Medyaya baskıyı okurla göğüslemek

HaberVs, “bağımsız medya arayışı” haber dizisinde bu kez Bağımsız İnternet Gazetesi T24’e mikrofon uzatıyor.

T24, “kitle fonlaması” ya da medya özelinde “okur destek fonu” olarak isimlendirilen yönteme başvuran Türkiye’deki az sayıdaki yayın organı arasında. Sadece medyada faaliyet gösteren ve bunun dışında geliri bulunmayan kuruluşların başvurduğu bu yöntem, “editoryal bağımsızlığın, ekonomik bağımsızlıktan geçtiği” düşüncesinden hareketle okuru, bağımsız gazeteciliğe katkıda bulunmaya çağırıyor.

Kendisini “Hiçbir kişi, kurum, kuruluş ve oluşumla doğrudan, dolaylı ya da rastlantısal bir ilişkisi bulunmayan bağımsız internet gazetesi” diye tanımlayan T24, geçtiğimiz sonbaharda  “Okur Fonu Projesi” gerçekleştirdi. 45 süreli kampanyada oluşan 102 bin TL'lik fonu, görüntülü (video, multimedya) haberler üretmek için kullandı. 

T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın'a göre “arkasında habercilik kaygısından başka birşey bulunmayan yayıncılık” için kamuoyu ilgisi ve katkısının önemine dikkat çekiyor:

HaberVs “bağımsız medya arayışı” dizisi:

Açık Radyo Dinleyici Destek Projesi

dokuz8 Haber Ağı

Türkiye’de basına dört bir taraftan yapılan baskıyı kollarımızı kavuşturup izleyemeyiz. İşte böyle bir durumda okur fonu işin içine kamuoyu da dâhil edildiği için çok önemli” diyor. Akın’a göre bu yöntem haberi ve haberciyi, işveren, reklam veren ya da siyasi elitlere karşı koruma seçeneklerinden sadece biri. Ancak tek başına yeterli değil.  “Kitle fonlaması, kısa vadede medyanın direncini arttırmaya yönelik, örneğin reklam gelirlerinin azaldığı durumlarda hayatta kalmasını sağlayacak bir yöntem. Ancak sadece bu yöntemle ayakta kalmaya çabalayan bir mecranın inşası bambaşka bir deneyim” diyor Akın. 

Kampanyaya katılımın beklenenden yüksek olması Doğan Akın’a göre, Türkiye’de uğradığı itibar erozyonuna rağmen gazetecilik faaliyetine hâlâ inanlar olduğunu göstermesi bakımından umut verici. Akın, “topladıkları parayı ne yaptılar” gibi bir kuşkunun oluşmaması için bu tür girişimlerin şeffaf yürütülmesinin önemine de dikkat çekiyor: “Bu hem güncel kampanyanızın hem de gelecekteki kampanyalarınızın sağlığı açısından çok önemli.”

T24’ün editoryal bağımsızlığı desteklemek ve geliştirmek amacıyla kuruluşuna önayak olduğu bir başka girişim de Bağımsız Gazetecilik Platformu Punto 24 ile de kaynak arayışını sürdürüyor. T24 yazarı Hasan Cemal başkanlığında kurulan platformun etkinlikleri ve aldığı destekler, platform24.org sitesinde paylaşılıyor.

@KarsiDirenis

Karşı gazetesinin çalışanları, imtiyaz sahibi Turan Ababey’in dün ilettiği ani kapatma kararının ardından gazetenin İstanbul Zeytinburnu’daki binasında “Karşı direnişe” devam ediyor. Hak ettikleri maaş, ihbar tazminatı, fazla mesai ücretlerinin ödenmesi ve gazete kurulurken yönetim tarafından verilen sözlerin tutulması isteyen emekçiler, bu haklarını alana kadar binadan ayrılmayacağını belirtiyor.

“Gezi ruhundan esinlenerek” kurulan Karşı, “Yalana Karşı gerçeğin gazetesi” mottosuyla 9 Şubat’ta yayınlanmaya başlamıştı. Çalışanların ifadesine göre yönetim, Karşı emekçilerine en az bir yıl çalışma garantisi vermişti.

