Yeşilin sadece fotoğraflarda ve filmlerde varolduğunu sandığım tonlarıyla karşılaşıyorum Ergene Havzası’nda. Ardından da yardım sever ve sıcak kanlı insanlarıyla. Bir örnek vereyim “sıcak kanlı” derken ne demek istiyorum. Sararlı köyünde kapısını çalıp “Çok kısa bir süre için arabamı bahçenize park edebilir miyim?” diye sorduğumda kim olduğumu bile sormadan “Koskoca avlu tabi ki buraya park edeceksin, buraya etmeyip de ne yapacaksın kızım” cevabıyla karşılaşıyorum ve giderken de “Annenlere selam söyle” diye uğurlanıyorum. Köylü sıcak kanlı ama bir yandan da bölgede sürekli araştırma yapılmasına rağmen bir sonuç alınmamasından dolayı bıkkın.
Köy kahvesinde otururken bir köylü neden geldiğimi soruyor. “Ergene’nin kirliliğiyle ilgili haber yapmak istiyorum” diyorum. “Hep geliyorsunuz, hiçbir şey değişmiyor. Umarım bu kez gerçekten bir etkisi olur” diye karşılık veriyor.
“Kimyasal atık yeraltı sularını da kirletmeye başladı”
Sahip olduğu kimyasal kirliliği bilmeseydim, yaşanılabilecek yerler listeme dahil edebileceğim Ergene Havzası köylerinden Sararlı’nın Muhtarı Talip Aydın, kirliliğin yavaş yavaş yeraltı kaynaklarına da karıştığını söylüyor: “Eskiden köyümüzde iki su kuyumuz vardı. Kuyulardan birinde kimyasal kirlilik tespit edildiği için o kuyuyu kullanıma kapattık. Şimdi köyün içme suyunu tek kuyudan sağlıyoruz. İçme suyu ne kadar temiz de olsa tarım ürünleri Ergene Nehri’nin suyuyla sulanıyor.”
Devlet Su İşleri (DSİ) Endüstriyel Atıksu Yönetimi Raporu’na göre 1978’de 2’nci sınıf su kalitesinde olarak görülen Ergene Nehri, 1985 yılından beri 4’üncü sınıfta. Bu kritere göre 1’inci sınıf su kalitesi en temiz, 4’üncü sınıf ise en kirli. Biraz daha netleştirmek için: Kızılırmak 2’inci sınıf su kalitesine sahip.
Uzunköprü Belediyesi her iki ayda bir Ergene Nehri için yaptığı su kalitesi değerlendirme raporunu belediyenin internet sitesinde yayınlıyor. DSİ’nin resmi internet sitesinde bulunan haberlere göre Ergene’nin temizlenmesi için 2013 yılında 42 milyon liralık yatırım yapıldı ve kirlilik göstergesi yüzde 79 oranında azaldı. Uzunköprü Belediyesi’nin raporlarına göre ise nehirdeki “kimyasal oksijen ihtiyacı” artıyor. (Kısaca KOİ olarak anılan bu ölçüm, su ve atıksu örneklerinde kirlilik derecesinin belirlenmesinde kullanılan en önemli test parametresi.)
“Yaz aylarında köylerde rahatsız edici koku oluyor”
Havza içinde yeralan Kurtbey köyünün muhtarı Samet Keskin nehirden özellikle yaz aylarında gelen rahatsız edici kokudan yakınıyor. Kokunun nehirden 4-5 kilometre uzaklıktaki Kurtbey’de bile duyulduğunu, nehir kenarındaki köylerde ise dayanılmaz hale geldiğini anlatıyor. Nehir kenarındaki bir diğer köy Akıncılar’ın nüfusu 2000 yılında 161 iken, bugün 20. Muhtar Keskin’e göre bu düşüşün nedeni, kirlilik nedeniyle verim alamayan köylülerin topraklarını satıp göçmesi.
Her iki muhtar da köylerinin en çok akciğer kanserinden muzdarip olduğunu söylüyor. Kokunun rahatsız edici düzeyine ve akciğer kanseri oranlarının yüksekliğine rağmen, bölgede hava kirliliği için yapılmış bir test yok.
“Ölümlerin yüzde 23’ü kanserden”
Muhtar Keskin, Ergene’deki kimyasalların seyreltilmesi için zaman zaman barajın açılarak suyun nehre bırakıldığını söylüyor. Nehirdeki su yükselişine yağmur suları da eklendiğinde havzayı sel bastığını ifade ediyor. “Nehir suyu arıtılarak sulama için kullanılsa bile, su baskınları nedeniyle toprağa kimyasal madde karışıyor. Bu su baskınları çiftçinin mahsülüne de zarar veriyor.”
Muhtar Aydın, köydeki ölümlerin yaklaşık yüzde 50’sinin kanserden kaynaklandığını iddia ediyor. Köylerde ortalama ölüm yaşı 40-50. Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) 2012 verilerine göre Edirne ve köylerindeki kanserden ölüm oranı yüzde 23. İstanbul ve Kocaeli’den sonra kanserden ölüm oranı en yüksek üçüncü il.
“Göç oranları çok yüksek”
Muhtar Keskin ve Muhtar Aydın köylerde göç oranlarının çok yüksek olduğuna dikkat çekiyor. Keskin “Burası eskiden beldeydi. Göçlerden kaynaklı nüfus azalması nedeniyle 2012’de köy oldu. Şu an nüfus 1.750, beldeyken nüfus 3-4 bin arasındaydı” sözleriyle göçü açıklıyor.
Kurtbey Köyü Azası Feridun Vatan, göçlerle birlikte arsa satışlarının da yaygınlaştığını söylüyor. “47 bin dönümlük köy arazisinin Ergene kirliliği nedeniyle çoğu satıldı. Nereye satıldığını ve ne yapılacağını da kimse bilmiyor. Tarım ilçe raporlarına göre köylünün 17 bin dönümlük arazisi kaldı. Bu satış yaklaşık 10 yıl içerisinde gerçekleşti. Böyle giderse gelecek on yıl içerisinde köy halkına ait arazi kalmayacak.”
“Araştırmaların etkisini göremiyoruz”
Kurtbey Köyü Muhtarı Keskin konuşmanın sonunda ekliyor “Ben sorularınızı cevapladım ama araştırmalarınızın bir yere varmasını dilerim. Buraya pek çok kez benzer araştırmalar için gelindi ancak biz hiç bir etkisini göremedik” diyor ve geçen yıl Edirne Devlet Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Dilek Tucer'in düzenlenen basın toplantısında Ergene Nehri'nin suladığı alanlarda yetişen pirinçlerin kansere yol açabileceğini söylediği gerekçesiyle Edirne Valisi Dursun Ali Şahin tarafından görevinden alındığını hatırlatıyor.
Muhtar Aydın kirliliğe karşı köylünün de duyarlı olmadığını söylüyor. “Ergene Nehri’ndeki kirlilik ekonomik sıkıntıları da beraberinde getirdi. Ekonomik sıkıntı çeken köylü de çevre konusunda duyarsızlaştı. İnsanlar da hem bıktığı hem de duyarsızlaştığı için tepki göstermiyor artık.” (GA/GT)
cok guzel haber