İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Araştırmaları Birimi’nden Dr. Müge Ayan Ceyhan, Eğitim Reformu Girişimi tarafından yürütülen Çift Dillilik ve Eğitim Projesi’ni dün Santral Yerleşkesi’nde sundu.
“Bölünme kaygısından uzaklaşmak, farklılıkların zenginlik olarak kabul edildiği, barış içinde birlikte yaşayabildiğimiz bir toplum tahayyülünden söz etmenin artık zamanı gelmedi mi?” Bu sözlerle işe başladı Müge Ayan Ceyhan. Süregelen tartışmalar gösteriyor ki çift dilli eğitim bu tahayyülün tam da merkezinde yer alıyor. Ceyhan, uygun toplumsal ve pedagojik koşullar altında, doğru politikalarla hayata geçirilebildiği takdirde çift dilli eğitimin Türkiye’nin ileri götürülebileceği görüşünde.
Bilgi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Birimi’nin Projeler Koordinatörü olan Ceyhan, projesini eğitimde çiftdilliliği, teknik boyutlarıyla ele alarak sundu. Avrupa Birliği mali desteği ile Eğitimde Haklar projesi kapsamında, pedagojik, dilsel ve toplumsal açıdan disiplinlerarası perspektifin sunduğu olanaklar çerçevesinde çiftdilliliği değerlendiren Ceyhan, kısa ve orta vadedeki çözüm önerilerini de anlattı.
Türkiye çok dilli
“Türkiye’nin etnik yapısındaki çeşitliliğin farkına varmamız gerek. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yapılan nüfus sayımlarında evde konuşulan dillere değinilmemekte” diyen Ceyhan, KONDA Araştırma’nın Milliyet Gazetesi için 2006’da yaptığı “Biz Kimiz?” adlı toplumsal yapı araştırmasını anlattı. Buna göre Türkiye’de konuşulmakta olan anadillerin dağılımı şu şekilde: Türkçe yüzde 85, Kürtçe/Kurmanci yüzde 12, Zazaca yüzde 1, Arapça yüzde 1,4, Ermenice yüzde 0,07, Rumca yüzde 0,06, İbranice yüzde 0,01, Lazca yüzde 0,12, Çerkezce yüzde 0,11, Kıptice yüzde 0,01. Türkiye’nin bu tür bir çokdilli yapıya sahip olması, çocukların önemli bir kısmının Türkçeden başka diller bilerek örgün eğitime başladığı anlamına geliyor.
Türkiye’deki mevcut durumda Anayasa’nın 42’nci maddesinin; “Türkiye Devleti’nin dili Türkçedir ve Türkçeden başka hiçbir dil eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez” şeklinde olduğunu söyleyen Müge Ceyhan, bu durumun tek istisnasının Lozan Barış Antlaşması’nda bulunduğunu dile getirdi. Buna göre, yalnızca azınlık gruplar olarak tanınan gayrimüslimlerin (Rum, Ermeni, Musevi) kendi dillerinde eğitim alma hakkına sahipler.
Kürtler eğitime 1-0 yenik başlıyor
Müge Ayan Ceyhan, Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması’nın 2003 verilerinden yola çıkarak, ilköğretim mezunu olmayan nüfusun yüzde 46’sının birinci dilinin Kürtçe, yüzde 9’unun ise Türkçe olduğunu belirtti. Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nün 2010 yılında çıkarılan “Dil Yarası” alan çalışmasına da değinen Ceyhan, yaşanan durumu, “Kürt çocuklar okullara ‘1–0 yenik’ başlıyor, öğretim programlarındaki kazanımları edinemiyor, sınıf tekrarı veya okulu terk ediyor. Çocuğun damgalanma ve şiddete uğrama deneyimleri olurken, veliler de eğitim süreçlerine etkin olarak katılamıyor” sözleriyle anlattı..
Araştırmaların sonuçlarına göre, Türkiye’de örgün eğitime başlayan çocukların önemli bir bölümünün okula başlarken Türkçe dışında bir dil bildiğini belirten Ceyhan, Türkçe ile sorun yaşayan bu çocukların gelecekteki eğitim başarılarının da olumsuz etkilendiğini ve her çocuğun kaliteli bir eğitim ortamında bulunması gerektiğini söyledi.
Aman bölünmeyelim!
