Emek'i neden yıktırmıyoruz?

Sanatseverler ve aydınlar, Emek Sineması’nın yıkımını engellemek için tekrar örgütleniyor. İstanbul 9. İdare Mahkemesi’nin, yıkımla ilgili geçtiğimiz yıl aldığı “yürütmeyi durdurma” kararını, bilirkişi raporunu gerekçe göstererek 1 Aralık’ta iptal etmesi üzerine bir dizi eylem planlanıyor.

İsyanbul Kültür ve Sanat Varyetesi tarafından duyurulan ilk eylem 24 Aralık’ta Taksim’de gerçekleşecek. Saat 16:00’da meydandan Emek Sineması’nın bulunduğu Yeşilçam Sokak’a yürünecek ve sinemanın önünde bir basın açıklaması yapılacak.

Çadırınızı, uyku tulumunuzu, battaniyenizi, çayınızı, kahvenizi ve isyanınızı alın, gelin!” diyerek tüm sanatseverleri Emek’i korumaya davet eden varteye, müzikle, sohbetle, sessiz sinema oyunuyla sabaha kadar devam edecek bir eyleme hazırlanıyor.

Beyoğlu’daki sinemanın yıkılarak, bir AVM’nin içinde tekrar inşa edilmesini öngören proje geçen yıl gündeme gelmiş, Emek Sineması’nı Yıktırmayalım Platfomu adı altında örgütlenen sanatseverler 19 Nisan 2010’da gerçekleştirdiği büyük eylemle projeye karşı çıkmıştı.  İstanbul 9. İdare Mahkemesi 12 Mayıs 2010’ta “uygulanması halinde telafisi güç ya da imkansız zarar doğuracak nitelikte olduğu” gerekçesiyle proje için yürütmeyi durdurulma kararı almıştı. Mahkeme, kendi aldığı kararı 1 Aralık'ta bozmuş oldu.

Emek Sineması’nın yıkılmasına neden karşı çıkılıyor? ve neden korunması gerekir?  HaberVs, sinema yazarları Tunca Arslan, Atilla Dorsay, Alin Taşçıyan ve Uğur Vardan’a bu soruyu yönetti. 

(SK/CS/GT)

Var mısın frizbi maçına!

Yaklaşık 40 yıldır dünyada yaygın bir spor dalı olan frizbi 5 yıldır Türkiye’de de oynanıyor. “Ultimate Frisbee” adı verilen spor dalı dünyada kadın ve erkeklerin beraber oynadığı 2 branştan biri.  
Yalnız ABD’de 4.9 milyon kişi bu sporu yaparken, Türkiye’de ortalama 150 kişi frizbi oynuyor. ABD’de neredeyse bütün üniversitelerin frizbi takımı bulunuyor. Londra’da 26 farklı takım bulunurken, Türkiyede turnuvalara katılabilecek düzeyde 6 takım bulunuyor;

ODTÜ, İTÜ, Bogaziçi Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi ve Kulüp takımı olarak da Türk Kası ve Caddebostan Olimpik frizbi takımına sahip. Şu anda Yeditepe Üniversitesi, Akdeniz Üniversitesi, Ankara Üniversitesi ve Yeni Asır Üniversitesi’nde takımlar kurulma aşamasında.
Türkiye’de henüz yeni bir spor dalı olduğu için antrenör bulunmuyor. Dünyanın diğer takımlarının, internet üzerinden yayınlanan çalışma tekniklerinden bilgi edinerek, oyuncular kendi aralarında çalışıyorlar. Uluslararası turnuvalarda ise takım kadrosundan seçilen 14 kişi maçlara çıkıyor.

Oyunun kuralları

Oyunda 2 temel mevki var. “Handler” ve “Cutter”. Handler oyun kurucu; oyunu okuyabilen, pas becerisi yüksek oyuncular oluyor. Cutter’ın hızlı koşabilmesi, ciddi bir kondüsyona sahip olması gerekiyor.
World Flying Disk Federation tarafından belirlenen oyunun temel kuralları; disk eldeyken yürünmez, koşulmaz ve sabit bir ayak üzerinde hareket edilir. 10 saniye içinde diskin elden çıkması gerekir. Çıkmazsa disk diğer takıma geçer. Temassız bir oyundur rakibe dokunulamaz. Çok yorucu olduğu için oyuncu değiştirme hakkı sınırsız.

