Hintli kadının ateşle imtihanı




Geçtiğimiz aylarda yayınlanan bir araştırmanın sonucu olarak gündeme gelen Hindistan’daki bir töre, günümüzde kadınlara uygulanan şiddetin boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Genelde kaza süsü verilen “Sati” adı verilen ve Hindistan yasalarında herhangi bir cezası bulunmayan töre gereğince kocası ölen ya da evlendiğinde yeterli çeyiz getiremeyen kadınlar diri diri yakılarak öldülüyor. Her yıl yaklaşık 2 bin 500 kadın bu töre uğruna kurban ediliyor.

Cambridge, Harvard ve John Hopkins Üniversitelerinden araştırmacıların 2001 yılında Hindistan’da yanarak ölen kadınlar üzerinde yaptığı araştırma geçtiğimiz haftalarda İngiliz Lancet tıp dergisinde yayımlandı. Araştırmaya göre 2001 yılında, Hindistan’da yanarak ölen 163 bin kişinin yüzdü 65’inin kadın olduğu, her saat başı 12 kadının yandığı belirlendi. Hastanelerin acil servislerinde ve otopsilerde incelenen kadınların genelde 15-34 yaşları arasında olduğu görüldü. Ölümlerin genelde ev içi şiddetten kaynaklandığını belirten araştırmada polislere göre yakılan kadın sayısı bildirilenden altı kat fazla.

Sati: İyi kadın

Dul kadınların ya da gelinlerin yakılması olayına “Sati” adı veriliyor. İngilizceye “Suttee” olarak çevrilen kelime aynı zamanda Hintçe’de “iyi kadın” anlamına geliyor. Kadınların yakılması iki farklı nedene bağlanıyor: Kocası ölen kadın Hindu geleneklerine göre yaşamayı haketmiyor. Hindular ölülerini gömmek yerine yaktığı için, ölü koca yakılırken beraberinde eşi de diri diri yakılıyor. Uygulama dehşet verici: Yakılacak olan dul kadın odun ve samanlarla dolu bir yığının üzerindeki kazığa bağlanıyor. Samanların üzerine ölü kocası yerleştirildikten sonra samanlar ateşe veriliyor. Alev kadına değdiğinde kaçmaması için “brahmuns” denilen gardiyanlar kadını sabitliyor.

Eksik drahoma ölüm nedeni

Sati töresi sadece dul kadınların hayatını sona erdirmekle yetinmeyip, ev içinde sorun yaşayan gelinlerin de hayatını karartıyor. Gelinlerin kaza süsü verilerek yakılması genelde drahoma sorunu nedeniyle oluyor. Gelinin ailesi tarafından damada ve damadın ailesine verilen para ya da hediyeler olan drahomayı gelin evlendiğinde beraberinde getiriyor. Drahomanın damat tarafından eksik bulunması ise gelinin aşağılanmasına ve hatta yakılmasına yetecek bir neden.

“Eşim ve annesi üzerime kaynar su döktü”

Bir kız çocuk annesi olan Sunita Bhargava kendisine uygulanan Sati’yi şöyle anlatıyor: “Kocamın ailesi sürekli benim kocamdan daha eğitimsiz olduğumu, onun yanına yakışmadığımı, bu nedenle evlenirken verdiğim drahomanın yetersiz olduğunu söylüyordu. Bu nedenle cezalandırılmalıydım. Sati’yi uygulamam için sözlü tacizleri yeterli olmayınca fiziksel tacize geçtiler. Bir sabah eşim ve annesi üzerime kaynar su döktü. Umutsuzluk ve acı içinde vücuduma gazyağı sürüp kendimi ateşe verdim. Vücudumun %40’ı yandı.” Bugün Yeni Delhi’nin kenar mahallelerinden birinde hayatını tek başına sürdürmeye çalışan Bhargava kızı için endişeli: “Kocam kızıma benim öldüğümü söyledi. Onu çok özlüyorum ve aynı uğursuzluğun onun da başına gelmesinden çok korkuyorum.”

“Kadınların ölüme susadığını nasıl düşünebilirsiniz?”

