Önce bozguncular, sonra işbirlikçiler, en sonunda da sıra korkaklara gelecek!

Şimdilerde bu memlekette ejderhaların, canavarların özü de masallardakinden farksız aslında. Yeri geldiğinde cüppesiyle çıkar karşımıza. Bürokrat, politikacı, asker, polis, hakim, savcı gibi sıfatları vardır. Elbet gazeteci diye anılanları da…

Apoyevmatini kapanmasın!

Türkiye’nin en eski Rumca gazetesi Apoyevmatini para sıkıntısından 1925 yılından beri sürdürdüğü yayın hayatına son vermek durumunda kalınca çeşitli kampanyalar açıldı. Gazeteyi tek başına yayımlamakta olan Mihail Vasilyadis gazetenin birinci sayfasından ilk kez Türkçe bir makale girerek Apoyevmati’nin yaşamını sürdürebilmesi için kampanyalar düzenleyen ama gazetenin okuru olmayan destekçilerine teşekkür etti.

Yasa gereği, tirajı 5 binin altında olan ve altı çalışanı olmayan gazeteler Basın İlan Kurumu’ndan resmi ilan alamıyor. Vasilyadis İstanbul’da sayıları 2 binin altında olan Rum topluluğu üyelerinin yüzde 90’nına ulaşabildiğini ama bunun resmi ilan almak için yeterli olmadığını söylüyor.

Apoyevmatini için açılan kampanyalardan biri de İstanbul Bilgi ve Yıldız Teknik üniversitesi öğrencilerinden geldi. İstanbui Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri Bölümü’nden Melih Özeskinazi, Yusuf Kasuto, Televizyon Haberciliği ve Programcılığı Bölümü’nden Doğa Atalay, Yıldız Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü’nden Mert Sarfati, Apoyevmatini’nin durumuna dikkat çekmek için kamuoyunun yakından tanıdığı bir dizi sanatçı, gazeteci ve aydının “Apoyevmatini neden kapanmasın?” sorusuna verdikleri yanıtları bir videoda bir araya getirdiler.

Kampanyaya katılan sanatçı ve gazeteciler arasında, Mehmet Ali Alabora, Levent Üzümcü, Altan Erkekli, Altan Gördüm, Rojin, Mustafa Altıoklar, Hıdır Geviş, Nihal Bengisu Karaca, Hilal Kaplan ve Ahu Özyurt bulunuyor.

Gazetecisin, eylem takip edemezsin!

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Hopa’ya gidişi sırasında yaşanan olaylarda biber gazının etkisiyle kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden Metin Lokumcu‘nun ölümünü protesto etmek için dün (2 Haziran 2011) İstanbul Şişli’de düzenlenen gösterilere yine polis şiddeti, aşırı güç kullanımı ve biber gazı damga vurdu. Ayrıca olaylar sırasında polisin gazetecilere karşı sert tutumu da dikkat çekti.

Şişli Hâlâskargazi Caddesi’nde Bulgar Patrikhanesi önünde yer alan bir spor mağazasına kaçan göstericilerin gözaltına alınmasını izleyen Cumhuriyetgazetesimuhabiri Pelin Ünker de polislerin sert müdahalesiyle karşılaşan gazetecilerden biriydi. Olayı izleyen Ünker’e oradan uzaklaşmasını söyleyen polisler, genç gazeteciden sarı basın kartı istediler. Ünker’in gazete tanıtım kartını çıkartması üzerine, elinden zorla kartını almak isteyen polislerle Ünker arasında uzunca bir itiş kakış yaşandı. Çevredeki diğer gazetecilerin olaya müdahale etmesi üzerine diğer gazetecileri de tehdit eden polisler, zor kullanarak Ünker’in elindeki tanıtım kartını kırarak aldılar. Pelin Ünker’e elinde oluşan zedelenme nedeniyle 5 günlük iş göremez raporu verildi. Olay sırasında polislerin gazetecilere karşı tehditkâr tavırları hayli dikkat çekiciydi.

HaberVs‘den Ertan Önsel bu olayı görüntüledi. Pelin Ünker de olayın hemen ardından yaşadıklarını Önsel’in mikrofonuna anlattı. Videoyu Pelin Ünker’in verdiği bu röportajla birlikte izleyeceksiniz.

“Alçakların Çağı”nda Ahmet Şık’ı savunmak

Ergenekon davasının kayıtsız şartsız arkasında duranların “aman sulandırmayalım” refleksine, davaya yönelik tüm eleştirilerin “Ulusalcı-Ergenekoncu” bir düşünce dünyasından kaynaklandığını ima eden mide bulandırıcı bir sinizm de eşlik ediyorsa “orada durun bakalım” demek boynumuzun borcudur.