Ankara’nın tarihi merkezi Ulus’ta bir Yahudi mahallesi olduğu bugün çok az insan tarafından biliniyor. Oysa varlığı milattan önce 2. yüzyıla uzanan Ankara Yahudileri, bu halkın Anadolu’daki en eski topluluklarından biri. Nüfusu 15. ve 20. yüzyıllardaki yoğun göçlerle yükselen topluluğun kentteki varlığı bugün belki de 50 kişiyi geçmiyor.
İstanbul’daki ilk gösterimi yarın (13 Mayıs Cumartesi) saat 14.00’da SALT Galata’da gerçekleşecek Hermana belgeseli, 20. yüzyıl Ankara Yahudilerinin çok bilinmeyen sosyal ve ekonomik tarihini, İsrail’in çeşitli yerlerine ve İstanbul’a göç etmiş olan topluluk üyelerinin tanıklıklarıyla aktarıyor. Gösterimi, belgeselin yapımcı ve yönetmeni Enver Arcak’la söyleşi ve tarihçi ve akademisyenlerin katılacağı “Bir Varmış Bir Yokmuş: Ankara Yahudileri” başlıklı panel takip ediyor.
Hermana’nın Ankara dışındaki “ilk deplasmanı” öncesinde Enver Arcak’la görüştük ve belgeselin hikâyesini yönetmeninden dinledik.
Arkeoloji ve sanat tarihi öğrenimi gören Arcak, Ankara’nın Yahudi mahallesiyle bir kent rehberi hazırlamak isterken karşılaşmış. “Kentin tarihi merkezinde, kısmen hâlâ ayakta kalan bir Yahudi mahallesi olduğunun bilinmemesi şaşırtıcı. Ama doğrusu araştırmaya başlayana kadar bunu ben de bilmiyordum” diyerek iğneyi kendine batırıyor. İşte Hermana’ya “yaşadığı kent Ankara’nın yakın tarihiyle ilgili bilgilendirme ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bir kültürle ilgili farkındalık yaratma” amacıyla başlıyor.
Projeyi hazırlama sürecinde hem kurumsal hem de kişisel arşivlerden yararlandığını belirten Arcak mahallenin geçirdiği süreci de öğrenmeye başlıyor. Mahallenin 1523’teki adı Hacendi. Yerleşimin 1785-1840 arasında Hacendi Hoca Hindi, 1891’de ise Müslim-Hoca Hindi GayriMüslim isimleriyle anıldığını görüyor. Daha sonra Yeğenbey ya da Sakalar diye bilinen mahallenin bugünkü adı ise İstiklâl.
“Bilinmeyen bir konuyu ‘hap şeklinde’ aktarmanın en iyi yolu belgesel”
Arcak’ın anlatım biçimi olarak belgesele yönelmesinin ana sebebi ise belgeselin, “bilinmeyen veya az bilinen bir konunun hap şeklinde aktarılmasının en iyi yolu” olduğunu düşünmesi. Belgesele verdiği “Hermana” ismini ise Beki Bahar’ın “Efsaneden Tarihe Ankara Yahudileri” kitabından öğrenmiş. Kentteki cemaat, Yahudi İspanyolcasında “kız kardeş” anlamına gelen bu kelimeyi birbirlerine hitap ederken kullanırmış.
Mahallenin görsel ve işitsel bir arşivini oluşturmaya başlayan Arcak bunun ne kadar önemli olduğunu henüz proje sırasında fark ediyor. Öyle ki belgelemeye başladığı son üç yıl içinde dahi görüntülediği birçok evin yangınlar sebebiyle yok olduğunu görüyor. Ona göre bu yangınların bir bölümü de bilinçli.
“Gençlik Parkı yerinde duruyor mu?”
Çoğu kenti terk etmek durumunda kalan insanlardan 60’lı yılların Ankarasını dinleyen Arcak, onların gözünde bu şehrin eskiden daha keyifli ve yaşanır olduğunu görmüş.
Aktardığı çarpıcı örneklerden biri, ünü dünyaya yayılan İzmirli Şarkıcı Dario Moreno’nun iki yıl Ankara’da yaşamış ve Orhan Veli’yle burada tanışıp arkadaş olması. 1962 yılına ait Ses dergisi röportajından edindiği bu bilgi üzerine Dario Moreno’yu Ankara’da dinlemeye giden kişilere ulaşmış. Doğdukları kente ve geçmişlerine duydukları özleme tanık olan Arcak, onları biraz olsun mutlu edecek cevapları veremediği için buruk: “Örneğin bana ‘Gençlik Parkı nefis bir yerdi, bugün hâlâ duruyor mu?’ diye sorduklarında, ‘duruyor bile denemez halde’ diye cevaplayabildim” diyor
“Yastık altı” arşivlerin değeri
Arcak’a göre Hermana’yı samimi kılan şey, belgesel için ulaştığı insanların fotoğraf albümleri, evlilik cüzdanları, diploma belgeleri, soyağacı şemaları gibi kişisel arşivlerini kendisiyle paylaşması. Bu kişisel belgelerin ve hatıraların paylaşıldıkça canlandığını ve anlam kazandığını düşünen Arcak, “Güven verip ne yaptığımı net anlatabilince insanlar da yardımcı olmaktan memnun oldular” diyor.
“Projeye katkı sağlayan ve emek harcayan kişiler zorlukları unutturdu” diyen Arcak’ın kendi imkanlarıyla başladığı projesine destek bulması hiç de kolay olmamış. Başvurduğu kurumlardan cevap alamayan yönetmen, niyayet 2016’da “SALT Araştırma Dr. Mehmet Bozdoğan Fonu”nun sağladığı destekle projeyi tamamlamış.
Arcak, ilk gösterimi bu ay başında Ankara Film Festivali’nin yarışma bölümünde yapılan Hermana’nın yurtdışında festivaller ve özel gösterimlerle yolculuğuna devam edeceğini de ekliyor. Elinde yeterli miktarda malzeme birikince sergi açmayı amaçlayan Arcak, dünyanın dört bir yanından kendisine ulaşan Ankaralı Yahudilerin de serginin içeriğini geliştirerek katkıda bulunmuş olacağını söylüyor.
Geçmişi tarih öncesine dayanan, bugün yok olmaya yüz tutmuş bir topluluğu ve kültürünü belgelemek kolay değil.
Enver Arcak “şikâyet etmek yerine yol almayı seven biri” olduğunu söylüyor: “Böyle işlere kalkışacak cesaretiniz varsa kolay olmayacağını da bilmek zorundasınız” diyen yapımcı ve yönetmen, Hermana’nın gördüğü ilgi ve destek sonrasında yeni işler yapmak için daha çok enerji ve istek yüklü.