimlerinde bir milyar doların üzerinde bir reklam harcaması yapıldı. Harcamanın yüzde altmışa yakını belki de daha fazlası Biden tarafından yapıldı.
Trump döneminde net bir şekilde hatırlamak mümkün, medya ile ilişkiler çok gergin oldu, Amerikan basını ile ilişkiler çok gergin oldu. Gazetecileri ve televizyon habercilerini ciddi anlamda aşağılayan, hor gören, dışlayan bazen toplantılardan men eden tavırlarının, genelde antipati yarattığını da eklemek gerekiyor. Bu minör bir faktör, bence hâlâ o ekonomi politik faktörün çok daha etkili olduğunu düşünüyorum. Trump’ın bazı röportajlarında çok somut sorulara, çok basit sorulara cevap veremediği anlar gördüm. Ama şunu da söylemeliyim Trump zor soruların daha fazla sorulduğu bir isim. Bu sonucu biraz da Trump yarattı. Twitter, özellikle seçim sürecinde Trump’ın oylar sayılırken yaptığı açıklamaların güvenilir olmadığı bağlamında ibareler ekledi. Amerikan medyası bariz bir sınav verdi, sorunlu haberler yaptı. Trump’ın basınla ve medya kanallarıyla kurduğu sorunlu ilişkinin, geliştirdiği antipatinin de etkili olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda, Trump ve cumhuriyetçiler buradan bir mağdur söylemi çıkartmaya çalışıyor. Özellikle cumhuriyetçi seçmenin öfkesini sıcak tutma ve 2024’e hazırlama bağlamında siyaseten de işleyebilir. Hem Biden’ın ciddi bir yatırım yapması hem de Trump’ın yaklaşımı de bu noktaya getirdi diye düşünüyorum.
Burada esasen sol popülist hareketlerin durumu ne olacak diye sorulabilir. Sol popülist hareketlerin Avrupa’da ve Latin Amerika’da dengeleyici unsur olarak, yükselmesi gerektiğini düşünüyorum
Türkiye’de iktidar için Biden’ın galibiyeti bir kayıp teşkil edebilir mi?
Özellikle, reform tartışmaları ya da uzun süredir siyasi tutsak olarak devam eden isimlerin özgürlüğüne kavuşması bağlamı, yargı reformu tartışmaları alevlendi. Tabi ki Biden’ın seçimi, dünyada güçlü liderlikler, aşırı sağ popülist liderleri tedirgin edecek bir gelişme. Biden sonuçta kırk yıldır bu işin içerisinde ve temel değerleri temsil eden bir isim. Çok pragmatik kararlara çok rahatlıkla imza atabilecekte bir isim. Ben daha ziyade, içeride Biden’ın süreçleri toparlamaya çalışacağını düşünüyorum. Amerikan ekonomisi ve toplumundaki gerginliklerle çok daha fazla uğraşacağını düşünüyorum. Biden’ın seçilmesinin kısa vadede çok büyük bir etkisini beklemiyorum. Trump ile çok iyi anlaşan yönetimlerin, Biden yönetimine biraz hazırlanmaya başladığını gözlemliyorum. Biden ile beraber çalışacaklarının farkında olup buna yönelik hamleler yaptığını görüyorum. Türkiye’deki iktidarında bu yönde hamlelere hemen başladığını gözlemliyorum. İlişkileri geliştirmek anlamında en azından tansiyondan çıkarma anlamında. Her ne kadar Trump’la Türkiye’deki iktidar arasında ciddi bir gerginlik olduğu görülse de aslında Trump’ın en çok konuştuğu liderlerin başında geliyor Erdoğan ve çok etkilendiği de yakın çevresi tarafından sürekli dile getiriliyor. Biden galibiyetinden ciddi bir demokrasi özgürlük rüzgarlarını kısa vadede beklemek, büyük siyasal değişimler, çalkantılar beklemek çok mantıklı olmayacaktır. Biden’ın net bir şekilde Türkiye’nin gereğinden fazla Rusya’ya yaklaştığına dair net ifadeleri var. Bu ifade havada kalır mı, bunun gereği olarak Türkiye’yi Rusya’dan uzaklaştırma hamleleri gelişir mi tartışılan bir mesele. Bunu belirli ölçülerde yapacağını düşünüyorum. Biden’ın Türkiye’yi çok yakından tanıyan, Türkiye’yi çok iyi bilen, Türkiye’deki projeksiyonların içinde olan bir ekibi var.
Hükümet de Biden’la yakınlaşmanın yollarını arıyor denilebilir mi?
Gördüğüm kadarıyla, tekrar altını çizmek isterim, hükumette belirli hamleler yapmaya hemen başladı. Bu gibi hamlelerin sayısının artacağını söyleyebiliriz. Çünkü sağ popülist siyaseti var eden ekonomik siyasal sorunlar ortadan kalkmış değil, giderek de artıyor. Kriz anlarında, herkes bir umut arayışında oluyor. Bu durumda popülist dinamikleri her zaman sıcak tutuyor. Burada esas soru, sol popülist hareketlerin durumu ne olacak olabilir. Ben daha kurucu daha ilerici, daha özgürlükçü ve eşitlikçi bir yapı anlamında sol popülist hareketlerin Avrupa’da ve Latin Amerika’da dengeleyici unsur olarak, yükselmesi gerektiğini düşünüyorum. Ek olarak, katılan, tartışan, süreçlere dahil olan ve kamunun inşasında sağ popülizmin açmazlarını giderebilecek bir sol popülizmin küresel yükselişinin de çok önemli olacağını düşünüyorum. Buna dair emareler de var.