Ekranın sağ üst köşesinde tam 20 bin kişinin siteyi kullanmakta olduğu yazıyor, ancak testi beraber yaptığım arkadaşım ne zaman girerse girsin sayının değişmediğini söylüyor. Üç genç kadın, heyecanla beklemeye başlıyoruz. Site adını hak ediyor. Karşımıza ne çıkacağını bilmiyoruz.
Tıpkı bir rulet tekerinin gelişigüzel durduğu sayı gibi, ismini bu oyundan alan Chatroulettede, ekranınıza herhangi bir yabancıyı getiriyor. Karşılıklı yazışarak sohbet ediyorsunuz. Ancak canlı bağlantı kurulan bu kişiyle sohbet etmenin tek yolu, kamera. Kamerayı açmadığınız ve görüntünüz karşı tarafa ulaşmadığı sürece, rulet oyuncuları sizinle iletişime geçmek istemiyor. Yani binlerce insanın aynı anda bilgisayar başında olmasının nedeni de bu kameralar.
Oyunun acemisi bizler, ilk bağlantımızı kameramız kapalıyken yapmaya çalışıyoruz. Ama karşımızdakinin de kamerası da kapalı. Sistem bize kameramızı açıp açmayacağımızı soruyor. Biz ne yapacağımıza karar vermeye çalışırken, karşımızdaki kişi çoktan “next” tuşuna basıp bizi geçiyor. Aynı durum iki kere daha tekrar edince kamerası olmayanların mevzuya pek de giremediğini anlıyor ve kamerayı açmaya karar veriyoruz. Ancak hâlâ tedirginiz. Çünkü mashable.com’da (ayda yaklaşık 15 milyon ziyaretçi ile en büyük internet ve sosyal ağ bilgi paylaşım sitelerinden biri) yayınlanan bir videoya göre Chatroulette’de popülasyon pek de eşit dağılmıyor. Site ziyaretçilerinin yüzde 71’i erkekken, kadın kullanıcılar sadece yüzde 15. Bu çalışmaya göre ziyaretçilerin yüzde 14’ü, “kamera önünde, görmek istemeyeceğiniz şeyler yapan”, araştırmayı yapanın deyişiyle “sapıklar”dan oluşuyor. Yani biz üç kadın, azınlık durumundayız. Karanlıkta ısrar etmeden kamerayı açıyoruz.
Karşımızda bizim gibi ekranın karşısına dizilmiş, biri kadın toplam üç kişi görüyoruz. Sesleri derinden geldiği için söylediklerini tam duyamıyoruz. Sonunda “yarışmaya Teksas’tan katıldıklarını” anlayabiliyoruz. Ama anlamamızla ekranın kararması bir oluyor. Çünkü Türkiye’den olduğumuzu söyler söylemez yüzleri ekşimiş ve bizi “next”liyorlar.
“Çakma” Fransız
Hoşumuza gitmeyecek, sapıkça birşeyler görmekten korkarken, bir anda böyle bir durumla karşılaşmak bizi şaşırtıyor. Bu sırada karşımıza kamerası olmayan siyah ekranlar beliriyor. Raconu öğrenmiş yetişkinler olarak kara ekranları tek tek geçiyoruz. Derken önce bir müzik sesi, ardından da bir erkek beliriyor ekranda. Bu genç erkeğin yanları kısa, ensesi uzun saç modeli, duvarında asılı resimler bize yabancı gelmiyor. Türk olmasın?
Karşısındaki üç kız bu yabancının çok ilgisini çekiyor. O, Fransız olduğunu söylüyor ama İngilizce yazıyor. Fransızca yazdıklarımızı ise geçiştiriyor. Artık en küçük şüphemiz kalmıyor. Sonunda sıkılan arkadaşlarımdan biri bilgisayarı önüne çekti ve “Bence yalan söylüyorsun” yazıyor. Yüz ifadelerinden tepkisini ölçmeye çalışıyoriz. O ise hiç açık vermiyor. Ama sonunda kimliğini açık edecek “diyosuuuuuun” mesajını gönderiyor. Birbirimize bakıyoruz, yapılacak hareket belli: NEXT!
“Show your tits please”
İki, üç karanlık ekran, bir adet oyuncak fil, gerçek görüntü yerine internetten indirilmiş iki video kaydı, bir tane insansız oda, bol miktarda yüzde 14’lük kesime giren açık saçık görüntü, bolca ergen çocuk ve iki adet “show your tits please” (göğüslerini göster lütfen) yazısından sonra artık parmağımızı F9 tuşundan çekmiyorduk. Bilmeyenler için F9, next’in kısayolu.
