Body Worlds; bir anatomi sergisi (mi?)




Haziran ayından bu yana İstanbul’daki sanat etkinlikleri arasında en çok konuşulanlardan biri olan “Body Worlds-Yaşam Döngüsü” 17 Aralık’ta sona eriyor. İlk kez sergilendiği 1995 yılından beri 60 ülkede 30 milyon ziyaretçiye ulaşan Body Worlds, İstanbul Üniversitesi’nin bilimsel ve tıbbi danışmanlığıyla Türkiyeli meraklılarının hizmetine sunuldu. Bu sansasyonel sergide, Alman anatomi profesörü Gunther Von Hagens tarafından icat edilen “plastikleştirme” yöntemi ile bir çeşit korumaya alınan ve orijinal renk ve görüntülerini kaybetmeyen, kokusuz 200 civarı gerçek insan vücudunun parçaları, kaslar, damarlar ya da poz verdirilmiş kadavralar izleyiciye sunuluyor. Ziyaretçilerini, insan bedenin iç işleyişi hakkında bilgilendirmeyi ve sağlıksız ile iyi sağlığın ve iyi yaşam tarzı seçimlerinin etkilerini göstermeyi amaçlayan Body Worlds hakkında, serginin yaratıcısı Dr. Gunther Von Hagens, “kim olduğumuzun, nasıl düşündüğümüzün öyküsünü” anlattığını söylüyor.

Body Worlds anatomik sergilerinin yaratıcı tasarımcısı Dr. Angelina Whalley ise insan vücudunun karmaşık ama muhteşem olan tasarımını, eğitici olduğu kadar unutulmaz bir şekilde sergilediklerini söyleyerek “Sergilerimizin bu kadar başarılı olmasının ardında yatan, ziyaretçilerin plastinatları gördükten sonra iç dünyalarına doğru yaşadıkları seyahat. Şunu söyleyebilirim ki, kendilerine bakış açıları değişiyor, özellikle de sağlıklı ve hastalıklı iç organları gördükten sonra. Bedeninizin sağlıklı olması sizin elinizde. Ona ne kadar erken yaşta bakmaya başlardanız, o kadar faydasını göreceksiniz” diyor.

Pekâlâ, serginin gördüğü muazzam ilgiyi anatomi bilimine duyulan karşı konulmaz merakla açıklamak mümkün oluyor mu? Serginin kendini çekici kılan ile etik bakımdan eleştirilere yol açan iki yönü burada birleşmekte… Serginin düzenlendiği yer başta olmak üzere, sergi “malzemesinin” edinildiği yer, insan bedeninin kullanılması, ölü bedenlere verdirilen pozlar ya da neden poz verdirildiği sorusu, bu sergilemenin insanın onuru ve bedenin özerkliğini yok sayması bakımından rahatsız edici yönlerinden bazıları. Body Worlds kapsamında, hayvanların da kullanıldığının hatta hediyelik eşya olarak hayvan parçalarının satıldığını hatırlatmakta da yarar var. Bununla ilgili etik sorunu da diğerlerinin yanına ekleyebiliriz. Ve tüm bunları iletişim alanından yararlanarak özetlemek gerekirse bir anatomi sergisinden çok ve taşıdığı sanat iddiasının da aksine bir “freak show” ile karşı karşıyayız.