Uçan daireden esinlenen oyuncak

175 gram ağırlığında bir diskle oynanan frizbinin öyküsü 1950'li yıllarda Walter Frederick Morrison adlı bir girişimcinin, halkın UFO'lara olan ilgisi nedeniyle uçan dairelere benzeyen bir oyuncak yapmasıyla başlıyor. “Plüton Tabağı” adı verilen oyuncak kısa sürede tanındı. Oyuncağın üretildiği firmanın çalışanı, üniversite öğrencilerinin birbirlerine teneke kutu kapağı atarak oynadıkları bir oyun gördü. Öğrenciler bu oyuna “freesbee” diyorlardı. Evlere teneke kutularda kek ve bisküvi servisi yapan bir firmaya ait olan Frisbee adı böylece tescil ettirildi. Çocukların oynadığı bir oyuncak olan frizbi, herkesin pikniklerde ve sahillerde oynadığı bir oyun haline geldi.
 1960'lı yıllarda ABD Deniz Kuvvetleri havada süzülerek ilerleyen işaret fişekleri, frizbi model alınarak tasarlandı. Bu frizbiler, gece karanlığında aydınlatma fişeği olarak da kullanıldı.

 Üç tip Ultimate Frisbee turnuva tipi var; çim saha, plaj ve kapalı saha. Turnuva türüne göre maçların süresi değişiyor.
ABD’de hakemli oynanan Ultimate Frisbee, Avrupa ve Türkiye’de hakemsiz oynanıyor. Faul durumlarında oyuncular faulü kendileri belirtiyor. Atış yaparken faul yapılırsa ve oyuncu faulü reddederse tekrar başa dönüyor ve oyun kaldığı yerden devam ediyor. Koşan oyuncuya faul yapılması durumunda o oyunca diski tutmuş sayılıyor ve oyuna devam ediliyor.

Centilmenlik ödüllendiriliyor

Ultimate Frisbee sporunu diğer sporlardan farklı kılan en önemli özelliği, en değerliği ödülün şampiyonluk ödülü olmaması. Turnuvayı kazanan takım şampiyonluk ödülünü alıyor. Her takıma maçtan önce dağıtılan formlarda diğer takımlara oyun bilgisi, centilmenlik düzeyi, saygılı davranma gibi klasmanlar altında takımlar birbirine puan veriyor. En yüksek puanı alan takım en önemli ödül olan “oyunun ruhu” ödülünü alıyor. Turnuva sonrası, turnuva organizatörü olan takım parti veriyor. Parti mekanını en son terk eden oyuncunun takımı ise parti ödülünü alıyor.
Ultimate Frisbee oyuncuları, sporda arkadaşlık ve dostluğun her zaman ön planda olduğunu, bu nedenler her turnuvanın festival havasında geçtiğini belirtiyor. Hedeflerinin sporu yaygınlaştırmak ve önümüzdeki yıl üniversite sporlarına dahil edilmek olduğunu söylüyor.

Ersanlı'nın dersleri devam ediyor

Geçtiğimiz günlerde Prof. Dr. Büşra Ersanlı'nın KCK operasyonları kapsamında, BDP Siyaset Akademisi'nde ders verdiği gerekçesiyle tutuklanmasına tepkiler sürüyor. Ersanlı gibi BDP Siyaset Akademisi'nde ders vereceklerini açıklayan bir grup akademisyen, ilk derslerini vermek için 26 Kasım saat 10.00'da Atatürk Kültür Merkezi önünde buluştu.

BDP Ümraniye binasında gerçekleştirilen ve herkesin katılımına açık olan eğitimde Prof. Nüket Esen, Prof. Fatma Gök ve Prof. Meryem Koray ders verdi. Saat 11.00’de başlayan ve 14.00’de sona eren derslerin ilk gününde, toplumsal cinsiyet, insan hakları ve edebiyat konularına ağırlık verildi.

Akademisyenlerin özgürlüğünü vurgulamak amacıyla imza toplayan 700 akademisyen, BDP siyaset akademisinde derslerini vermeye hazırlanıyor. Önümüzdeki aylarda, siyaset akademisinin bulunduğu diğer illerde de derslere başlanacak.

“Oda TV davası demokrasiyi sınıyor”

HaberVs Editörü Ahmet Şık ve Nedim Şener'in de aralarında bulunduğu 10 gazeteci ve yazarın yargılandığı Oda TV davasınanın, bugün Çağlayan Adliyesi'nde görülen ilk duruşmasını izleyen katılımcılar görüşlerini HaberVs ile paylaştı.