Aynı zamanda antropolog olan Müge Ayan Ceyhan, çift dilli eğitimle ilgili yaygın ancak yanlış kanılar olduğunu söyledi. Ceyhan’ın bu konuda verdiği örnekler şöyle: “Bir dilin öğrenilmesi başka bir dilin öğrenilmesini güçleştirir”, “Türkçeden başka bir dil bilerek okula başlayan çocukların bir dil açığı bulunmaktadır”, “Çiftdilli eğitim çok maliyetli olduğundan uygulanamaz”, “Çiftdilli eğitim bölünmeye yol açar”, “Belirli dillerin toplumda geri plana itilmesinin nedeni o dillerin kendisinde bazı eksikliklerin bulunmasından kaynaklanmaktadır”…
Bu önyargıların hiçbir bilimsel dayanağının olmadığını ve çift dilde okuryazarlığın çocuğun gelişimini kısıtlamadığını aksine zihinsel kapasiteyi güçlendirdiğini anlatan Ceyhan, “Asıl engelleyici olanın bu potansiyeli değerlendirebilecek ve her çocuk için kaliteli bir eğitim ortamı yaratacak politikaların bulunmamasıdır” dedi. Evde konuştuğu dil Türkçe olmayan çocukların örgün eğitimle birlikte çiftdilliliğe ve çiftdilde okuryazarlığa adım attığını dile getiren Ceyhan, “Kendi çevresinde Türkçeden başka dilde iletişim kurmayı öğrenmiş çocuk, okula girdiği sosyal ortamda birinci dilinden farklı bir dil olan Türkçede iletişim kurma becerisi edinmek zorunda kalıyor” dedi. Ceyhan, çocukların sosyokültürel çevrelerinden bir dilsel birikim getirdiğini ve bunun birden fazla dilde okuryazar olma yönünden kullanabileceği bir ortam yaratılması gerektiğini savundu.
Sorun aslında S-E-X
“Çiftdilli eğitim bölünmeye yol açar mı?” sorusuna, “Türkiye’de zaten çiftdilli eğitim var. Rum, Ermeni ve Musevi okulları var.” şeklinde cevap veren Müge Ceyhan, “Bölündük mü peki?” diye sormadan da edemiyor. Aynı tartışmanın Belçika’da da olduğunu söyleyen Ceyhan, Belçika Emek Partisi’nin “Sorun dil değil, S-E-X (Social Security – Employment – Xenophobia) ” açıklamasıyla sosyal güvence, işsizlik ve yabancı düşmanlığı kavramları üzerine bir kampanya başlattığını ve sorunun dilden başka birçok boyutunda olduğunu sözlerine ekledi.
Neler yapılabilir?
Çiftdilli eğitimin ilk bakışta, müfredat programı, öğretmen yetiştirilmesi ve araç gereç geliştirilmesi yönünden maliyetli olduğunu belirten Ceyhan, bunlar yapılmadığında maliyetin daha da fazla olduğunu “Sınıfta kalan, okulu terk eden, kızların okula gönderilmemesi ve ailenin okul sürecine etkin katılamaması gibi durumlar maliyeti yükseltiyor” diyerek açıkladı. Çiftdilli eğitimde tek bir yaklaşımdan söz edilemeyeceğine dikkat çeken Ceyhan, yabancı dilde eğitim modeli, çift yönlü eğitim modeli ve geçişli eğitim programlarını anlattı. Buna göre; yabancı dilde eğitim modelinde Türkçe eğitim ile başlıyor ve bir süre sonra Kürtçe eğitim de devreye girerek ikisi birlikte eğitime devam ediyor. Çift yönlü eğitim modelinde eğitim Türkçe ve Kürtçe olarak başlıyor ve iki dilde devam ediyor. Geçişli eğitim modelinde ise iki seçenek var. Birincisinde Kürtçe ile eğitim başlıyor daha sonra Türkçe devreye giriyor ve bir süre sonra Kürtçe kesilerek eğitime devam ediliyor. İkincisinde ise Kürtçe eğitime başlanıyor, bir süre sonra Türkçe de devreye girerek ikisi birlikte eğitim devam ediyor.
Projenin sonucu olarak belirli dillere verilen değerin dönüştürülmesi, altyapı sorunlarının ve araştırma eksikliğinin giderilmesine değinen Müge Ayan Ceyhan, kısa vadede; çiftdilli bölgelere çiftdilli öğretmenlerin gönderilmesi, dil yasağı uygulamasının kaldırılması, çiftdilliliğin yararları konusunda öğretmenlerde ve velilerde farkındalık yaratılması ve öğretmenlerin gidecekleri bölgelerin koşullarını hakkında bilgilendirilmesinin yapılabileceğini söyledi.