Danıştay, Kaz Dağları’ndan yana

Simge Sunguroğlu

Ormanlık alanda sondaj yapabilmek için Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan izin almak zorunluluğu, Maden Yasası’nın Aralık 2004’te değişmesiyle birlikte kaldırılmış ve bu durum pek çok şirketin Kaz Dağları’na ilgisini arttırmıştı. Aralık 2007’ye gelindiğinde yerli ve yabancı 11 firma, dağ silsilesinin eteklerinde, toplam 37 noktada sondaj yapıyordu.

Enerji Bakanı Hilmi Güler, sondaj çalışmaları için “Bir bardağın çapı kadar aşağı iniliyor” dese de, iş makinelerinin ormana girebilmesi için yüzlerce ağaç kesilmesi ve bu çalışmaların sonunda maden ocağı açılma tehlikesi yöre halkının tepkisini toplamıştı. Özellikle 2007’nin son aylarında sivil toplum örgütleri ve çevreye halkı, sondajları durdurmak için yoğun çaba gösterdi.

Koza Altın İşletmeleri, Küçükdere beldesinde çıkardığı maden cevherini, Çanakkale-İzmir Karayolu’nu kullanarak, Bergama yakınlarındaki Ovacık köyüne getirilecek ve siyanürle ayrıştırarak, altın elde edilecekti.

Turizmci Ersin Turgutluoğlu’nun da aralarında bulunduğu yedi kişi, siyanürle altın elde edilmesine dair, Koza Altın İşletmeleri’nin aldığı ruhsatın iptali için Bursa Üçüncü İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Mahkeme, 2005 yılında maden için verilen onay ile söz konusu yerde yürütülen çalışmalarda, mezuata aykırı bir durum olmadığına karar verdi.

Danıştay Sekizinci Dairesi, temyize giden davacıların endişelerini haklı buldu ve yürütmeyi “telafisi güç zarara neden olacağı” gerekçesiyle durdurdu. Oy birliğiyle aldığı durdurma kakarında, “dava konusu ruhsatların bulunduğu taşınmazlarda toz, duman emisyonu bulunduğunun yargı kararıyla saptandığını ve bu durumun göz ardı edilmesinde, hukuki isabet görülmediğini” bildirdi.

Maden, zeytinlere kalıcı zarar veriyor

Danıştay Sekizinci Dairesi’nin kararında şöyle denildi: “Altın madeni çıkarmak üzere ruhsat alınan arazinin kuzey, doğu, güney ve güneybatı yönlerinde, arazinin sınırından itibaren, 500 metre yarıçapa sahip alan dahilindeki parsellerde çok sayıda, düzenli ve bakımı yapılmış, tam verime yatmış, genelde “Ayvalık yağlık” türü zeytin ağaçlarına sahip, kapama zeytin bahçelerinin bulunduğu, inceleme konusu arazide yapılacak işlemler sırasında toprağın nemine, bu işlemler sırasında esecek rüzgârın hızına ve yönüne, mevsime ve işleme şekline bağlı olarak değişik yoğunlukta tozuma meydana geleceği, çıkan tozların çevredeki bitki örtüsüne, orman ağaçlarına ve bu aradaki yakındaki zeytinliklere değişik zamanlarda farklı şekil ve oranlarda zarar vereceği, zeytinin her dem yeşil bir meyve ağacı olup, bu gibi tesislerin toz emisyonlarına bağlı olarak bütün yıl boyunca, bilhassa toprağın neminin az olduğu yağışsız mevsimlerde zeytin ağaçlarının zarar görmesinin olası olduğu, tozların yaprağın fotosentez ve solunum gibi asal fizyolojik aktivitelerine ket vurarak sürgün gelişmesine ve çiçek tomurcuğu oluşumunu olumsuz yönde etkileyeceği, toz duman çıkaran işletmelerin zeytinliklere üç kilometreden daha yakın mesafelerde kurulmasının 4086 sayılı yasa ile yasaklandığı, tespite konu maden alanının zeytinliklere üç kilometreden daha yakın olduğu gerçeğinden hareket edildiğinde, anılan yasanın ruhuna uygun olmadığı sonucuna varıldığı, sonuç olarak; açık altın madeni sahası etrafında çok sayıda zeytinlik bulunduğunun tespit edildiği, işletmenin faaliyete geçmesi durumunda meydana gelebilecek tozumanın bu sınırlar içindeki zeytin ağaçlarının vegetatif ve genetatif gelişmelerine olumsuz etki yapacağı kanaatine varıldı.”

“Harika bir gelişme”

1993 yılında, o zamanki ismiyle Orman Bakanlığı’na başvurarak Kaz Dağları’nın milli park olmasını sağlayan ekipte yer alan İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Botanik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Neriman Özhatay, durdurma kararına sevindirici olduğunu söyledi: “Danıştay’a bu hassasiyeti gösterdikleri için çevreciler olarak çok teşekkür ediyoruz. Yapılması gereken buydu. Bu zenginlik korunmalı, çünkü kaybedince geri dönüşü yok.”

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Biyoloji Bolümü’nden Prof Dr. Ahmet Gönüz ise, “Harika bir gelişme. Çevre açısından çok olumlu bir durum” dedi.

Çanakkale’de öğretmenlik yapan ve Kaz Dağları’ndaki maden arama çalışmalarına karşı eylemlerde bulunan çevre gönüllerinden M. Şahabettin Kalfa, “Çok sevindirici bir haber. Büyük bir gelişme” diyerek mutluluğunu dile getirdi.

.