Gazeteciler Philippe Leruth (Avrupa Gazeteciler Federasyonu [EFJ – European Federation of Journalists] Başkan Yardımcısı), Steven Ellis (Uluslararası Basın Enstitüsü [IPI – International Press Institute] Avrupa ve Kuzey Amerika Basın Özgürlüğü Danışmanı), Erol Önderoğlu (Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü [RSF – Reporters Without Borders] Türkiye Sorumlusu), Ece Temelkuran (HaberTürk), Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala ve “vatandaş” Nezih Kesim'in ortak görüşü davanın basın özgürlüğünü hedef aldığıydı… (YK/EÖ/GT)

Gazeteciler olmayan suçlardan yargılanıyor

Sanıkları arasında HaberVs editörü Ahmet Şık’ın da bulunduğu 10 gazetecinin yargılandığı Oda TV davasının ilk duruşması bugün Çağlayan Adliyesi’nde görüldü.  İlk duruşmada sanıklardan Gazeteci Soner Yalçın’ın 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi başkanına yönelik reddi hakim talebinin değerlendirilmesi kabul edildi ve dilekçe 17’nci Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.  Sanık avukatlarının tahliye talepleri ise hemen değerlendirilmek yerine ertelendi. Ahmet Şık’ın Avukatı Tora Pekin bu ertelemenin usule uygun olmadığı görüşünde.

Duruşmayı izleyenler arasında bulunan Erzincan eski başsavcısı ve CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner ise usül açısından yapılan hatanın davanın esasına göre çok hafif kaldığını düşünüyor:

“Tahliye talebinin değerlendirilmemesi bir usul hatası. Ancak gerek Ahmet Şık'ın gerek Oda TV davasında yargılanan diğer gazetecilerin TCK'da ya da ceza mevzutında tanımlanmış bir eylemi yok. Dolayısıyla tahliye talebinin görüşülmemesi, bu kadar büyük bir hukuk ihlali varken çok naif kalıyor. Çünkü eylem bir suç değil.”

Ahmet Şık’ın avukatlarından Tora Pekin, Savcı’nın tahliye talebine karşı verdiği mütalaada söz ettiği ağır suç  şüphesini de iddianamede göremediklerini dile getiriyor.

Davanın bir sonraki duruşması 26 Aralık saat 10:30’da  Çağlayan’da gerçekleştirilecek.
(BA/AM/EÖ/GG)



Basın özgürlüğü 'ertelendi'

Gazeteciler, İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Oda TV davası öncesinde, tutuklu yargılanan meslektaşlarının tahliye kararının çıkacağı konusunda umutluydu.

Duruşma öncesinde Ahmet Şık ve Nedim Şener'in Gazeteci Arkadaşları (ANGA) adına konuşan Eren Eğilmez, aylardır somut deliller olmadan cezaevinde tutulan ve tahliye talepleri defalarca reddedilen gazeteciler için duyulan umudu şu sözlerle özetliyordu: “Bugün mahkemenin karşısında tarihi bir fırsat var. Gazeteciler, arkadaşlarımız derhal serbet bırakılmalıdır.”

Mahkeme, Soner Yalçın ve bazı sanıkların avukatlarının yaptığı “reddi hakim” talebini kabul etti ve üst mahkeme olan İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi'nce değerlendirilmesine karar verdi. Ancak bu kararını gerekçe göstererek sanıkların “tutuksuz yargılanma” isteklerini dikkate dinlemedi ve duruşmayı 26 Aralık tarihine erteledi.

Gazetecilere Özgürlük Platformu'nun Dönem Başkanı, Ankara Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Ümit Gürtuna, duruşma sonrasındaki görüşlerini şöyle ifade ediyordu:

“Sabah duruşmaya girmeden önce içimizde az da olsa bir umut vardı. 'Acaba kurgulanmış bu davada bir yanlışlık yapılır da arkadaşlarımız serbest bırakılır mı' diye. Fakat gerek duruşmanın seyrinde ve gerek kararda bunun boş bir umut olduğu ortaya çıktı.”

Uluslararası gazetecilik örgütlerinin temsilcilerinin de bulunduğu bir heyetle yarın tutuklu gazetecilerin aileleriyle görüşeceklerini ve Ankara'daki temasları sonrasında bir rapor hazırlayacaklarını söyleyen Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Ercan İpekçi ise, bu raporun Türkiye'nin utanç belgesi olacağının altını çizdi. (BA/AM/EÖ/GT)

Ahmet ve Nedim 22 Kasım'da Çağlayan'da

Aralarında HaberVs Editörü Ahmet Şık ve Gazeteci Nedim Şener'in de bulunduğu, Soner Yalçın, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Doğan Yurdakul, Müyesser Uğur gibi gazetecilerin yargılandığı Oda TV davasının duruşma süreci 22 Kasım Salı Çağlayan Adliyesi'nde saat 10:00'da başlıyor.

