Dağılan Kimlikler ve “Kırık Aynalar”

Nur Niyaz Bildik
niasdiker@bilgi.edu.tr

“Kimlik savaşlarını, ötekileşmeyi ruhunda yaşamış olanları, bu çatışmalarda savaşmış olanları gördüm. Sorunları bir yerde aşabilenlerin sadece ötekini anlamaya çalışmış; Müslüman, Hıristiyan ya da Yahudi olsun, ‘düşman’ına kulağını, yüreğini açmış, onu anlamaya çalışmışlar olduğunu gördüm. İnsanın, insanlığın her değerden üstün olduğunu, kim olursa olsun insana saygı ve sevgi göstermeden Tanrı’ya da saygı ve sevgi duyulamayacağını savunan din adamları ve buna inananları tanıdım.”

Bu sözler Mesut Y. Tufan’a ait. 1 Aralık 2006’da Fransız-Alman ortak kültür kanalı ARTE tarafından yayımlanan ve Lübnanlı yönetmen Jacques Debs’le birlikte gerçekleştirdiği son belgesel filmi “Avrupa’nın Müslümanları ve Orta Doğu’nun Hıristiyanları: Kırık Aynalar”, Tufan’ın bu gözlemlerini bir araya getirmesini sağladı. Ancak üç yıllık bir çalışma sonrasında 3000’den fazla fotoğrafı ve 45 saatlik ham videoyu insanlarla paylaşamamak belgeselciyi yeni bir arayışa itti.

Bu fikirle yola çıkan Mesut Y. Tufan, “Kırık Aynalar” isimli sergisinde Saraybosna’dan Kosova’ya, Makedonya’dan Arnavutluk’a, İstanbul ve Mardin üzerinden Lübnan, İsrail ve Filistin’e uzanan ve Kudüs’te sona eren bir yolculuğun hikâyesini fotoğraflarla, eşya enstalasyonlarıyla ve videolarla “görsel bir seyahatnameye” dönüştürüyor. Küratörlüğünü Ali Akay’ın üstlendiği sergiyi Gönüllü Hizmetler Grubu, Sağlık ve Sosyal Yardımlaşma Derneği gibi sivil toplum kuruluşları destekliyor.

“Kimliği nefretle ayakta tutmak”

Osmanlı İmparatorluğu sonrasında türlü savaşların ve ideolojik çatışmaların yaşandığı bu geniş coğrafyada yükselen milliyetçiliğin yan ürünlerinden biri olarak dini kimliklerin “düşman” kimlikler olarak addedilmesine serzenişte bulunan Tufan, “toplumsal bellekleri didiklemeyi, önyargıları, peşin hükümleri zorlamayı” amaçlıyor.

“Kırık Aynalar” ötekileştirdiğimiz kültürlerin, özellikle dinlerin aslında birbiriyle ne kadar etkileşimli olduğunu ve kendimize yabancılaştırdıklarımızın aslında bizim birer parçamız olduğunu gözler önüne seriyor.

Bu bağlamda iç içe olduğumuz bu çok kültürlü katmanda “din”, bir “uzlaşma” alanı olarak sunulurken dinler arası diyalogun, yeterli çabayla “barış” için bir şansa dönüştürebileceğine inanılıyor.

Serginin en çarpıcı bölümünü ise, Balkanlar’da ve Orta Doğu’da “barış” umuduna ışık tutan isimlerin konuşmaları oluşturuyor. Bosna Reis-ul Uleması Mustafa Efendiya Çeriç, Merhum Tetova-Kalkandelen Harabati Baba Tekkesi Şeyhi Baba Tahir, İstanbul Rum Ortodoks Patriği I. Barthelemeos Hazretleri, Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob II. Mutafyan Hazretleri, Lübnan’daki Gökkuşağı Sivil Toplum Kuruluşu’nun Kurucusu ve Başkanı Pierre İsa, Nasıra Melkit Kilisesi’nden Papaz Emil Şufani dinler arası diyalogda barışı savunuyor.

“Balkanlar Uzmanı” olarak Mesut Y. Tufan

“Kırık Aynalar” projesinin sahibi Mesut Tufan, belgeselci kimliğinin ötesinde Doğu Avrupa, Sovyetler ve Ortadoğu konularında Fransa’nın önde gelen haber ajansı SIPA Press’te gazeteci ve danışman olarak görev yaptı. 1980’lerin sonundan itibaren de Fransa’da “Balkanlar uzmanı” kimliğiyle tanındı.
1993’ten itibaren belgesel üzerine yoğunlaşan Tufan, çalışmalarıyla birçok ödüle layık görüldü. İlk filmi, “Enver Hoca’nın Arnavutluk’u” 1997’de ARTE’de prime-time kuşağında yayımlandı ve aynı yıl Biarritz Uluslararası Avrupa Televizyon Programları Festivali’nde ikincilik kazandı. Film aynı zamanda İstanbul 1. Uluslararası Sinema ve Tarih Buluşması’nda Jüri özel ödülü aldı. Mesut Tufan, ikinci filmi “Patrik Bartholomeos” ile uluslararası basında ve Türk medyasında kendisinden epeyce söz ettirdi.
“Avrupa’nın Müslümanları ve Ortadoğu’nun Hıristiyanları: “Kırık Aynalar” ise Tufan’ın son çalışması. Bu belgesel projesinden yola çıkarak hazırladığı sergi ise 15 Aralık’a kadar Tophane Tütün Deposu’nda sizleri bekliyor.