Dünyanın belki de en barbarca töresi olan Sati, başta Hindistan olmak üzere tüm dünyadaki insan hakları ve feminizm savunucularından tepki topluyor. Sati’yle mücadele eden isimlerin başında ise Postcoloni tarihçisi Hindistanlı feminist yazar Lati Mani. Mani 19. yüzyıl Hindistan erkek hegomonyası ile ilgili yaptığı araştırmalarla başladığı feminizm serüvenine Sati uygulamasının yanlışlığı ve yasaklanmasıyla devam etti. Hindistan’da kadınların Sati’yi gönüllü olarak uygulamasının genel kanı olarak kabul edilmesine karşın Mani, hiçbir kadının böyle bir uygulamayı dini ideoloji uğruna yapmayı göze alamayacağını belirtiyor. Birçok Hindu ve İngiliz’in de Sati sırasında kadınların söylediklerine, kaçmaya çalıştıklarına tanık olduğunu söyleyen Mani, kadınların bu eyleme kesinlikle zorlandığını savunuyor: “Sessiz ve başına gelene karşı koyamayan bir kadının, ölüme susadığını ya da cenette kocasının yanına gitmek istediğini nasıl düşünebilirsiniz?

Sati’nin hukuki boyutu

Dul kadınları ya da gelinleri yakma töresi çeşitli yıllarda çıkarılan kanunlarla yasaklansa da hiçbir kanunun bu zulmün önünde duramadığı görülüyor. Dul kadınların yakılmasıyla ilgili ilk kanun 1829’da Hindistan’ı sömürgesi yapan İngilizler tarafından çıkarıldı. Dul kadınların kocalaıyla beraber yakılmalarını yasaklayan kanun, geleneklerin daha ağır basması nedeniyle uygulanamadı. Bununla beraber Hindistan halkı tarafından hoş görülmeyen, İngiliz ordusuna hizmet eden üst sınıf Hinduların İngilizlerin Sati’nin bazı koşullarda uygulanmasına onay vermelerine göz yumması da kanunun sadece kağıt üzerinde kalmasında büyük rol oynadı. Ardından 1961’de Hindistan devleti tarafından çıkarılan kanunla, evlilik önkoşulu olarak drahoma talep etme, ödeme, kabul etme yasaklandı. Drahoma talep etmek veya ödemenin cezası ise 6 ay hapis cezası olarak belirlendi. Fakat Hindistan polisi tarafından verilen raporlara göre her yıl 2500 yeni evli kadının yakılması bu törenin vahşice devam ettiğinin bir göstergesi.

1986 yılında ise Hindistan Ceza Hukuku, “Drahoma ölümü” adlı bir kanun çıkardı. Drahoma ölümü, altı yıllık evlilik içerisinde normal olmayan koşullarda, kadının herhangi bir şekilde yanması ya da vücudunun ciddi boyutlarda hasar görmesine deniyor. kadının ölümünün drahoma ölümü olabilmesi için ölümünden önce kocası ya da kocasının akrabaları tarafından drahoma nedeniyle hakarete veya tacize uğramış olması gerekiyor. Eğer bu durum ispatlanırsa, kadının kocası ya da akrabaları ölümden sorumlu tutulabiliyor. Drahoma ölümünün sorumlusu olan kişi 7 yıldan başlayan hapis cezasına çarptırılıyor. Ceza duruma göre müebbete kadar uzayabiliyor.

“Hintli kadının ateşle imtihanı” üzerine 2 yorum

  1. dünyanın neresine bakarsak bakalım…birbirimizin etini yiyip duruyoruz….umut etmek bile yoruyor kalbimi….

  2. inanılır gibi deyil bir insanin cehize göre yakılması işgenceye uğraması rakamları okudukta dünyam yıkıldı bele bir töre nasıl uygulanır 21 ci yuz yılda bence bunların sorumlusu gelişmemiş dünya görmemiş insan olmaları deyil bunların sorumlusu gelişmiş ülkelerdir neden o ülkeye yaptırım uygulamıyorlar neden sadece kendi çıkarlarını arıyorlar dünyanın bir çok yerinde insanları katlediyorlar gülünesi sebeplerden dolayı .

Yorumlar kapalı.