Davayı Türkiye Gazeteciler Sendikası, Gazetecilere Özgürlük Platformu, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti gibi meslek örgütlerinin yanısıra yabancı meslek örgütlerinin temsilcileri de izleyecek.

Ahmet Şık ve Nedim Şener gözaltına alındığından beri sivil inisiyatif olarak pek çok eylem gerçekleştiren “Ahmet ve Nedim’in Gazeteci Arkadaşları” (ANGA) da İstanbul Özel yetkili 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek 'odatv' davasında kamuoyunu, hak savunucuları ve gazetecileri adaletin takipçisi olmaya çağırıyor.

Davaya kamuoyunun dikkatini çekmek ve ifade özgürlüğü konusunda duyarlı herkesi duruşmaya davet etmek için bir de video hazırlandı. HaberVs ekibi tarafından hazırlanan videoda gazetecilerin gözaltına alınmasından bu yana geçen sekiz aylık süreç özetleniyor, özgürlük ve adalet için 22 Kasım'da Çağlayan'da buluşma çağrısı yapılıyor.

Video künyesi
Video tasarımı ve kurgu:
Güventürk Görgülü
HD kamera: Ertan Önsel, Gökhan Tan, Serhat Keskin
Aktüel görüntüler: Batuhan Acar, Tuğçe Erçalık, Duygu Sipahioğlu, Ali Mut
Televizyon görüntüleri: CNNTürk, DHA, NTV, IMC TV

ANGA'nın açıklamasında Oda TV iddianamesiyle soruşturmacı gazetecilik, ifade özgürlüğü, haber kaynağını koruma hakkı, özel yaşamın gizliliği, masumiyet karinesi, tutukluamaya ilişkin delillerin açıklığı ve yasallığı, halkın haber alma hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, adil yargılanma gibi en temel evrensel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği belirtiliyor.

Duruşma günü saat 10.00'dan itibaren Çağlayan Adliyesi ana giriş kapısı önünde olunacak ve davayla ilgili gelişmeler takip edilecek.

Aralarında Avrupa Parlamentosu heyeti, Paris merkezli Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), New York merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Viyana merkezli Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) ile 94 basın meslek örgütünü temsil eden Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) yetkilileri de davayı izleyecek.

Ulusal ve uluslararası basın meslek örgüt temsilcilerinden oluşacak heyet, duruşmayı izledikten sonra, 23 Kasım Çarşamba günü tutuklu gazetecilerin yakınlarıyla buluşacak, ardından randevu taleplerine olumlu yanıt veren bakan ve hükümet yetkilileriyle 24 Kasım Perşembe günü Ankara’da görüşmeler gerçekleştirecek.

Emniyet Müdürü Hanefi Avcı ve Prof. Dr. Yalçın Küçük'ün de yer aldığı 14 sanıklı davanın tutuklularından MİT görvlisi Kaşif Kozinoğlu'nun geçtiğimiz hafta Silivri Cezaevi'ndeki ani ölümü sonrasında sanık sayısı 13'e düşmüştü.

Sığınaksız bir dünya!

Aralarında Mor Çatı’nın da bulunduğu 17 kadın örgütü Nevşehir’de biraraya geliyor. 19-20-21 Kasım’da gerçekleştirilecek 14'üncü Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı’nda kadına karşı şiddetle mücadelede önemli bir araç olan sığınaklardaki uygulamalar, güncel politikalar ve yasaların uygulanmasındaki sorunlar tartışılacak.

8 ayda 125 kadın öldürüldü

İnsan Hakları Derneği Kadına Yönelik Şiddet Raporu'na göre:
 
• Bu yılın ilk 8 ayında, 143 kadın öldürüldü
• 76 kadın cana kasteden saldırı sırasında yaralandı
• 82 tecavüz vakası mahkemelere intikal etti
• Her 100 kadından 16′sı cinsel şiddete uğradı
• 2005 yılından bu yana 4 bin 190 kadın erkekler tarafından öldürüldü
• 3 bin 320 kadın tacize uğradığı gerekçesiyle yargıya başvurdu (110 binin üzerinde kadının cinsel saldırıya maruz kaldığı fakat mağdurların yüzde 40’ının korktukları için şikayetçi olmadıkları öngörülüyor)
• 7 yıllık verilere göre, tecavüz, taciz gibi cinsel saldırı suçlarında yüzde 38 oranında artış yaşandı.

