Bir sonraki faciaya kadar unutulmak

Soma’da 301 madencinin ölümüne yol açan katliam son yılların eşsiz bir dayanışmasına sahne oldu. Oluyor. Modern çağın, ilkel koşullardaki kölelik koşullarında çalıştıklarını tüm Türkiye’nin öğrendiği madencilerin geride bıraktığı alilerinin acısını silemese de hafifletmeye çalışmak isteyen herkes seferber oldu. Paralar, yetimlere eğitim bursu, konut yardımı sözleri, çocuklara psikolojik destek…

Öğrenci katkısıyla oyuncak
Elinden gelen herkes işin ucundan tutmaya çalışıyor. Bilgi Üniversitesi öğrencileri olarak biz de ne katkı sunabiliriz diye düşünürken oyuncaklar geldi aklımıza. Çocukların yüzlerini başka bir şekilde gülümseten “hediye” sözcüğünü oyuncakla birleştirerek kolları sıvadık. Okul içine astığımız ve sosyal medya araçlarından da duyurduğumuz afişlerimiz sayesinde kısa zamanda hatırı sayılır miktarda hediye birikince geçen hafta sonu 4 arkadaş yola çıktık.  
Bilgi Üniversitesi’nin üç ayrı yerleşkesinde öğrenim gören arkadaşlarımızın katkılarıyla toplanan oyuncak, mama ve kırtasiye malzemeleri bir gün önceden kargoyla gönderilmişti. İzmir’de de Türkiye Avrupa Genç Hukukçular Derneği’nin (ELSA) yürüttükleri benzer bir çalışmayla toplanan oyuncakları da alıp Pazar günü Soma’ya vardık. Yol boyunca, medyaya yansıyan acı görüntüleri aklımıza kazınan Soma’da yakınlarını yitirenlere ne diyeceğimizi, hangi sözcüklerle konuşursak yaslarına ortak olabileceğimizi düşünüp durduk. Birkaç ilçeye ve çok sayıda köye yayılmış bu acıya ortak olabilmek için nereden başlayacağımızı bile bilemiyorduk. Soma’da CHP ilçe teşkilatının ve Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yardımları ve yönlendirmesiyle Kırkağaç’ta bulduk kendimizi. CHP’liler topladıkları erzak yardımlarını, bizler de araya karışıp çocukların yüzüne bir parça olsun mutluluk düşüren oyuncakları dağıtmaya başladık. Acının sessizliği sinen köyde, çocukların buruk mutluluk çığlıkları kapladı her yanı.

Bir sonraki faciaya kadar unutulmak
Her biri kayıp vermiş ve birbirinin yasına ortak olarak acıların hafifletmeye çalışan 15 aile bir evde bir arada kabul ediyordu taziyeleri. Komşu akrabayla sınırlı kalmayan yas ziyaretlerinin yalnız olmadıklarını hissetmenin kendilerine iyi geldiğinden bahsetti her biri. Bir de gelen herkesin derdine çare bulacak birisi olduğunu düşündüklerini. Bunca görünür hale gelen dertlerini, ‘İsimleri yazmayın” koşuluyla anlatmalarının nedenini, “Mecburuz. Başka çalışacak işimiz yok” diye özetliyorlar. “İşi verenin katliamın sorumlusu olduğu, sorumluyu denetleyecek olanların suça ortak olduğu göz göre göre gelen bu cinayette kim kime nasıl hesap verir?” diye soruyorlar. “Bu sistemde bizim dört beş sahibimiz var, tek sahibimiz olsun. Kamuya ait olalım. Taşeron olmayalım. Devlet bize sahip çıksın artık”  sözleriyle taşeronlaştırma denilen cinayetin silahının ortadan kalkmasını diye getiriyorlar. Bir de ne olursa olsun, yaşananların bir sonraki faciaya kadar unutulacağını ve hiçbir şeyin değişmeyeceğini de söylüyorlar.