Fotoğrafçıların gündemi Belgeler'11 sergisinde




Galata Fotoğrafhanesi, Fotoğraf Akademisi tarafından 2009 yılından bu yana sürdürülen Belgesel Fotoğraf Programı’nın son dönem katılımcılarının sosyal belgesel, fotoğraf ve multimedya çalışmaları 7 Ocak’tan itibaren Galata Fotoğrafhanesi’ndeki Fotoğraf Vakfı’nın yeni galerisinde sergilenecek.

Belgesel fotoğrafın farklı üslup ve uygulamalarından oluşan çalışmaları gerçekleştiren dokuz fotoğrafçı Belgeler ‘11 sergisi ile kamuoyunun dikkatini,  etnik ve dini farklılıklardan, kentsel dönüşümün yarattığı mağduriyetlere; siyasi mücadeleleri sırasında ölümü göze alarak yaptıkları eylemler sonucunda beden ve zihin sağlıklarını kısmen kaybetmiş insanlardan, sokaklarda yaşayan çocuk ve gençlere kapılarını açık tutan misafirhaneye; kadınların salt kadın oldukları için omuzlamak zorunda kaldıkları yüklerden, gençlik hallerine kadar çeşitli sosyal sorunlara çekmeyi hedefliyor.

Belgesel Fotoğraf Programı kapsamında 12 ay boyunca 20’den fazla fotoğrafçı ve akademisyenin yürüttüğü çeşitli seminer ve atölye çalışmalarına katılan fotoğrafçıların uzun soluklu projelerinden oluşan Belgeler‘11 sergisinde Ayşenur Moral’in “Çizgi”, Deniz Pekkıyıcı’nın “Mınnıne”, Füsun Karaman’ın “Sürgün”, Gülnaz Bingöl’ün “Bedrettin”, Hülya Özkaya’nın “Dalgaları Aşmak”, Kaan Sofuoğlu’nun “İlk Gençliğim”, Meryem Torun’un “Annelik Masalı”, Özge Özgüner’in “Rıza Yok!” ve Seval Altan’ın “Ayangil Topluluğu Meşk Grubu” adlı sosyal belgesel çalışmaları yer alacak.

Belgeler‘11 sergisi 28 Ocak 2012 tarihine kadar Pazar günleri hariç, hafta içi 12.00-19.30, cumartesi günleri 12.00-17.00 saatleri arasında görülebilecek.

Sergideki 9 hikaye

Umut Çocukları Derneği’nin gönüllülerinden fotoğrafçı Ayşenur Moral’ın “Çizgi” adlı çalışması, sokakta yaşayan çocuk ve gençlerin diledikleri zaman sığınabildikleri dernek misafirhanesinde süregiden hayatlarından kesitler sunuyor.

Deniz Pekkıyıcı’nın “Mınnına” adlı çalışması, Antakya’da görünmez kılınmış ya da bunu tercih etmiş Nusayriler’e içerden bir bakış özelliği taşıyor. “Mınnına”, Pekkıyıcı’nın yabancılaştırılmış köklerinin izini sürdüğü bir yolculuğun başlangıcı.

Kentsel dönüşümün mağdurlarından Ayvansaray’daki Türk Mahallesi’nde yaşayanların yerlerinden edilme hikâyesi Füsun Karaman’ın fotoğraflarıyla sergideki yerini alıyor. “Sürgün” isimli çalışma, İstanbul’un en kadim mahallelerinden olan bölge üzerinden kentsel dönüşümün sancılarını aktarıyor. Turistik alana dönüştürülmesi planlanan semtin sakinlerinin son bir yıl içinde göçe zorlanması, mahalle dokusunun yok edilmesi fotoğrafların çerçevesini oluşturuyor.

Gülnaz Bingöl,  “Bedrettin” çalışmasıyla bir başka kentsel dönüşüm alanına odaklanıyor. Bingöl’ün fotoğrafları, Şişhane ile Kasımpaşa arasında yer alan Beddrettin Mahallesi halkının kendilerine yönelen dönüşüm tehdidi altında sürdürmeye çalıştıkları gündelik hayatın ve tüm zorluklara karşın başlatılan örgütlenmenin belgelerini oluşturuyor.   

Sergide ayrıca, Türkiye’nin açlık grevleri ve ölüm oruçlarıyla tanıştığı Wernicke Korsakoff Sendromu mağduru on insanın hayata tutunma çabasına Hülya Özkaya’nın “Dalgaları Aşmak” çalışmasıyla dikkat çekiliyor.

Genç fotoğrafçılarımızdan Kaan Sofuoğlu, kendisi ve arkadaşları üzerinden ergenlik çağının sonlarına gelen gençlerin duygu ve durumlarına yoğunlaşıyor. “İlkgençliğim” adlı çalışmasındaki fotoğraflarıyla Sofuoğlu belgesel fotoğrafın sınırlarını sorgulamamızı da sağlıyor.

Meryem Torun bir multimedya çalışması ile sergideki yerini alıyor. “Annelik Masalı” adlı çalışmada, kadına yüklenen toplumsal roller arasında belki de en önemlisi olarak kabul edilebilecek “anne”lik durumu fotoğrafçı ile annesi arasında kurgulanmış bir çapraz hikâye üzerinden irdeleniyor.

Sergideki bir diğer multimedya ise Özge Özgüner’in “Rıza Yok!” adlı çalışması. Kadınlık deneyimi yaşamış ya da yaşayan bireylere yönelik şiddeti, özellikle taciz ve tecavüzün psikolojik yansımalarını, hukuk sisteminin bu olaylar karşısındaki tartışmalı uygulamalarını ve kadın mücadelesinin hak arayışını ele alan “Rıza Yok!”, bir başkaldırı çağrısı olarak da okunabiliyor.

Seval Altan kendisinin de üyesi olduğu Klasik Türk Müziği korosu “Meşk Grubu”nu hikâye ediyor. Grup, kanun üstadı, bestekâr Prof. Ruhi Ayangil önderliğinde Burgazadalı meşk sever dostları ile birlikte yola çıkmış. Şimdilerde ise atölye üyelerinin her biri İstanbul'un uzak köşelerinden trafiğin en yoğun olduğu saatlerde büyük bir şevkle Kabataş'taki atölye'ye gidip hocaları ile birlikte zamanı durduruyor ve nitelikli müziğin keyfini çıkarıyorlar. Seval Altan’ın fotoğrafları, farklı sosyal gruplardan gelen insanların ortak bir amaçta buluşarak yaptıkları üretime tanıklık etmemizi sağlıyor.