Benim babam hüznü gülümsemeye çeviren bir insandı




Çizer Latif Demirci’nin yarattığı çizgi karakterlerin maceraları, yayınladığı kitaplar, farklı çalışmalarıyla, kronolojik ve tematik bir düzen içinde sanatseverlerle buluşturan retrospektif sergi, 30 hazirana kadar İş Sanat’ta ziyaretçilere açık olacak

Küratörlüğünü sanatçının kızı Yasemin Demirci ile yakın dostu, gazeteci İhsan Yılmaz’ın üstlendiği serginin tasarımını grafik sanatçısı Emre Senan üstlendi. 31 Ocak 1961’de İstanbul’da doğan ve 5 Haziran 2022’de aramızdan ayrılan Latif Demirci’nin eserlerini sanatseverlerle buluşturan retrospektif sergi, sanatçının 1975’te başlayan Gırgır döneminden 2022’de yayınlanmış son karikatürüne kadarki zaman dilimini kapsıyor.

“Yazan-Çizen Latif Demirci” başlığını taşıyan sergiyi, Yazar Latife Tekin ve Latif Demirci’nin kızı ve aynı zamanda serginin küratörü olan Yasemin Demirci ile konuştuk. 1992’de İstanbul’da doğan Yasemin  Demirci, Kadir Has Üniversitesi’ndeki tiyatro eğitimini 2012’de yarım bırakarak sinemaya yöneldi. Çekya’da Prag Film Okulu’na kabul edildi ve yoğun bir eğitimin ardından senaryo ve yönetmenlik alanında uzmanlaştı. Demirci, sergiyi ve babasını HaberVs’ye anlattı.

Yasemin Demirci

Babanızla iletişiminiz nasıldı ilişkinizi nasıl anlatabilirsin?

Babamla oldukça yakın bir ilişkim vardı. Hatta yer yer babam yer yer de en yakın arkadaşım olduğunu hissederdim. Moralim düşük olduğunda, keyfim yerinde olmadığında sırt çantama eşyalarımı atıp babamın evine giderdim. İlaç gibi gelirdi onun evinde geçirdiğim vakitler. Huzur bulduğum yerdi diyebilirim. Her şeyi konuşurduk ve konuştuğumuz her şey sonunda kahkahalara dönüşürdü.

Yas sürecini kendi içinde nasıl yönettin , Latif Demirci’yi onun isteyeceği türden uğurladığını düşünüyor musun ? 

Ben yas bir süreç sanıyordum. Bu büyük bir yanılgı oldu benim için. Yas aslında bir anda hayatına giren ve sonsuza kadar seninle kalan bir kavrammış. Babama hep benzemişimdir ama onun kaybından sonra sanki daha da fazla ona benzemeye başladım. Yas galiba kaybettiğin kişiyi kendi parçana dönüştürmek, tekrar kendinde o kişiyi bulmak oldu benim için.

Sergi fikri nasıl ortaya çıktı? Bu süreç nasıl ilerledi?

Babamın kaybından sonra evindeki arşivi toparlamaya başladım. 70’li yıllardan günümüze kadar birçok orjinal çizim, eskizler, suluboyalar karşıma çıktı. Çok büyük ve özel bir arşivle baş başaydım. Sadece babamın değil Türkiye’nin mizah dünyasının da yarım asırlık hikayesine tanıklık edilecek bir arşiv. Babamın yakın dostu İhsan Yılmaz’la konuştum bunun üzerine. O da İş Sanat ekibi ve Zuhal Üreten’le görüştü. Sergi fikrine oldukça sıcak baktılar ve süreç böylece başladı.

Böylesine büyük bir arşivden seçimleri neye göre yaptınız? 

Hem günlük politik tipleri biraz eleyerek daha güncel, daha sosyolojik geçmişimize ışık tutan eserleri tercih ettik hem de babamın çok küçük yaşta başlayıp 2022 yılına kadar devam eden çizim kariyerindeki değişimleri de takip edebileceğimiz çizimlere yer vermek istedik.

“Yazan-Çizen LATİF DEMİRCİ” sergisi

Sergi tamalandıktan sonra ilk gezişinizdeki duyguların nasıldı?

Aslında başta tamamen bir boşluğa düştüm. Büyük bir heyecan ve hevesle çalışıyordum sergi için fakat bittiği anda yeni bir veda gibi oldu benim için. Her şey bittikten sonra sergiyi son bir kez gezip kapıdan çıktığımda en çok hissettiğim duygu hüzündü. Yine de bu eserlerin insanlara ulaşacak olmasından büyük bir mutluluk duyuyorum.

Babanla ilgili onun yas sürecini anlatan bir film de çektin. Hem senarist hem yönetmen olarak bu filmin oluşma süreci nasıldı? Bu kadar şahsi bir hikayede seni en çok zorlayan neydi? 

Babamın kaybından sonra bir süre evine girmeye cesaret edememiştim. Birkaç ay sonra artık sorumluluklarımı yerine getirmem gerektiği için eve gittim. Her şey babamın bıraktığı gibi yerli yerinde duruyordu. Evini yavaş yavaş toplamaya başladık. Fakat bir süre sonra bu benim için huzursuz edici oldu. Evini ve eşyalarını bir daha onun bıraktığı gibi göremeyecek olmak benim için süreci çok zorlaştırmaya başladı. Ben de bunun üzerine uzun uzun düşündüm ve evi bir şekilde kayıt altına almaya karar verdim. Bunu nasıl yapacağımı düşünürken evi toplarken yaşadıklarımı da aktarabilir, benzer süreçlerden geçmiş insanlarla bir duygudaşlık kurabilirim diye düşündüm. Böylece film çekim süreci başladı. Önce topladığımız eşyaları geri getirdik ve evi babamın bıraktığı haline geri getirdik. Çok küçük bir ekip oluşturduk çünkü mahrem bir hikayeyi anlatıyorduk ve çekimler babamın evinde gerçekleşecekti. Benim için bu süreçte en zorlayıcı olan bu filmi bitirmek oldu sanırım. Bir yandan bana bu filmin çekimi ve sonrasıyla uğraşmak iyileştirici geliyordu çünkü.

Son olarak babanızdan size kalan nedir aslında? 

Bana hayatımın her noktasında olduğu gibi kariyerimde de çok ilham vermiştir. Gözlem yapmak, ince detayların üzerinde durmak, her hikayenin içindeki yalın mizahı ortaya çıkarmak babamdan öğrendiğim şeyler arasında en başta gelir. Babam benim için hüznü gülümsemeye çeviren bir insandı. Bu konuda da çok biricik olduğunu düşünüyorum. Şu anda bile onu düşünüp gözlerim dolduğunda yüzümde bir tebessüm oluşuyor. Bana bu özelliğini bir miras olarak bıraktığını düşünüyorum. Onun adımlarından gitmeye, kendimi sanatımla anlatmaya ve her şeye gülümsemeye çalışıyorum.