Saat 13:30’da yaptıkları toplu açıklamada, “‘Penguen Medya’ya karşı bağımsız gazetecilik idealiyleKarşı’da bir araya geldiklerini dile getiren çalışanlar, bu nedenle, kapatma kararının sadece ekonomik mağduriyet değil, gazeteciler için meslekî ve okurlar için de hak mağduriyeti yarattığını dile getiriyor.

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) adına konuşan Gazeteci Arzu Demir, dünden beri Karşı’daki meslektaşlarıyla bir arada olduklarını, destek vermenin ötesinde sendikanın bizzat direnişin içinde olduğunu söylüyor.  

Yayın yönetmenliğini üç gün önce devralan Kutlu Esendemir de HaberVs muhabirlerine yaptığı açıklamada,  gazetenin neden kapatıldığı sorusunun cevapsız kaldığına dikkat çekiyor: “Bu kadar güçlü bir tepkinin ortaya çıkmasının nedeni, gazete patronajının yarattığı güvensizlik. Bu patronajın kendi başarısızlığıdır.”

Karşı çalışanları, ilk sayısını dün hazırladıkları tek sayfalık Karşı Direniş gazetesini, direnişleri boyunca Twitter’da @KarsiDirenis hesabından paylaşacak.

Üç yaş futbol okulu

İstanbul Kadıköy’deki Windas Futbol Okulu, Türkiye'de futbol eğitimini üç yaş grubundan başlatan ilk ve tek futbol okulu. Ülkemizde Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş gibi büyük futbol takımlarının bile altyapı çalışmalarına küçük yaş gruplarını dahil etmediğini söyleyen Windas Futbol Okulu Antrenörü Abdulkadir Ünal, Takımların altyapıya önem vermemesi nedeniyle Türkiye'nin futbol altyapısı bakımından zayıf bir ülke olduğu görüşünde.

Üç yaşın, çocukların futbola başlamaları için erken bir yaş olmadığını vurgulayan Ünal, Avrupa'da; İngiltere, Hollanda, Almanya gibi futbolda başarılı olan ülkelerin altyapı eğitimlerini erken bu yaşta başlattıklarını ifade ediyor. Antrenörlük eğitimini Almanya'da tamamlayan ve uzun yıllarını bu ülkede geçiren Ünal, üç yaş grubunda başlattıkları futbol eğitiminin önemli bir açığı kapattığını belirtiyor.

Windas Futbol Okulu, Abdülkadir Ünal'in Almanya'daki bağlantıları sayesinde Berlin'de yapılacak altyapı turnuvalarına da davet edildi. Berliner Athletik Klub 07 (BAK 07)'nin Haziran ayında Almanya Berlin’de ev sahipliği yapacağı futbol altyapı turnuvalarına Windas Futbol Okulu öğrencileri de katılacak.

Turnuvaya 2000-2001, 2002-2003 ve 2004-2005 yaş grubu olarak 3 takım halinde katılmayı planlayan okul, 7 asıl, 3 yedek oyuncu olarak her grup için 10 kişilik takımlarla Berlin'e gidecek. Haziran ayında ilki gerçekleşecek olan futbol altyapı turnuvasının gelenekselleşerek her yıl yapılması planlanıyor.

Turnuvayla ilgili herhangi bir beklentilerinin olmadığını belirten antrenör ve veliler, çocukların sosyalleşmesi ve bu konuda deneyim kazanmasının öncelikli olduğunu vurguluyor.

dokuz8'in kostümlü provası

Yurttaş odaklı, çok paydaşlı haber ağı platformu” dokuz8, test yayınını 30 Mart yerel seçimlerinde gerçekleştirdi.

Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nden yapılan bu ilk yayına katkı veren yuttaş haberciler ve gazeteciler, HaberVs mikrofonlarına anlatıyor.

Kansere karşı alışveriş!

Kansersiz Yaşam Derneği’nin kanserde erken teşhisi vurgulamak ve kanser hastalarına destek sağlamak amacıyla organize ettiği “Alışveriş Yaşa-TIR” şenliği,  İstanbul Shangri La Bosphorus Oteli’nin Balo Salonu’nda gerçekleşti.

Kansersiz Yaşam Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dida Didem Kaymaz, kendisi gibi kanser hastalarına destek sağlamanın yanında hastalığa yakalanmama konusunda da farkındalık yaratabilmek için çalıştıklarını söyledi. Bu konuda kanserde erken teşhisin önemini vurgulayan eğitim ve organizasyonları arttırmayı planlayan Kaymaz ünlülerin derneğe duyarlılıklarından oldukça memnun.