Sonunda gerçek birine rastlıyoruz! Karşımıza Marc isminde, güler yüzlü bir adam çıkmıştı. Massachusetts’tendi, Türkiye’den olduğumuzu söyledik, diğer üç Amerikalı gibi bizi geçmedi. Konuşmaya başladık. Çok mutluydu. Söylediğine göre, ot (marijuana) kullanmak yüzünden alacağı azami ceza sadece 100 dolara inmişti. Biz şaşkın şaşkın ekrana bakarken, elindeki koca bir paket esrarı bize gösterdi ve hemen ardından esrarlı sigarasını sarmaya başladı. Bir yandan da bizimle konuşmaya devam etti.
En sonunda insan!
Siteye gireli yarım saati geçiyordu ve ilk defa “düzgün” bir şekilde konuşacak birini bulmuştuk. O bize Türkiye ile ilgili sorular soruyor, biz de ona aynı şekilde karşılık veriyorduk. Konuşurken aynı zamanda sigarasını içmeyi de ihmal etmiyordu. Ülkelerimizden, okullardan, filmlerden derken Marc’la yaklaşık yarım saat konuştuk ta ki, Chatroulette’in azizliğine uğrayana kadar. Marc’ın görüntüsü takıldı ve site mesaj yazmamıza izin vermedi. Bir süre bekledik ama yapacak birşey yoktu. Üzülerek elimiz yine F9’a gitti. Yine araya giren sahte görüntüler, pankartlar ve sapıklardan sonra konuşacak birini bulmanın zor bir şey olduğunu anlıyoruz. Ama şansımızı denemeye devam ediyoruz.
Karşımıza yine Amerika’dan iki kız çıkıyor. Hepimiz bir ağızdan “Turkey” dediğimiz için bizi anlamaları zaman alıyor. Ancak anladıktan sonra, bozuk bir Türkçe’yle “inanmıyorum” diyen Lisa’yı işitiyoruz. Ne oluyor? Bağıran kişi, anneannesi Türk olan Lisa. Bizi görünce heyecanlanıyor ve her yaz anneannesini ziyaret için İstanbul’a geldiğini, Türkleri çok sevdiğini söylüyor. Ancak yanındaki, konuşulanları anlamayan arkadaşı sohbetimizinden sıkılıyor. Lisa’nın durumunu daha da güçleştirmemek için güzelce vedalaşarak F9’a basıyoruz.
Ve “yüzde 14” gerçeği
Lisa’yla konuşmak hoşumuza gitmiş, görüntülü rulet aleminde ilerlemek için bize moral vermişti. Aramaya devam ederken Almanya’dan Ebbert’le karşılaşıyoruz. Ancak tanıdığı Türkler’den, hayatından bahseden Elbert “hemen dönerim” diyerek ekrandan kayboluyor. Biz, acemi Cahtroulette’çiler kendi aramızda sohbet ederek onu bekliyoruz. Ebbert’in kamerası biraz oynayınca dikkatimiz tekrar ekrana kayıyor. Elbert dönüyor. Ama anadan üryan vaziyette! Çığlıklar arasında, F9’a nasıl bastığımızı anlamıyoruz. Chatroulette’e girince insanın içindeki teşhircilik duygusu mu kabarıyor?
Yine de yılmıyoruz. Elimiz sürekli F9 tuşundan ayrılmıyor. İngilizce öğrenmeye çalışan bir Polonyalı, Amerika’da pilotluk eğitimi alan bir Yemenli, Hollanda’dan reklamcı yeni sohbet arkadaşlarımız oluyor. Ama bu insanlarla ya beklentilerimiz birbirini tutmuyor ya da sıkıcı konuşma, sohbetin uzamasına olanak vermiyor.
Ekran önünde uzayan saatlerde bir endişemiz daha var: Ekran görüntümüzün alınıp Chatroulette anılarının paylaşıldığı sitelerde “boy gösterme” ihtimali!
Bu arada söylemeden geçemeyeceğim. En çok F9’u kadın kullanıcılardan yiyoruz. Anlaşılan bu oyunda kadınlar, kadınlarla ilgilenmiyor. Öyle ya, makyajını tazelemiş, dekoltesini giymiş kadınlar ın bizimle paylaşacak neyi olabilirdi ki?
Chatroulette’ki kısa gece mesaisinin bize öğrettiği, pek çok paylaşım sitesinden farklı değil aslında. Kafaca değil, cinsel olarak ilgi duyulan “arkadaşlık”lara hizmet ediyor. Diğerlerinden en önemli farkı çok daha kontrolsüz ve sınırsız olması. Girişte 16 yaşından küçüklerin siteyi kullanamayacakları ve porno vb kötü içeriklerin cezalandırılacağı yazıyor. Ancak bunu kontrol altında tutmakta pek başarılı değil. Chatroulette’e girmeye karar verdiyseniz, karşınıza çıkabilecek değişik görüntülere ve sizden istenebilecek değişik isteklere karşı hazırlıklı olmalısınız. Ama unutmayın sonuçta herşey bir F9’a bakıyor.