Sergi Malzemesinin Kaynağı: Beden Bağışçıları
Sergi “malzemesi” olan insan bedenlerin geldiği yer konusu üzerinde, gerek bilgi broşürlerinde gerekse sergide yapılan açıklamalarda, titizlikle duruluyor. Açıklamalarda her ne kadar bedenlerin, anatomi ve tıp biliminin ilerlemesi için bağışçılar tarafından ölümlerinden sonra kullanılmak üzere bağışlandığı, rızalarının alındığı belirtilse de serginin en çok eleştiri alan yanlarından biri: Von Hagens’in, bütün ya da parça olarak kullandığı insan bedenlerini küresel yeraltı ticareti sayesinde edindiği ve bunların Rusya ve Çin’deki mahkûm, evsiz ve zihinsel özürlülere ait olduğu iddiası! Bugün ise Von Hagens’in malzeme yönünden sıkıntı çekmesi pek mümkün görünmüyor. 11.500 kişi bedenlerini, ölümlerinden sonra kullanılması için Body Worlds’e bağışlamış durumda… Bu kişiler arasında bilime katkıda bulunmak isteyenler olduğu gibi gömülmek vs. istemeyen, bundan korktukları için Von Hagens’in kapısını çalanlar da var. İş bu yanıyla iyice traji-komik bir hal alıyor. İnsan ister istemez yapılacak işlemler sırasında meydana gelebilecek terslikleri düşünüyor. Mesela neşter hafifçe kaysa ya da plastinasyon sırasında bedene şekil verilecek zamanı biraz geçirseler ve bağışçının gözü gibi baktığı, gömülmekten korkacak kadar sahip çıktığı ölüsü bir anda işe yaramaz olsa… Von Hagens’in bunları hatıra olarak saklayacağını hiç sanmıyorum. “Çöp”e gidecek de demek istemiyorum ama aklıma da başka bir şey gelmiyor!

Sergide ayrıca, bağışlanan ve sergilenen bu bedenlerin “kişiliksizleştirildiği”nden bahsedilirken plastikleştirme yönteminin sadece bir anatomi sanatı olmadığının da altı çiziliyor. Kadavralar sunulurken onlara verdirilen pozlar, özel karakterinin ve anatomik varlığının altını çizer, estetik görünmesi özellikle istenir, denilmekte. “Plastinatların pozları dikkatle düşünülmüştür ve eğitsel amaçlara hizmet eder. Her plastinata farklı anatomik özellikleri sergilemek için poz verdirilmiştir…” Karşı karşıya olduğumuz bu anatomi eğitiminde, etik bakımdan en sorunlu noktalardan biri de söz konusu poz verdirme yönteminin kendisidir. Rönesans sanatında kullanılmış pozlar ya da Rodin’in Düşünen Adam’ı gibi daha modern olanlar tekrar edildiği gibi özel pozlar da kullanılmış. Body Worlds koleksiyonunun Türkiye’ye getirilmeyen bir parçasında kadın ve erkek bedenlerinin cinsel ilişki pozisyonunda yerleştirildiği görülüyor. Yerden yaklaşık 40 cm. yükseğe yerleştirilmiş, izleyiciyle arasında bir cam bulunan ya da bulunmayan bu ölü bedenler gözlerinizin içine bakarak -İngiliz yazar ve eleştirmen John Berger’ın analizlerinin uyarlamasıyla- kendi izlenilebilirliğini ortaya koyuyor, bir davet içeriyor. Yine, bir akrobasi gösterisinin canlandırması gibi tarif edilebilecek başka bir düzenlemede “kadın”ı aynaya bakarken görüyoruz. Berger, Görme Biçimleri kitabında nü kadın resimlerinde, kadının kendine aynada seyrederken resmedilmesinin “kadınların kendilerine duyduğu hayranlığın bir simgesi olarak kullanıldığını söyler” ve ekler: “Çıplak kadın resmi yapılıyordu çünkü çıplak kadına bakmaktan zevk duyuluyordu; kadının eline bir ayna veriliyordu ve resme Kendine Hayranlık deniyordu. Böylece çıplaklığı zevk için resme geçirilen kadın ahlak açısından suçlanıyordu. Oysa aynanın işlevi çok farklıydı. Ayna, kadının kendisini her şeyden çok seyirlik bir şey olarak gördüğünü anlatmak için konuyordu resme.”

Devasa Hayvanlar ve Hediyelik Eşya Reyonu
Büyük, parlak ve tekrar eden uyarıcının ilgi çekiciliğinden de yararlanan sergide kullanılan at ve zürafa plastinatının eğiticiliği konusunda şüphesi olanlar için sergi broşüründe yer alan açıklama “eğitim” takıntımızdan (!) kurtulmamıza yer alıyor. “Dev ve görünmeyen şeyler ziyaretçileri büyülediğinden, sergimize daha çok sayıda ve daha büyük plastinatlar ekledik.”