Organizasyona 86 marka katıldı. Markaların yanısıra, ünlüler de kampanyaya bağışlarıyla destek verdi. Projenin amacına ulaşabileceğine inandığını belirten Oyuncu Pınar Altuğ,  böyle hassas ve önemli bir projede yer aldığı için mutlu olduğunu söyledi.

Konserde giydiği kostümleri kendi kurduğu stantta satışa sunan Sanatçı Bengü, bu proje sayesinde sosyo-ekonomik durumu iyi olmayan kanserli vatandaşlara ulaşabilmenin ve bu duruma farkındalık yaratmanın büyük bir adım olduğunu belirtti.

Ünlülerin kendi kurduğu standlar dışında Kansersiz Yaşam Derneği tarafından kurulan “Ünlülerimizden Gelenler” standında sanatçı ve sporcu ünlülerin gönderdiği eşyalar ayrıca satışa sunuldu. Gelirlerin tamamı derneğe bağışlanan ve aralarında, Arda Turan’ın Milan’a gol attığı maçta giydiği kramponları, Atletico Madrid imzalı forması, Hakan Şükür’ün imzalı Galatasaray forması, Demet Akbağ’ın Eyvah Eyvah filminde giydiği kostümleri, Nilüfer’in klibinde giydiği elbisesi gibi birçok eşya bulunuyor.

Ayrıca Dilek Hanif ve Bahar Korcan'ın derneğe bağışladığı tasarımları, Galatasaray Kadın basketbol takımı kaptanı Işıl Alben'in forması, Muhteşem Yüzyıl ekibinden “Hürrem Sultan'ın tacı”, Emre Altuğ, Çağla Şikel, Nilüfer, Burak Özçivit, Saba Tümer, Esra Erol, Mustafa Ceceli, Fatih Terim, Hülya Avşar, Burcu Esmersoy, sunucusu Oylum Talu, Mancini, Fenerbahçeli kadın NBA oyuncusu Angel Mccoughtry ile birçok ünlü sanatçı ve sporcunun derneğe verdiği kişisel eşyaları “Yaşa-TIR” projesi yararına satışa sunuldu.

Hakan Yaman'a ne oldu?

Gezi direnişleri sırasındaki hedef gözetmeyen polis terörünün sınırsızlığının en çarpıcı örneklerinden birisi kuşkusuz ki Hakan Yaman’ın başına gelenler. 3 Haziran 2013 gecesi, işinden Sarıgazi’deki evine dönerken olayların ortasında bulan ve sonrasında polislerin linç girişimine maruz kalan Yaman, deyim yerindeyse ölümden döndü. Ağır bir dayak sonrasında yetmedi bir de ateşin içine atıldı. Kalıcı beyin hasarının yanı sıra bir gözünden olan, vücudunda 2. derecede yanık oluşan, çene, alın ve burun kemikleri kırılan Hakan Yaman, 5 kritik cerrahi operasyon geçirdi. Yaman'ı 3 operasyon daha bekliyor.

Sağlığına kavuşması mümkün değil

Hızla iyileşiyor olsa da Yaman’ın 3 Haziran'dan önceki sağlıklı haline dönmesi artık mümkün değil. Yaman ailesi ihtiyaçlarını çevrenin yardımlarıyla ve Nihal Yaman’ın sattığı el işleriyle sağlıyor. Yaman bu süreçte mahallesi Sancaktepe'nin kendisini yalnız bırakmadığını belirtiyor. Devletten herhangi bir destek almadıklarını da sözlerine ekliyor. Linç girişiminden önce şoförlük yaparken, artık bir gözü kör kalan ve diğerinde de yüzde 80 görme kaybı oluştuğu için işini de kaybeden Yaman ve ailesi fiziksel yaraların yanında özellikle çocukları üzerinde etkisi hâlâ süren psikolojik travmalarla da boğuşuyor.

