Dijital medyada ifade özgürlüğü Tüyap 31’inci Uluslararası Kitap Fuarı’nda tartışıldı. Pen Uluslararası Yazarlar Birliği tarafından düzenlenen panelde Uluslararası PEN yönetim kurulu üyeleriyle birlikte Türkiye, Fas, İran gibi ülkelerden yazarlar dijital ortamda, ifade özgürlüğü önündeki engelleri tartıştı.
Geçtiğimiz cuma günü OdaTV davasını izleyen PEN heyeti içinde yer alan “Hapishanedeki Yazarlar Komitesi” Başkanı Marian Botsford Fraser, 16 Kasım’da Oda Tv davasında Hanefi Avcı’yı dinlerken başkasının bilgisayarına kolaylıkla suç yüklenebildiğini daha iyi anladıklarını ifade ederek “Hükümetler dünyada kendileri için tehdit oluşturan kişileri gözetim altına alıyor. Hükümet insan haklarını ihlal edip, cep telefonunuzdan sizi takip ediyor, bilgisayarlarınıza girerek dökümanlarımızın üzerinde oynuyor ve sizi tutukladıklarında bunları karşınıza delil olarak çıkartıyor, bu korkunç bir şey” dedi.
PEN Uluslararası Başkanı John Ralston Saul, tehlikeli kelimelerin her dilde mevcut olduğunu. özellikle hükümetlerin tehlikeli kelimelere ihtiyaçları olduğunu belirterek “terör” kelimesine yüklenen anlamın önemli bir sorun olduğuna dikkat çekti:
“Türkiye’de gözlemlediğim tehlikeli kelimeler ise ‘terör-terörizm’. Bu sözcüklerin içi son derece düşmanca doldurulmuş durumda. Terörle Mücadele Kanunu’nda yapılacak değişikliklerle masum yere hapishanede tutuklu olan gazeteciler yazarların dışarıya çıkmasını umut ediyoruz.”
20 yıldır Türkiye’de yaşayan PEN Yönetim Kurulu Üyesi Eugene Schoulgın, bu ülkede insanların çok fazla tabusu olduğunu, son 10 yıldır bu tabuların biraz da olsa yıkıldığını anlattı. Türkiye’de ne söylendiğinden çok kimin söylediğinin önemli olduğunu vurgulayan Schoulgın, “Polis ya da savcıysanız söyledikleriniz yüzünden başınıza bir şey gelmesi söz konusu bile değil, ancak yazar, gazeteci, müzisyenseniz bir şiirden bir dörtlük paylaşsanız başınıza gelmeyen kalmıyor, Tıpkı Fazıl Say örneğinde olduğu gibi” dedi.
PEN İngiltere Başkanı Gillian Slovo ise geçen yıl Londra’da bir siyahın öldürülmesi üzerine sosyal medyada başlayan örgütlenmelerin gösterilere dönüşmesini örnek vererek, hükümetlerin, denetleyemedikleri konuları sınırlama eğilimi içinde olduğunu söyledi: “Hükümetin bu olaylara tepkisi sosyal medyayı ve Blackberry’yi suçlamaya kadar gitti. ‘Blackberry telefonlardan mesaj gönderenler yüzünden eylemlerin yeri deşifre oldu’ gibi bir söylem üreterek böyle zamanlarda Blacberry telefonların BBM (Anında Mesajlaşma Uygulaması) özelliğini devre dışı bırakma kararı aldılar. Fakat eylemlerin yerini öğrenmek bu kadar zor değil. Zaten televizyonda haberlerde söyleniyor. Ama hükümet televizyonları kapatma kararı almıyor veya onları suçlamıyor. Hükümetler kendi erişemedikleri engel olamadıkları şeylere vatandaş eriştiği zaman kızıyor ve tepki gösteriyor.”
Panelin modoretörlüğünü yapan yazar Zeynep Oral, PEN komitesinin Türkiye’de bulunmasından büyük mutluluk duyduğunu belirterek “Hapishanedeki Yazarlar Günü”ndeki basın açıklaması ve Ankara’da Cumhurbaşkanı ile yapılan görüşmelerin olumlu geçmesinin tutuklu gazeteci ve yazarların durumuyla ilgili bir umut olduğunu söyledi.
Evet terör kelimesi tehlikelidir, ancak sayın konuşmacı, bu tehlikenin Terörün yaptıkları ve yapmak istediklerinden kaynaklandığını nedense bahsetmemiş. Bir yerde suç varsa onunla mücadele de vardır. Eleştirilmesi gereken suç ve suçlu ile mücadele değildir. Belki yöntemdir. Maalesef ülkemizde bu ikisi birbiriyle karıştırılıyor.Habere konu panelde de bence bu hataya düşülmüş.Gündeme ilişkin güzel bir haber olmuş elinize sağlık…