Bir ‘Gâvur Mahallesi’nden artakalan…




Duygu Ertürk

Bize öğretilendir; destansı bir tarihin çocuklarıyız biz… Malazgirt’len Viyana kapılarına kadar tarih yazan, dünyanın dört bir yanında şahlanan bir milletin torunları… Peki kitaplarda ezberletilenden öte yaşanmışlıklar, yıllardır gözlerden, dimağlardan uzak tutulanlar? …

Bir gazeteci; Müjgan Arpat farketmiş bu tarihi gerçeklikleri. Diyarbakır Hançepek’te tamamladığı bin 300 fotoğraflık çalışması ‘Gavur Mahallesi/ Kalanlar Gelenler’le de Türkiye’nin tarih sayfasını herkes okusun diye tekrar açmış.

1915 öncesi yüzlerce Ermeni’nin yaşadığı Hançepek’te bugün Ermeni olmadığını, kalan son üç Ermeni’nin, orayı terk edip, Meryem Ana Kilisesi’ne sığındığını, tarihten silinen bu mahallenin bugün, 30 yıldır yaşanan savaştan mustarip başka bir halka, yoksul Kürt ailelere; tek kelime Türkçe bilmeyen yaşlılara, mahalle delikanlılarına, yüzleri dövmeli, altın dişli kadınlara ve onların bel büken yoksulluğuna ev sahipliği yaptığını gösteriyor bize Arpat…

Herşey beş yıl önce başlamış. Arpat, Mıgırdiç Margosyan’in kitaplarından öğrendiği Hançepek’e belgesel çekmek için gitmiş önce. Orada gördüklerine öyle çok öfkelenmiş ki, onu böylesine etkileyen şey başkalarını da rahatsız etsin istemiş, sayfalardan öğrendiği mahalleyi objektifiyle ölümsüzleştirmek; yıllarca Ermeni olduğunu gizlemek zorunda kalan, herkesin Sıtkı bildiği Sarkis Amca’yı, eşi Bayzer ve kardeşi Viktoria’yı…

“Hançepek, ya da Müslüman komşularının diliyle Gavur Mahallesi”diyor serginin yaratıcısı Müjgan Arpat, “bu topraklarda 1915’te yok edilen 2 bin 925 Ermeni yerleşim yerinden yalnızca biri…”, Gavur Mahallesi/ Kalanlar Gelenler çalışması için dört buçuk yıl gidip geldiği o yeri tanımlarken…

“Sergiyi yapma nedenim, 1915’in faillerinin torunları olarak mağdurlara karşı böyle bir sorumluluğumuz olduğunu düşünmem. Geçmişimizi sorgulamamız lâzım. Failler cezalandırılmalı ki tarih tekerrür etmesin” diyor.

Çekilen acıların ardından uzun süre kendi halinde unutulan bu topraklarda zorunlu bir başka göçün mağdurları yaşıyor şimdi. Terör ve savaş nedeniyle kendi köylerinden göç etmek zorunda kalan Kürtler şimdi “Gavur Mahallesi”nin sokaklarına evlerine can veriyor…

Müjgan Arpat yıllarca içi içe yaşadığı, yakından ahbap olduğu o insanları şöyle tanımlıyor:
“Politize olmuş buradaki halk. Çocuklar bile milliyetçi oralarda. Çingeneleri dışlıyorlar mesela. Ellerindeki oyuncak silahlarla son derece militarize bir tablo çıkıyor karşımıza.”

Arpat, kendisini etkileyen herşeyi; Hançepek’teki yağma, talan ve yıkıma terkedilmişliği her bir fotoğrafında fazlasıyla belirginleştiriyor: Talan edilmiş Surp Grigaros Klisesi’inden artakalan yanmış bir tabela, şans eseri ayakta kalmış taş yığınları arasında gezinen tavuklar, duvarlarına asılmış halılar, kapılardaki paslı “şakşak’”ar ve tüm bu dışlanmışlığın, yok edilmişliğin ve yoksulluğun ortasında yaşamaya çalışan insanlar, onun objektifinde soyunup, tüm eğretiliğiyle çırılçıplak yüzünü gösteriyor.

Arpat’a göre Türkiye’de böyle bir işi yapmak kadar sergilemek de cesaret işi.
“Karşı Sanat, Harfiyat gibi yerler olmasa politik içerikli sergilerin sergilenemeyeceğini düşünen Arpat: “Sabancı, Koç gibi müzeler bu faaliyetleri ele geçirmiş durumda ve siz onların sansüründen geçemiyorsunuz” diyor

Arpat son olarak kulağımıza bir sır fısıldıyor; bir yıldır üzerinde çalıştığı, en az “Gavur Mahallesi” kadar ‘rahatsız edici’ bir konu üzerinde çalıştığını ve projenin iki yıl içinde tamamlanacağını söylüyor.

Müjgan Arpat kimdir?

Almanya’da çeşitli dergi ve gazeteler ile değişik medya kuruluşlarının internet sayfalarında fotoğrafları yayınlandı. Berlin’de “Almanya’da Irkçılık” konulu fotograf sergisi açıldı. 2000 yılından bu yana yaşadığı Türkiye’de “Gündem”, “Birgün”, Postexpress”, “AGOS” ve “Amargi” gazete ve dergilerinde fotoğrafları yayınlandı. “Hepimiz Hrant Dink’iz” fotoğraf albümünün fotoğrafçılarından. Bir Alman televizyonunda muhabir olarak çalışıyor.