Yaman’ın yaşadığı pervasız şiddet kısmi olarak bir vatandaşın cep telefonuyla kaydedilmiş olsa da, kendisine işkence yapanların bulunmasıyla ilgili soruşturmada herhangi bir ilerleme sağlanmış değil. Kovuşturma aşamasında olayla ilgili dosyada savcılık hâlâ işkenceci polislerin kimliğini saptayamadı. Devletin adaleti sağlayamamasının yanı sıra Yaman ailesinin devletten hiçbir yardım görmemesini de bir tür baskı mekanizması olarak niteleyen Yaman'ın avukatı Eylem Kınacılar, “Devlet Hakan'ın gözünü geri getiremezdi. Ancak bu ailenin acısını hafifletebilirdi. Bunu da yapmadılar. Yapılabilecek şeylerden kaçmak da bir baskıdır” diyor.

Uluslarası Af Örgütü takipte

Yaşanılan bu kötü günler sırasında Yaman ve ailesinin yanındaki tek kurum ise Uluslararası Af Örgütü. Örgüt,  devlet şiddetinin bu en çarpıcı örneklerinden biriyle ilgili, “Hakan Yaman’a ne oldu?” başlığı altında eylemler düzenliyor. Yanıtı bilinen ancak failleri açığa çıkarılamayan bu olayla ilgili örgüt, geçtiğimiz aylarda Galata Kulesi ve Çağlayan Adliyesi'nin duvarlarına “Hakan Yaman’a ne oldu?” sorusunu projeksiyonla yansıtıldığı bir eylemi yaptı.

Af Örgütü  hakanyamananeoldu.org isimli bir internet sitesiyle de kampanyayı yürütmeye devam ediyor.

Moda trendleri ve eğlence Blogger Bazaar'da buluştu

Moda alanında blog yazarlarını buluştran Blogger Bazaar organizasyonunun beşincisi 23 Mart Pazar günü İstanbul Lütfü Kırdar Kongre Merkezi'nde gerçekleştirildi.

Moda blogger'larının kendi yarattıkları trendleri, kendi takipçileriyle paylaşabilmelerini sağlayan Blogger Bazaar, blogger'ların tasarımlarını ve kendi ürettikleri kıyafetleri okurlarına satma imkanı da sağlıyor. Daha önceki organizasyonlarda 12 blogger'ın katıldığı Blogger Bazaar bu yıl  42 blogger'a ev sahipliği yaptı ve binin üzerinde ziyaretçiyi ağırladı.

Blogger Bazaar sayesinde birbirlerini tanıma fırsatı yakalayan bloggerlar, tasarımlarını da birbirleriyle paylaştı. Katılımcılar, gün boyunca hem ünlü moda blogger'larıyla tanışma imkanı bulurken çeşitli markalar da sosyal medya üzerinden yürüttükleri yarışmalarda hediyeler dağıttı.

Pek çok farklı sektörden farklı markaya dijital pazarlama alanında destek veren Vesta Event’in düzenlediği Blogger Bazaar önceki yıllarda İzmir Alaçatı ve İstanbul'da gerçekleştirilmişti.

İlhamını internet ortamından alan Blogger Bazaar, Pazarz.com ve Shopinomi.com gibi yeni kurulan pek çok web sitesini katılımcılarla tanıştırdı ve uzmanlık alanları hakkında blog yazarlarına bilgi verdi.

Bağımsız medya arayışı

Başlarken

Türkiye’de medya derin bir kriz içinde.

34 kişinin kendi ülkelerinin savaş uçakları tarafından bombalanarak öldürülmesini, onlarca şehirde yüzbinlerce insanın meydanlara döküldüğü Gezi protestolarını, siyasetin en üst düzeyindeki yolsuzluk iddialarını vermeyecek kadar derin bir çukura girdi Türkiye medyası.

Gazeteciler ve medya kuruluşları çeşitli siyasi görüşlere ve gruplara yakınlık duyabilir; hükümeti destekleyebilir veya eleştirebilir. Söz konusu, medyadan tarafsız olmasını beklemek değil; bu yayın politikasını ve hedef kitlesini kendisi belirleyen medyanın tanımıyla çelişen bir beklenti olur.

Ancak medyanın tarafgirliği “haber olarak okuduğumuz, dinlediğimiz, izlediğimiz şeyler gerçeğe ne kadar yakın” sorusunu ortadan kaldırmıyor. Ne var ki Türkiye medyası, gerçeğin fütursuzca çarpıtıldığı ya da en azından olan bitene seyirci kalındığı örneklerden geçilmiyor.

