Bu kez hakem gerçekten “ibne”…

Günlerdir gazete sayfalarında ve TV ekranlarında Türkiyeli habercilerin iştahını en çok kabartan konusu tartışılıyor: Eşcinsellik. Birbirinden bağımsız olaylarla gündeme gelen konu en sonunda ortak bir noktada, homofobi bağlamında bir araya geldi. Önce Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın Bülent Ersoy ve Zeki Müren’i hedef alan sözleri geldi. Günay’ın, “Nice yalanlar gördük. Ben bir yıl hatırlıyorum, Zeki Müren Türkiye’nin en büyük erkek sanatçısı, Bülent Ersoy en büyük kadın sanatçısı seçilmişti, böyle bir absürt, dramatik, toplumun aklının karıştırılmaya çalışıldığı dönemlerden geçtik” dedi. Bakan sonradan özür diledi ama sözleri tartışma programlarına konu olmaktan kurtulamadı. “Liberal” İslamcı Zamangazetesi yazarı Ali Bulaç da söyledikleriyle bakanı aratır oldu. Bulaç’ın, Bülent Ersoy’un annesinin, “Benim oğlum bir erkekti ve eğilimleri de erkekçeydi. Onu basın bu hale getirdi” dediğini öne sürerek, “Yani, ‘Sen kadınsın, sen kızsın, senin kızlık duyguların çok daha önde’ diye o kadar çok teşvik edilmiş” diye başladığı sözlerini, “Irak ve Afganistan gibi ülkelerde yapılan sivillere yönelik toplu katliamların eşcinsel askerler tarafından yapılmıştır” diye sürdürmesi tartışmayı daha da büyüttü.

Tartışmaların dumanı tüterken eşcinsel olduğu için kendisine görev verilmeyen bir hakemin sürdürdüğü mücadele yansıdı haberlere. Eşcinsellerin maruz kaldıkları kötü muameleler, dışlanmalar ve bunlara yönelik yıllardır verdikleri mücadeleye hepimiz tanık oluyoruz. “Diğer insanlarla eşit haklara sahip olabilmek, toplumda kabul görmek” için yükselen çığlıkları medyada yer verilmese de bilenlerin malumu. Eşcinselliğin hala bir “ayıp”, hatta “suç” olarak algılandığı birçok toplum yapısı olunca, haliyle çoğunluğu oluşturanlar bu çığlıklara kulağını tıkıyor; gözlerini kapıyor. Toplum baskısı ve şiddet zaten üzerlerine binmiş bir yükken, buna bir de iş bulma, para kazanma ve hayatlarını sürdürme gibi zorluklar ekleniyor. Farklı ülkelerde, yıllardır birçok insan ya işe alınmıyor ya da işinden kovuluyor. Ancak ne işini düzgün yapmadığı için, ne de işe ilgili bir anlaşmazlık yaşadığı için. Tek sebep, eşcinsel olduklarının ortaya çıkması.

Askerlik yapmayana hakemlik de yok!

Günlerdir eşcinsel olduğu için görev yapması engellenen 32 yaşındaki hakemin mücadelesine şahit oluyoruz her yerde. Hakemin karşılaştığı bu engel, Türkiye Futbol Federasyonu Merkez Hakem Kurulu (MHK) Hakemliğe Giriş Unvan ve Klasmanlara Ayrılma ile Vize Yenileme Kural, Prensip ve Yöntemleri İç Talimatı’nın 25. Maddesi ile beraber geliyor. Çünkü bu maddeye göre, “Sağlık sorunları nedeniyle askerlikten muaf tutulanlar hakemlik yapamıyorlar”. Eşcinsel olduğu için askerlikten muaf tutulan hakemin cinsel kimliği, bu madde kapsamında, hem bir sağlık problemi olarak algılanıyor, hem de mesleğini icra etmesine engel oluyor. 2006’da MHK eski başkanı Mustafa Çulcu’nun getirdiği ve sadece Türkiye’de bulunan bu maddeye, sağlık probleminin olmadığını ve hakkını istediğini belirten hakem, TFF Yönetim Kurulu’na bir mektupla itiraz etti. MHK Genel Sekreteri Osman Avcı ise, kendilerine hakem hakkında ayrıntılı bir rapor sunulmadığını ve “askerliğe elverişli değildir” raporu karşısında uygulanacak prosedürün sorulduğunu belirtti.

