Duvardaki anarşist

Kentin en gözde mekânlarından en izbe duvarlarına kadar her yerde görebilirsiniz stensili. Bazısı bir bakışta çarpıcı bir mesaj verir, toplum içindir; bazısı güzelliği ve ilginçliğiyle uzun uzun baktırır kendisine, sadece sanat içindir. Ne amaçla yapılırsa yapılsın, stensil, kendini değişik biçimde ifade etmek isteyen herkes için şehrin duvarlarını tuval, sokaklarını ise birer galeri haline getiriyor ve gün geçtikçe daha çok yayılıp tanınıyor.

Türkiye’de son dönemlerde yayılmış olmasına karşın, tarihi eskilere dayanıyor. Dünyanın farklı yerlerinde, farklı amaçlar uğruna kullanılmış ve uygulandığı her alanda dikkat çekmiş bir metod. İlk insanların ellerinin izlerini mağara duvarlarına çıkararak oluşturdukları şekiller bir nevi günümüz stensilinin atası. Ortaçağ’da Avrupa’nın siyah beyaz baskı dünyasında oyun kartlarını renklendirmek için kullanılan stensil metodu, Japonya’da da ülkenin değerli ipeğine uygulanarak şaheser desenli kıyafetler yaratılmasını sağlamış. İncil’in stensil metodu kullanılarak çoğaltılan ilk kitap olduğu dahi söyleniyor.

Crass’in Londra çıkarması

Kısaca tanımlarsak, her kullanımda birbirinin aynı olan harfleri, sembolleri, şekilleri ve desenleri çizmek ya da boyamak için kullanılan şablona stensil deniyor. Onun günümüz sokak sanatçılarının favorisi haline getiren şey ise çabuk uygulanabilmesi: Sanatçının gözüne kestirdiği duvarı kullanmak kanuna aykırı, vereceği mesaj yasaksa, sprey boyama yoluyla hızlı ve kolayca uygulama imkânı sunan stensil son derece çekici. Örneğin, anarşist punk grup Crass, Londra yeraltı sistemi çevresinde yapılan uzun vadeli bir grafiti kampanyasında stensili kullanarak savaş karşıtı, feminist ve tüketim karşıtı mesajlar vermiş ve bunları çoğu zaman ünlü markaların reklamlarının yeraldığı reklam panolarını kullanarak yapmıştı. Stensil kullanarak dünya çapında tanınmış birçok sanatçı var. İlginç çalışmalarını takip etmek isteyenler için bu isimlerden birkaçı: Fransız Blek le Rat, İngiliz Bansky, dünya çapında yaptıkları OBEY adlı propaganda çalışmalarıyla New Yorklu John Fekner ve Shepard Fairey…

İstanbul’un Parle’si

İstanbul’daki stensil izlerini takip ederek, bu uygulamanın başarılı temsilcilerinden Parle’ye ulaşıyoruz. Stensilin nasıl yapıldığını öğrenmek ve dahası canlı canlı izlemek için onunla Kadıköy sokaklarına iniyoruz. Bu sokak sanatını beş yıldır icra eden Parle (isminin yayınlanmasını istemiyor) “Kadıköy barlar sokağı ve Taksim Tünel civarında sıkça stensil görebilirsiniz” diyor. Çünkü bu mekânlarda mesaj gideceği yere daha kolay ulaşıyor. Stensilin yasal olmamasının yarattığı tedirginliği sorduğumuzda, bunun işin bir parçası olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Belediyeler artık bu sanatı icra edenlere yer göstererek sanatçıların önünü açıyor. Çeşitli festivaller düzenleyip sokak sanatıyla ilgilenenleri bir araya getiriyor. Bunlar biraz olsun umut verici.” Yasaklar yüzünden kendisinin de polisle başının derde girdiğini ama hemşeri çıkmalarının üzerine polisin evinin bahçe duvarını boyaması için söz alarak kendisini bıraktığını anlatıyor gülerek. “Şu ana kadar büyük bir sorun çıkmadı” demesi sokaklara çıkmadan önce içimizi rahatlatıyor.

Şablonla Mao…

Sohbet devam ederken uygulayacağı desen için çalışıyor. Sokaklarda sıkça görebileceğiniz Çin komünist lideri Mao çalışmasına eklemek için, photoshop programıyla gölgelendirdiği MAHO harflerini ve pala bıyık şablonunu el çabukluğuyla çıkartmasını izliyoruz. Stensillerin etkili olmasını dikkat çekici olmalarına bağlayan Parle hepsinin bir mesaj içermesinin yanısıra siyasi objelerle dalga geçerek bir nevi anti-mesaj oluşturulabileceğini de ifade ediyor.
“Stensil Avrupa’da ve Amerika’da çok ilerde. Bizde daha çok yeni” diyor. Bu işin önde gelen isimlerinden John Fekner ve Shepard Fairey ikilisinin OBEY kampasından dem vuruyor. Bu gibi isimlerin çalışmalarının sanat eseri değeri taşıdığını ve açık arttırmayla satıldığını, satılan duvarların sökülüp alıcılarına ulaştırıldığını öğreniyoruz.

İşin sanatsal boyutunun yanısıra ticari bir getirisi olabileceğini de fark ediyoruz. Bu işi sadece sokaklarda yapmadığını belirten Parle, evde kendi kurduğu atölyede t-shirt baskılar, stickerlar ve tuval üzerine yaptığı stensiller bulunduğunu sözlerine ekliyor. “Sokağa yaptığımız stensiller zamanla silinebiliyor. Üstü boyanıyor, üzerine reklam yapıştırılıyor ya da duvar tamamen yıkılıyor. Ama tuvale yaptığım zaman kalıcı oluyor, böylece belki bir gün alıcı bulabilir” diyerek durumu özetliyor. İdealinin, kendisinden talepte bulunacak insanların eşyalarına, kıyafetlerine stensil uygulayabileceği bir atölyeye sahip olmak olduğunu öğrendiğimiz Parle bu işi hem eğlence hem de bir iş olarak görüyor.