Körleşmeye kadar uzanan ideolojik angajman kadar, devlet ve hükümetlerin basına baskı uygulaması, patronların medyayı, medya dışı işlerindeki çıkarlarına göre kullanması, buna karşılık gazetecilerin sermayeye karşı “kırılgan” duruşu, ülkede hemen her alanda yaşanan hukuk ve ifade özgürlüğü yoksunluğundan gazetecilerin de pay alması, Türkiye medyasının kronik sorunları.

Her şeye rağmen haberciliği medya patronuna, devlete, iktidara ya da ideolojik olarak yakın olduğu siyasi kuruma karşı değil, okura, dinleyiciye, izleyiciye karşı bir sorumluluk olarak görenler de var.

Ve yeni arayışlar mevcut. Örneğin, editoryal bağımsızlığın ekonomik bağımsızlıktan geçtiğini idrak eden girişimler.

Bu girişimler okuru, dinleyiciyi, izleyiciyi bağımsız gazetecilik için katkı yapmaya davet ediyor. Türkiye’de, “kitle fonlaması” ya da medya özelinde “okur destek fonu” olarak isimlendirilen bu yönteme başvuran az sayıda yayın organı var. 

***

HaberVs
muhabirleri mikrofonlarını, okuru “bağımsız gazeteciliğe” bu yöntemle katkıda bulunmaya çağıran medya kuruluşlarına uzattı ve bir dizi video haber hazırladı.

Dizinin ilk konuğu, Türkiye medyasında okur destekli yayıncılığın öncüsü olan ve 11 yıldır uyguladığı Dinleyici Destek Projesi’ni geçen hafta özel yayınla sürdüren Açık Radyo’nun Genel Yayın Yönetmeni Ömer Madra.

Türkiye’de demokrasinin ve medyanın güncel durumunu “alacakaranlık kuşağı” diye tanımlayan Madra, dinleyicinin maddi desteğiyle yapılan yayın yapmanın Açık Radyo’nun sadece bağımsız kalmasına katkıda bulunmadığını aynı zamanda dinleyeciye karşı hesap verebilir konuma getirdiğini söylüyor.

HaberVs'nin notu: Bir Açık Radyo destekçisi olan ve bu haberde de görüşüne başvurduğumuz Oyuncu Kenan Işık, haberi yayına hazırlandığımız sırada bir kaza geçirdi. Hayati tehlikesinin devam ettiği ifade edilen deneyimli oyuncuya acil şifalar diliyoruz.

Bizi bekleyen susuz yaz!

Baharın ilk günlerinde herkes bir yanda doğadaki canlanmanın ve kıpırtının keyfini çıkarmaya çalışırken bir taraftan da içten içe bir kaygı yaşıyor. O kaygı, tarım bölgelerinin şimdiye kadar çoktan hissettiği, büyük şehir sakinlerinin ise sonuçlarını özellikle yazın hissedeceği kuraklık kaygısı…

Sonbahar ve kış aylarında İstanbul’da yaşanan mevsim normalleri üzerindeki sıcaklık ve yağış kıtlığı, barajlardaki doluluk oranının yüzde 30’un altına geriletti. Son iki hafta görülen yağışlar su seviyesini yüzde 28'den yüzde 35'e yükseltse de bu yağış miktarı uzmanların ilkbahar ve yaz başındaki “bol yağış” temennisinden hayli uzakta.

22 Mart Dünya Su Günü için bir açıklama yapan Greenpeace, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz havzasının, küresel ısınmanın neden olduğu iklim değişikliği ve dolayısıyla kuraklıktan en çok etkilenecek bölge olduğuna bir kez daha dikkat çekiyor.

Fotoğraf: HaberVs
Fotoğraf: HaberVs
Türkiye’nin 1957 yılından sonra en büyük ikinci kuraklık dönemini geçirdiğini söyleyen İstanbul Teknik Üniversitesi Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü İklim ve Deniz Bilimleri Ana Bilim Dalı’ndan Dr. Ozan Mert Göktürk’e göre de içinde bulunduğumuz günlerde normalin üstünde yağışlar olmazsa su kesintileri kaçınılmaz olacak.