Hem anatomi biliminde ilerleme sağlamak hem bu bilgileri insanlarla paylaşmak hem de bunu estetik biçimde yapmak! Tek bir potada eriterek 30 milyondan fazla izleyiciyle buluşturulan bu serginin aşırı yüklenmesi, amaç diye ortaya koyduğu şeyin çok dışına çıkılmasına sebep oluyor. Pek çok alanda “sınırların yok olması” ve “aşırılık” üzerine yazan Fransız düşünür Paul Virilio Enformasyon Bombası kitabında sergi için şunları söylüyor: “Aşırılık sporları gibi aşırılık sanatları da vardır. Bu sanatlarda en önemli şey acı çekmek. Bu aynı zamanda nihai bir sanat, çünkü bu sanatın gerçekleştirilmesi için tek ihtiyaç duyulan şey işkence edilen bir beden ile otomatik bir kameranın karşı karşıya gelmesi.”

Elimizdekinin sadece tanığı olduğumuzdan öte bir şey olduğunun bir diğer ispatı ise Body Worlds ürünleri… İnternet sitesi üzerinden satın alınabilecek “şey”lerin sınırı yok. Boğa penisinden yapılmış bir bastona 2.500 Euro’ya ya da at penisi kesitinden yapılmış küpelere 60 Euro’ya sahip olabilirsiniz. Özellikli kullanıcılar için bütün bir kadavra da satın almak mümkün, fiyatı yaklaşık 65 bin Euro… Bu burumda, gelecek sergide satılmak üzere insan dişinden** kolye yapmayı önersek aşırıya kaçmış olur muyuz?

Ahlaki sorunlar aşılamayacaksa neden kopyaları değil de gerçeği? Gördüklerimizin gerçek insan/hayvan bedenleri olmasının bilimsel bir gerçeği, buluşu sunması üzerinde etkisi yoksa neden ısrarla kadavralar? Aynı reklam ve duyuru kampanyalarında çok başarılı beden “replika”ları kullanıldığı söylenseydi bu sergiye gitmekten bizi alıkoyacak şey, nihai elbisesi olan derisinden de soyunmuş/soyulmuş kadavraları görmek isteyişimizdir. Kabul edilmesi zor ama gerçek…

Bir imge ya da nesneyi nerede ve nasıl gördüğümüz, özetle hangi bağlamda sunulduğu onun anlamını belirler. Pornografik görüntü ve nü gibi iki ayrı kavramdan bahsedilebilmesi tam da bağlamın öneminin altını çizer. Von Hagens’in sergisinin, sergiyi görmeden önce yarattığı ceset görme dehşetini, sergi sırasında uyandırmadığı kesin. Ancak serginin, onun sunuluş biçiminin ve sergi için hazırlanan hediyelik eşyalarında dâhil olduğu bağlamın bütününe bakıldığında oldukça rahatsız edici. Hayata dair gerçeği yansıtma konusunda, örneğin iletişimcilerin yaklaşımı, konusu edilene hiç müdahale etmeden görüntülemek, fotoğrafın ya da videonun tüm şartları anlatmada yetersiz kalacağı yerde de kendi anlatımını işin içine dâhil etmektir. Bu bağlamda düşünülecek olursa serginin “müdahale etme” konusundaki başarısı apaçık. Özel olarak poz verdirilmiş bedenler, bilimsel gözlem ya da eğitim dışında anlamlar üretmeye başlıyor. Gerçeğe erişmek için yürünen yolda gittikçe daha fazla yozlaşarak ilerleniyor. Gerçeği anlatmak, gerçeğe en yakın olanı göstermek, resmetmek, son olarak da çıplak gerçekle yüz yüze bırakılmak. Önümüzdeki örnekte ise bunun da ötesine geçerek gerçeği vurgulamak için onu estetize etme, eğlence aracına dönüştürme yöntemi seçilmiş ki dipsiz bir kuyu gibi.

Bir sonraki adım cenazesi için giydirilmiş, makyaj yapılmış ölülerin sergilenmesi olabilir mi? Çürüme evrelerini göstermek üzere yapılan bir deneyin enstalasyon tadında izleyici önünde yapılması ya da bir kadavrayla akşam yemeği?

*Bu yazı, Güncel Hukuk Dergisi Aralık 2010 sayısında yayımlanan yazının genişletilmiş halidir.
**İnsan dişi fikri için C.B.Akal’a ve diğer tüm uyarıcı fikirler için Alper Kırklar’a teşekkürler.