Kadına karşı şiddet, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en yaygın insan hakkı ihlallerinin başında geliyor. Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamaya göre her 10 dakikada, bir kadın kocası, sevgilisi ya da babası tarafından fiziksel şiddete uğruyor. Dahası şiddet sadece fiziksel değil; aile içi şiddetin sözel, ekonomik, psikolojik ve cinsel boyutları da bulunuyor…

Erkek şiddetine karşı en geniş katılımlı kadın platformu

1998 yılından beri her yıl toplanan Sığınaklar ve Danışma/Dayanışma Merkezleri Kurultayı’nın örgütleyicisi Sığınaksız Bir Dünya,  Kasım ayı boyunca Ethem Özgüven imzalı video ve afişlerle de şiddete dikkat çekecek. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ne kadar çeşitli caddelere asılacak olan afişlerle, televizyon kanallarında gösterilmesi planlanan videoların şiddete maruz kalan kadınlara yol göstermesi hedefleniyor.

Kampanyada yer alan uyarılar

“Her gün 5 kadın erkekler tarafından öldürülüyor, görmezden gelme, suça ortak olma” sloganının kullanıldığı afişlerin her birinde ayrı bir uyarı bulunuyor. Bu uyarılardan bazıları şöyle:

• “Bir erkek tarafından şiddete uğradığınızda polis 155, jandarma 156, sağlık kuruluşları 112, Alo Kadın Çocuk Danışma Hattı 183, Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı 0 212 656 96 96, Cumhuriyet Savcılığı, Sosyal Hizmetler Müdürlüğü, belediyeler, baro ve kadın örgütleri başvurabileceğiniz yerlerdir.”

• “Eğer evden hemen uzaklaşmak isterseniz öncelikle gidebileceğiniz yerleri belirleyin, önemli belgelerinizi ve paranızı yanınıza alın.”

• “Bir erkek size şiddet uyguladığında bulunduğunuz yerdeki en yakın polis merkezine ya da jandarma karakoluna başvurun, yaşadığınız olayla ilgili tutanak tutturun. Emniyet görevlileri tutanak tutmak zorundadır, tutmayanlar hakkında cezai işlem uygulanır. Vücudunuzdaki izler kaybolmadan muayene olmak önemlidir. Tutanak tutulmadan önce hastaneye sevkinizin yapılması konusunda ısrarcı olun. Tutanağı okumadan asla imzalamayın ve imzalı bir örneğini mutlaka kendiniz için alın.”

• “Ailenizden bir erkek size şiddet uyguladığında evinizi terk etmek zorunda değilsiniz. 4320 sayılı ailenin korunmasına dair yasa ile şiddet uygulayanı evden uzaklaştırabilirsiniz. Bunun için en yakın karakol, Cumhuriyet Savcılığı, aile mahkemesi şikayette bulunabileceğiniz mercilerdir. Yaşadığınız şiddeti anlatmanız, bu yasadan yararlanmak istediğinizi belirtmeniz gerekir. Şiddeti kanıtlamanız, bir ödeme yapmanız gerekmez. Yanınızda kimliğinizin bulunması yeterlidir. Yasa gereği şiddete uğramış kadın ve çocuklar istiyorlarsa polis birimlerince en kısa sürede sığınaklara gönderilir.”

Çinekop ve sarıkanat lüfer değil mi?

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın  26 Ağustos’ta  2/1 Numaralı Ticari Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğ üzerinde yaptığı değişiklikle birlikte 20 santimetrenin altındaki lüferin avı ve satışını yasakladı.

Ancak hemen tüm balık pazarları ve marketlerde 20 santimetreden küçük lüferlerin satıldığına tanık oluyoruz. Etiketlerinde çinekop ve sarıkanat yazıyor.

Çinekop ve sarıkanat lüfer değil mi?

HaberVs muhabirleri bu soruyu, deniz biyolojisi konusunda çalışmalarıyla tanınan Haliç Üniversitesi Moleküler Biyoloij ve Genetik Bölüm Başkanı  Yrd. Doç. Dr. Baki Yokeş’e sordu.

Yokeş geçtiğimiz hafta içerisinde Migros’ta, yasal sınırın altında lüfer satıldığına tanık olmuş ve yaptığı başvuruyla 4 Kasım’dan itibaren Migros tezgahlarında satışının durdurulmasına önayak olmuştu.

Elektrik işçileri direnişte

Boğaziçi Elektrik Dağıtım A Ş, BEDAŞ tarafından işten çıkarılan 156 işçi istanbul Taksim’deki Bedaş genel merkezi önündeki direnişlerini 17 gündür sürdürüyor.

Bedaş’ta örgütlenen Enerji Sen üyesi işçiler direnişe devam eden arkadaşlarına destek için genel merkez önünde bir yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdiler.