Sitemizin editörlerinden Ahmet Şık ve Nedim Şener’in ifadesi alınmak üzere Beşiktaş Adliyesi’ne getirileceğini öğrenen meslektaşları, öğle saatlerinden itibaren burada toplanmaya başlamıştı.
15:50’de adliyeye getirilen gazetecilerden önce Şener’in ifadesi alındı. Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumnuriyet Savcısı Zekeriya Öz, yaklaşık altı saat süren sorguda Şener’e 50 soru yöneltti. Öz, yarım saatlik aranın ardından Şık’ın sorgusuna başladı ve 15 soru yöneltti. Ve saat 23’e yaklaşırken Öz’ün her iki gazeteci için tutuklama talep ettiği haberi geldi. 10. Ağır Ceza Mahkemesi hakiminin sorularını cevaplayan Şık ve Şener’ın savunması, aralar dahil, yedi saati buldu. Ve 05:50’de mahkemenin tutukluluk kararı verdiği öğrenildi.
Şık ve Şener’in meslektaşları, yaklaşık 16 boyunca adliyenin önünden ayrılmadı. Tutukluluk kararının duyulduğu andan itibaren, sloganlar atarak seslerini içeriye duyurmaya çalıştı. Onları Metris Cezaevi’ne götürmek üzere hareket eden minibüsün önüne vücutlarıyla set çekerek çıkışını engellemek istedi. Gazeteciler ve minibüs arasında duvar oluşturarak direnişi kırdı. Bu arada gazetecilere karşı şiddete başvurmadı.
Şık ve Şener’in arkadaşları ve gazeteciler minibüsün ayrılmasından sonra Çırağan Caddesi’ni birkaç dakika trafiğe kapatarak protestosunu sürdürdü. Aralarında Zafer Arapkirli, Özgür Mumcu, Murat Sabuncu, Murat Çelik, İsmail Saymaz, Erol Önderoğlu, Erdem Öztürk, Burak Kara, Güventürk Görgülü, Serdar Akinan, Erdinç Ergenç, Bülent Ergün, Çiğdem Mater, Murat Utku, Hilmi Hacaloğlu, Faruk Eren, Benar Onar, Zeynep Erdim, Ertan Önsel, Ali Dağlar’ın da bulunduğu gazeteciler alkış ve sloganlarla yola otururken eylemi kaydeden foto muhabiri ve kameramanlar da bir süre sonra ekipmanlarını yola bırakarak arkadaşlarına katıldı. Hrant Dink’in kardeşi Orhan Dink en önde otururken Oyuncu Mehmet Esen de eyleme destek verenler arasında yer aldı. Gazeteciler, polisin müdahalesi olmaksızın eylemi sona erdirdi.
(Oysa, gazetecinin tek derdi insan taşıyan bir minibüsün önüne dikilmek ya da bir caddeyi trafiğe kapatmak değil, haber yazmak olmalıydı. Değil mi? Gazeteciler neden son günlerde başka dertler edindi? Neden kendilerini, geçmişte haber yaptığı insanlar gibi, yol kapatacak kadar çaresiz hissetti? Gazetecinin “beceriksizi” kendisi haber olan gazeteciymiş. Sanırım artık gazetecilerin “beceriksiz” olduğu bir döneme girdik.)