Eşcinsel çalışana kriz bahanesi

Eşcinsel olduğu için hakemlik verilmeyen ve günlerdir bunun mücadelesini veren hakem ise bu mağdurlardan yalnızca biri. Ancak ne yazık ki, eşcinsel oldukları gerekçesiyle iş yapması engellenenlerin oluşturduğu liste, yalnızca bu örnekle sınırlı kalmıyor. 17 yaşından beri yerel bir gazetede çalışan ve bu işe tam 9 yılını vermiş olan eşcinsel işçi de, cinsel kimliği sebebiyle işinden çıkarılan Türkiye’deki örneklerden biri. Gay ve lezbiyenlerin örgütü KAOS GL’ye konuşan eşcinsel işçi, cinsel kimliğinden duyulan rahatsızlıktan dolayı maaşında ciddi kesintiler olmaya başladığını ve patronunun kendisini, eşcinsel olduğunu belli etmemesi yönünde sürekli uyardığını iddia ediyor. Patronunun baskısıyla bir haber ajansından alıp izinsiz kullandığı metin yüzünden, çalıştığı kuruma para cezası kesildiğini ve bunun sonucunda kendi hatası olmamasına rağmen, bir yıl süresince maaşsız çalışmaya zorlandığını da belirten işçi, işten çıkarılırken ekonomik krizin bahane edildiğini söylüyor: “Bunu iki nedenden ve kendimden gayet emin bir şekilde söyleyebilirim. Birinci neden benden sonra o iş yerinden hiç kimsenin çıkarılmaması, ikinci neden ise benim işten ayrılmamdan bir hafta sonra yerime başka bir hanımefendinin işe alınması.”

Travestiden kamyon şoförü de olmazmış!

Bu örnekler yalnızca Türkiye’yle sınırlı değil. Öyle ki, farklı ülkelerde de eşcinsellerin işlerinin engellenmesiyle ilgili örneklere rastlamak mümkün. Tıpkı, kamyon şoförlüğü yaparken işten atılan İngiliz travesti Vikki-Marie Gaynor gibi. Marie’nin işten atılma gerekçesi de bir hayli ilginç: Şoförlük yaptığı sırada kadın gibi giyinip, makyaj yapması. Bu haliyle direksiyon başında dikkat çeken ve işine son verilen 37 yaşındaki travesti şoför ise, işini gayet iyi yaptığını belirterek, maddi ve manevi zarara uğradığı gerekçesiyle şirketine dava açtı. Yine İngiltere’de, Daily Mail gazetesinin bir haberine göre, BMW’de satış uzmanı olarak çalışan 26 yaşındaki Ben Hamilton da, pembe kıyafetler giydiği için işten çıkarıldı. Hamilton bu durum üzerine, kendisine hakaret içerikli lakaplar da takıldığını söyleyerek, şirketine karşı dava açtı.

Eşcinsel askerlere de ordudan ihraç

Yine bir başka örnek de Amerika Birleşik Devletleri’nden. Eşcinsel olduğunu gizlemeyen 11 asker, ABD’de ordu tarafından ihraç edildi. Gerekçe olarak da, eşcinsel olduklarını gizlemeleri gerekirken, belli ederek bu kuralı ihlal etmeleri gösterildi. 1993 yılında Pentagon tarafından uygulamaya konulan kurala göre, askerlere cinsel kimlikleri sorulmayacak ve onlar da eğer eşcinsellerse bunu hiçbir şekilde açıklamayacaklardı. ABD’de yapılan bir araştırma sonuçlarına göre, 1993-2004 yılları arasında yaklaşık 10 bin eşcinsel ordudan atıldı. Üstelik, yüzde 73’ünü erkeklerin, 27’sini ise kadınların oluşturduğu bu askerlerin bir kısmı önemli görevlerde bulunurken, bir kısmı da ihtiyaç duyulan yabancı dilleri konuşabiliyordu.

Bir kadınla beraber yaşamanın bedeli!

Kuzey Finlandiya’da, bir kadınla birlikte yaşadığı gerekçesiyle, Lapin Kansa gazetesine genel yayın yönetmeni olarak atanan Johanna Korhonen’in de işine son verildi. Korhonen’in işten çıkarılmasıyla ilgili olarak, “İşimize uygun değil” şeklinde açıklama yapan gazete yönetimi, lezbiyen genel yayın yönetmeninin iddialarına göre de, konuşmaması için Korhonen’e 100 bin avro teklif etti. Hiçbir zaman lezbiyen olduğunu saklamadığını belirten Korhonen’in işten kovulması üzerine ise, gazete okurları grubun tüm gazetelerini boykot etmeye başladı.

Sorun eşcinselliğin küfür gibi algılanmasında

Fırat Söyle (KAOS GL Derneği’nin avukatı):
İngiltere gibi kimi Avrupa ülkelerinde bundan 3-5 yıl öncesine kadar eşcinsellerin işten atıldığını görmek mümkündü. Ama artık kanıksandı sanıyorum bu durum. Toplumda zaten çok fazla eşcinsel var oldu artık. Örneğin İngiltere’de yaşayan eşcinsel arkadaşlarım hiç farklı algılanmıyorlar. Dolayısıyla işlerini aksatmadıkları ve işlerini iyi bir şekilde yerine getirdikleri sürece de her çalışan gibi bir sorunla karşılaşmıyorlar. Eşcinsellere daha pozitif bakılmaya başlandığını ve hoşgörünün arttığını söylemek mümkün. Ancak önceki yıllarda, eşcinsellik bir şantaj olarak kullanılıyordu. Yine bir bakanın eşcinsel olduğunu kanıtlayan görüntüler ele geçirilince, bunu ona karşı bir şantaj olarak kullanıp, rüşvet istediler. Sonrasında ise istifaya zorlandı. Toplum baskısı geçmiş yıllarda bugüne nazaran daha fazlaydı. Ancak bugün, işini doğru yapıp yapılmadığına bakılıyor. Ayrım yapılmaması gerektiğine inanıyor insanlar. Yani, eşcinsel olduğu açıkça ortaya çıkmış olsa bile yaklaşımlar olumlu. Türkiye’de ise, eşcinsel olduğu ortaya çıkmadığı, bunu söylemediği sürece bir sorun yok. Zaten gerek futbolcu olsun, gerek iş adamı olsun o kadar çok eşcinsel var ki. Ancak onlar da işlerini yürütüyorlar. Eşcinsel olduğu için bir insanın işini engellemek anlamsız geliyor bana. Zaten eşcinsellik bir küfür olarak kullanıldığı sürece günümüzde hala, bu sorun ortadan kalkmayacak gibi görünüyor.

Taraftarın “ibne” küfürü gerçek çıkarsa…

KAOS GL’nin kurucularından Ali Erol, son günlerin popüler tartışma konusuyla ilgili derneği internet sayfası için kaleme aldığı yazısı şöyle:

“Tüm dünyada futbol atmosferine maço kültürün hakim olduğu bilinir. Türkiye’deki bu gelişmeye herhalde en çok bugüne kadar, hoyratça “ibne hakem!” diye bağıranlar şaşırmışlardır. “İbne” küfrüne maruz kalan hakemler gerçekte “öyle” yani eşcinsel oldukları bilinmez, “eşcinsel” olmaları gerekmez. Şimdi ise tam da eşcinsel olduğunu gizlemeyen bir hakem çıkıyor ve ilgili taraflar “ibne hakem!” diye konuyu kapatamayacaklarını görüyorlar. Konuyu “hassas” diye kapatmayıp sorunun adını koymanın zamanı geldi. Bu durum çalışma hayatında cinsel yönelim ayrımcılığıdır. Avrupa Birliği sürecinde öncelikli bir düzenleme şartı olduğu halde yıllardır bu konu görmezden gelinmiş ve çalışma hayatında cinsel yönelimlerinden dolayı ayrımcılığa uğrayan çalışanlar haklarını arayamamıştır. Cesaretinden dolayı kutlanmayı hak eden hakem söylediği gibi hakkını aramada kararlı davranırsa kesinlikle maruz kaldığı ayrımcılığa karşı haklı bulunacaktır. Diğer taraftan Türkiye’nin asıl “hassas” konusu olan askerlik meselesinde de artık kolun kırılıp yen içinde kalamadığı anlaşılıyor. Hayat değişiyor ama askeriye 70’li yılların öncesinden kalan askeri sağlık yasalarıyla devam etmekte ısrar ediyor. Bu durum toplumdaki ikili yasal uygulamadan dolayı hakem örneğinde olduğu gibi sorunlara yol açıyor. Askeri kanunlar ile çalışma hayatı kanunları birbirine paralel şekilde yeniden düzenlenmesi kendisini dayatıyor. Acil olarak AB sürecinde sürüncemede bırakılan çalışma hayatında cinsel yönelim ayrımcılığı düzenlemesi yapılmalı. Böylece insanların sırf cinsel yönelimlerinden dolayı mesleklerinden olmasının önüne geçilmeli.”