Ekmek fiyatları dahi artabilir

İstanbul’u tehdit eden kuraklık, tarımı da hayli olumsuz etkiledi. Buğdayın yeterli yağış alamadığı için büyüyemediğini söyleyen Yeryüzü Derneği Genel Sekreteri Devin Bahçeci, buğdayın yıllık ürün değerinde düşüş olduğu için un ve ekmek fiyatlarının artabileceğini belirtiyor. İklim değişikliği nedeniyle Türkiye’nin her zaman kuraklık sorunu yaşayabileceğini belirten Bahçeci, Türkiye’nin Ortadoğu ülkeleriyle kıyaslandığını ve su zengini bir ülke olarak düşünüldüğünü söylüyor. Ancak Avrupa ülkelerine ve genel ortalamalara göre Türkiye’nin su zengini bir ülke olmadığını vurgulayan Bahçeci, yerel yönetimlerin ve hükümetin su yönetimi politikaları konusunda ciddi çalışmalar yapması gerektiğini belirtiyor.

Nüfus planlaması gerekli

İstanbul’daki kuraklığın sadece yağış azlığına bağlı olmadığını söyleyen Doğa Derneği Bilim Direktörü Süreyya İsfendiyaroğlu ise İstanbul’a su sağlayan sekiz barajın hızla artan nüfus karşısında yetersiz kaldığını vurguluyor. Yapılan köprüler ve çevre yollarıyla geçmişte İstanbul’daki su havzalarının yok edildiğini anlatan İsfendiyaroğlu, planlanan yeni köprü ve yolların da yine su havzalarını tehdit ettiğini belirtiyor.  İstanbul’daki barajların yetersiz kalması sonucunda İstanbul dışındaki illerden su taşınmasını eleştiren İsfendiyaroğlu “taşıma su ile değirmen dönmez” diyerek nüfus planlamasının gerekli olduğunu vurguluyor..

'Berkin için, hep birlikte'

İstanbul Bilgi Üniversitesi öğrencileri, 269 gündür verdiği yaşam mücadelesini bu sabah kaybeden Berkin Elvan (15) için eylem yaptı. Üniversitedeki öğretim ve idari kadrosundan da katılımın görüldüğü eylemde yüzlerce öğrenci, Santral yerleşkesinde saat 14:30’da toplanarak sloganlar eşliğinde yürüdü.

Yarın (12 Mart) saat 12.00'de Okmeydanı Cemevi'nde düzenlenecek cenaze törenine birlikte katılma kararı alan öğrenciler, bunun için Santral ve Kuştepe yerleşkelerinde toplanacaklarını ve saat 11.00'de yürüyüşe geçeceklerini duyurdu. Öğrenciler, Santral yerleşkesinde açılacak yeni eğitim binasına Berkin Elvan’ın adının verilmesini de önerdi.

Berkin Elvan, 15 Haziran 2013 akşamı polisin Gezi Parkı’na girmesi sonrasında İstanbul Okmeydanı’nda devam eden protestolarda yakın mesafeden gaz fişeğiyle vurulmuştu. Aynı gün (16 Haziran) yoğun bakıma kaldırıldı. Bu süre içinde sağlık durumunda düzelme gözlemlenmeyen Berkin 269 gün boyunca uyutuldu; 15. yaşına hastanede girdi.

Berkin’in ağırlığının 45’ten 16 kiloya kadar düştüğü ve hayatını yaşam destek ünitesine bağlı olarak sürdürdüğü dün Elvan ailesinin avukatı Evrim Deniz Karatana tarafından duyurulmuştu. Bu açıklamanın ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Berkin’in yaralanmasının 268. gününde Elvan ailesini aramış ve “geçmiş olsun” dileklerini iletmişti.
Avukat Karatana’nın çağrısı üzerine onlarca kişi dünden beri, Berkin’in bulunduğu Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin önünde destek için bekliyordu.

Berkin’in ölüm haberi ise bu sabah saat 07.00’de ailesi tarafından duyuruldu.

Berkin Elvan’ın yaralanmasıyla ilgili soruşturmada ise yol alınabilmiş değil. Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre Şubat ayında ifadesine başvurulan yedi çevik kuvvet polisi de, gaz tüfeği kullanmadıkları ya da Berkin’in yaralandığı gün Okmeydanı’nda görev yapıp yapmadıklarını hatırlamadıkları yönünde konuştu.