Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül’e göre ilçede çözümü en zor konu faytonlar. Gül “Konunun farklı sert tarafı var; sert kelimesini özellikle vurguluyorum” diyor.
Beş ayda iki büyük kazaya ve pek çok can kaybına neden olan Boeing firmasına ait 737 Max 8 tipi uçakların uçuşuna izin verilirse yolcular ve pilotlar uçağa güvenebilecek mi? Pilotlar merak ettiğimiz soruları HaberVs için cevaplıyor.
Türkiye Vegan Derneği Başkanı Ebru Arıman ve İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi Başkanı Avukat Deniz Tavşancıl Kalafatoğlu, Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılan değişiklikleri değerlendirdi. Arıman’a göre bazı şehirlerde olumlu adımlar atılmasına rağmen İstanbul Adalar’daki fayton lobisi kırılamıyor.
Tiyatrocu Genco Erkal’a göre politik olmadığını iddia eden sanatçılar da politika yapıyor. Sanat ve siyaseti hiçbir zaman ayrı görmediğini söyleyen Erkal, Bilgi İletişim Fakültesi RGB ekranında yayınlanan “HaberVesaire’de Bu Sabah” programında “sanat siyaseti yansıtmalı mı?” sorusunu şöyle cevapladı:
“Ben başından beri politik tiyatro yapmayı seçtiğim için sanat ve siyaset benim için hep içiçe. ‘Bazıları bilinçli olarak politiktir’ diyelim çünkü değişime inanır ve toplumun değişmesi için sanatla katkıda bulunur. Bertolt Brecht de, Nazım Hikmet de böyle düşünür. Benim anlayışıma göre sanatçı, dünyadaki topluma değişime eşlik etmek durumundadır. Bir de hiç politik olmadığını iddia eden bir sanatçı grubu vardır ki, ben bugün onlara “saraylı sanatçılar” diyorum.
27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü için yayınlanan ve tecrübeli tiyatrocuların yer aldığı videoyu “ortaokul müsameresi düzeyinde” gören Erkal, “Beraber sahneye çıktığım, aynı tiyatroları paylaştığım bu kadar yıllık duayen sanatçıları videoda gördüğümde cin çarpmışa döndüm. Yapıyorlar ama bu kadarı da olmaz. Şimdi onlar politik olmadıklarını iddia ediyorlar ama onların yaptığı iş de bir politika: Bugün medyamız, televizyonlarımız, gazetelerimiz nasıl gerçekleri gizlemeyi ve insanları uyutmayı amaçlıyorsa, insanlara ‘çok güzel bir dünyada yaşıyoruz, her şey pespembe, gülünecek, eğlenilecek’… Asıl mesele üzerinde kimse düşünmeyecek; iktidarın yanlışları, ekonomik durum ve politik üçkağıtçılıklar üzerine düşünmeyecek.”
BBC, Deutsche Welle, France 24 ve Voice of America Türkiye’de Türkçe yayın yapmak üzere +90 adlı ortak bir Youtube kanalı kurdu. Kuruluş yöneticileri, kanalın tanıtım toplantısında, hedeflerinin doğru soruları sorarak, tarafsız ve önyargıları kaldıran bir yayın anlayışı olduğunu söyledi.
Yeni açılan İstanbul Havalimanıı’nı kullanan yolcuların zaman kaybı ve mesafelerden şikayetçi. Yalnız Havalimanı’na ulaşmak değil, Havalimanı içindeki yürüme mesafeleri de yolcuları zorluyor.
Galatasaray`da Mustafa Cengiz yönetiminin idari olarak ibra edilmemesi kulüp içerisindeki Galatasaray Lisesi yapılanmasının yeniden sorgulanmasına neden oldu.
Bilgi Medya Bölüm Başkanı Dr. Esra Ercan Bilgiç’e göre, WhatsApp ve Youtube üzerinden yayıldığı iddia edilen “Momo” figürünün çocuklarda depresyona ve intihar eğilimine neden olduğu iddiaları doğruyu yansıtmıyor.
Momo’nun çocuklarda depresyon, kaygı bozukluğu, davranış sorunları ve suça eğilime neden olduğuna dair tek bir vaka bile olmadığını dile getiren Bilgiç, yaşanan şeyin “medya eliyle körüklenen bir panik” olduğu görüşünde. Buna rağmen YouTube’un çocuklara göre bir yer olmadığını söyleyen akademisyen, anne babaların, “çocukların Youtube ile ilişkisinin ne olduğunu sorgulamalarını” ve “günümüz medya ortamını daha yakından tanıyıp, doğru ile yanlışı ayırmalarında çocuklara yardımcı olmalarını” öneriyor.
Bilgi Medya RGB ekranında dün yayınlanan “HaberVesaire’de Bu Sabah” programına katılan Esra Ersan Bilgiç, tüm dünyada paniğe neden olan “Momo” figürü hakkında HaberVs editörlerinin sorularını yanıtladı. Bilgiç şunları söyledi:
Temmuz 2018’de yayınladığı haberle, Momo kaynaklı paniğe katkıda bulunan ciddi yayın kuruluşları arasında BBC de yer almıştı. Kurum, geçtiğimiz günlerde yayınlanan haberleriyle, “momo” konusunda nasıl hataya düştüğünü açıkladı.
“Konuyu medya çalışmaları perspektifinden değerlendirdiğimizde bir “ahlakî panik” yaşandığını görüyoruz. Bu 1971’de Sosyolog Stanley Cohen tarafından geliştirilen bir teori. Buna göre bir figür, zaman zaman toplumun ortak değerlerini tehdit eden fenomen olarak gösterilebiliyor. Medya varlığı bile tartışmalı bu figürü alıp büyütmeye başlıyor. Var olmayan bir şey, kamuya bir tehlikeymiş gibi sunuluyor. Medya eliyle körüklenen bir paniğe tanık oluyoruz. Çok güvenilir olduğunu düşündüğümüz kurumların bile bu yanılgıya düştüğünü ve yanlış haberler yaptığını görüyoruz.
“Bu daha önce Mavi Balina oyununda da karşımıza çıktı. Rusya’da, bu oyunun, gençleri intihara sürüklediği yönünde bir haber yayınlandı. Haber bir buçuk milyon kez okundu. Bu haber zaten “tıklanması”, rayting alması için yapılmış bir haberdi. 130 çocuğun ölümünün Mavi Balina ile ilişkilendirildiği yönünde bir haberdi ancak bu bilgi hiç zaman kanıtlanamadı. Şimdi Momo’da aynı şeyi görüyoruz.
“Anne babalara şunu söyleyelim: Momo ile ilişkilendirilmiş bir intihar vakası yok! Bu haberlerin gerçekliğini sorgulamalıyız. Hükûmetler, akademisyenler konuya sonradan dahil oldular ve çok ciddi araştırmalar yapılıyor. Sağduyuyla yapılan araştırmalarda görüldü ki, Mavi Balina’yla ya da Momo’yla ilişkilendirilebilecek gerçek bir intihar vakası yok.
“Örneğin İngiltere ve Meksika hükûmetleri, ailelere ulaşarak uyardı, afişler yayınladı. Ancak bu uyarılarla da ilgili kınama aldılar. ‘Doğruluğu kesinleşmeyen bir konuda neden halkı paniğe sevk edecek şekilde uyarı yayınladınız’ diye.”
Korkutarak tıklatmak
“Bir safsata üzerinden bir panik havası yaratıldı. Bu panik havasından yararlanmak isteyen kötü niyetli fırsatçılar bunu sömürmeye başladılar. Çünkü YouTube mekanizmaları buna fırsat veriyor. Çünkü sahte haberler para ediyor. Daha çok ilgi çekmek için insanların temel duygularına hitap ediyor. ‘Korku’ bu duygulardan biridir. Anne babaları çocukları üzerinden korkutarak bir ilgi çekeceğinizin garantisi var. Korkutursanız tıklanır. Bu “tıklanmayı” sağlamak için üretilmiş pek çok içerikle karşı karşıyayız. Biz o “korkutan” haberleri tıkladığımızda birileri para kazanıyor.
YouTube, doğrudan Momo’yla ilgili bir içeriği bulunmadığını resmi olarak açıklamıştı. “Bu tür içeriklere rastlarsak zaten yayınlanması izin vermeyeceğiz” demişti.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın geçen hafta yayınladığı uyarı.
“Örneğin İngiltere ve Meksika hükûmetleri, ailelere ulaşarak uyardı, afişler yayınladı. Ancak bu uyarılarla da ilgili kınama aldılar. ‘Doğruluğu kesinleşmeyen bir konuda neden halkı panik edecek şekilde uyarı yayınladınız’ diye.
“Bizim asıl sorgulamamız gereken çocuklarımızın Youtube ile ilişkisinin ne olduğu. Ben hep şunu söylüyorum: YouTube çocuklara göre bir yer değil. İkincisi, biz anne babalar olarak sağduyulu davranıp günümüz medya ortamını daha iyi anlamaya çalışmalıyız. Günümüz medya mekanizması ‘izlendikçe, tıklandıkça artan gelir‘ üzerine kurulu.
“Biz medya ile nasıl manipülasyon yapılabiliceğini her fırsatta anlatıyoruz, derslerimizde anlatıyoruz. Ancak bir de anne babaların “medya okur yazarlığı” meselesi var. Yani sahteyle gerçek olanı ayırt edebilme meselesi.
Dijital dünyada çocuk
Çocuklar, geçmişle kıyaslandığında sokakta oynama imkânından mahrumlar ve evde daha fazla zaman geçiriyor. Evde daha fazla zaman geçirdikleri için de dijital medya hayatlarına daha çok giriyor. ‘Çocuk kullansın, dijital medyayı öğrdensin, dünyaya uyum sağlasın’ düşüncesi doğru değil. Bir takım altı kurallar var:
– Üç yaşın altındaki çocuklara televizyon önerilmiyor; mümkün olduğunca gerçek hayatla haşır neşir olmalı – Altı yaşından önce oyun konsolu gibi şeylerle muhatap olmamalı, örneğin tabletten oyun oynamamalı – Dokuz yaşından önce çevrimiçi medyalara erişimi olmamalı, google’a, YouTube’a tek başına girmemeli – 12 yaşından önce kendi sosyal medya hesapları olmamalı
Çevrimiçi medyanın aslında beraberinde getirdiği birçok riski var. Bunlardan biri karşılaşılan içerikle ilgili riskler. Pornografik içerikler, şiddet görselleri ya da ‘momo’ örneğindeki gibi korkutucu içerikler.. Bu içerik risklerinin farkında olup çocuklara bunu anlatabilmek önemli. Onları yanlız bırakmamamız gerekiyor.
İkincisi ise ‘temas’ riski: Kötü niyetli kişiler doğrudan çocuklarla iletişime geçebiliyor ve bu daha önemli bir mesele. Siber zorbalık diye de bir mesele var.
Başka birçok risk konusu. Söylemek istediğim ‘çocuklarımızı sürekli gözleyelim’ değil ama bir takım kurallar koymalıyız.
20 Şubat Çarşamba gecesi, üniversite radyoları tarafından, Beşiktaş’taki Dorock XL adlı mekânda düzenlenen partiye giden bir arkadaş grubu, işletmenin güvenlik görevlilerinin sözlü ve fiziksel saldırısına uğradı. RadyoVesaire Haber’den Beyzanur Özer ve Merve Keskin, olayın ayrıntılarını araştırdı, iddiaları dinledi.