Duygu Ertürk
Cemil Tokpınar “aşk” kelimesini İslami kesimin lügatına sokan “romantik, İslamcı” yazar… “Ömür Boyu Aşk” isimli kitabı 6 ayda 40 baskı yaparak bir rekora imza attı. Bu kitap, düğünlerde nikah şekeri yerine dağıtıldı. “Sabah Namazına Nasıl Kalkılır” isimli son kitabının satışı da 1 milyonu çoktan geçti.
Tokpınar, kendini aşk mağdurlarını teselli etmeye adayacak kadar romantik; sabah namazına nasıl kalkılacağını kitlelere öğretecek ve “Namazla Diriliş Platformu”nu kuracak kadar İslamcı… Bu yüzden ona “orta yolcu aşk gurusu’”deniyor. Orta yolcu aşk gurusu, kitap yazmanın yanı sıra Moral FM’de bir radyo programı yaparak, aşk mağduru gençlerin sorunlarına derman oluyor, aşk yaralarını sarıyor. Yakında da bir TV dizisi projesiyle takipçileriyle buluşarak, evlilik dışı ilişkilerin önüne geçmeyi ve aile kavramını yaygınlaştırmayı hedefliyor.
– İslamcı bir yazar olarak kitaplarınızın bu kadar ilgi görmesini neye bağlıyorsunuz?
– Bir kitabın ilgi görmesi için bireysel ve toplumsal bir ihtiyaç olması lazım. O ihtiyaca sunulan kitabın da derde deva olması lazım. Toplum doğru aşka, doğru evliliğe müthiş bir şekilde aç. Bıkmış artık aldatılmaktan, incitilmekten. Huzur istiyor. Kitaplarımda da bunu buluyorlar. İnsanlar benim kitaplarımda okuduklarını, kendi hayatlarında uyguladıklarında birtakım değişiklikler görüyorlar.
– Nasıl saptayabiliyorsunuz o değişiklikleri?
– Bana gelen mailler, mektuplar bunu ortaya koyuyor. Mesela “Ömür Boyu Aşk” kitabıyla ben sorunlu olan bir aileyi huzura kavuşturdum; boşanma davası açmış çift kitabı okuduktan sonra boşanmaktan vazgeçti; boşanmış bir çift, kitabı okuduktan sonra tekrar evlendi. Böyle bir değişim söz konusu.
– Okurlarınızla hangi yollardan iletişim kuruyorsunuz?
– Okurlarımla çok sıcak bir iletişimim var. Radyo programı, TV programı, paneller…
– İlahiyat fakültesi mezunusunuz. Neden daha çok “gençlik-cinsellik-İslam” konusuna yöneldiniz? Gençlikte ne gibi eksikler gördünüz?
– Gençlerde gördüğüm en önemli eksiklik, tecrübesizlik. Tecrübe hayatta yediğimiz kazıkların bileşkesidir. Gençler hayata yeni başlamış, duygusal insanlar. Ben istedim ki onlara biraz yol göstereyim. Bir de ailelerde çok büyük sorunlar var. Boşanmalar beni çok üzüyor. Hiç tanımadığım bir Amerikan artisti boşansa ben kahroluyorum. E, kendi milletimin gençlerine bakıyorum: Yarım kalan aşklar, hatalar, pişmanlıklar, gözyaşları, ihanetler… Bunlar hep ahlak dışı. Yaşadığımız çağda da ahlaki zaaflar var.
– Size dert yanan aşk mağduru gençlerin durumunu sonradan takip ediyor musunuz? Evlenmiş mi, ayrılmış mı vs.
– Tabii. Mesela genç bir kızımız vardı. 6 ay nikahsız yaşamış biriyle. Sonra ayrılmış. Bana ulaştı. Çok pişman, perişan, intiharı düşünüyor… Geçmişe tövbe etmiş. Ben bunu yazımda okurlarla paylaştım. Derken bir erkek okurum bu kızımızla evlenmek istedi. Ben araştırdım önce bu delikanlının nasıl biri olduğunu. Sonra tanıştırdım onları. Evlendiler. Çok mutlular şimdi. Bir keresinde de bir kızımızla bir oğlumuz evlenmek istiyordu ama kızın babası vermiyordu. Ben önce çocukla ilgili bir araştırma yaptım. Olumlu görünce kızın babasıyla konuştum; çocuğun iyi birisi olduğunu söyledim. Sonra razı oldu baba. Evlendiler.
– Aşk mağdurları içinde kadınlar mı daha fazla erkekler mi?
– Kadınlar daha fazla. Çünkü duygusal. Güzel sözlere, vaatlere inanıyor hemen. Erkeklerde duygusal yön değil akıl ağır basıyor. O yüzden çok incinmiyor; gülüp geçiyor. Bir söz vardır: “Hanımlar erkeklerinin sonuncusu olmak, erkekler ise hanımlarının ilki olmak isterler.” Yani biliyor kadın erkeğin aldatabileceğini. Durulmasını istiyor.
– Hata yaptığını düşündüğünüz gençlere yaklaşımınız nasıl oluyor?
– Yaptıkları hataları onaylamadığımı söylüyorum elbette. Geçmişe tövbe etmesi gerekir. Ancak, teselli de ediyorum. İleride aynı hatayı yapmazsa ve düzgün bir hayat yaşarsa Allah affeder.
– Sizinle dertleşen genç kızlara aşk ilişkilerinde üzülmemeleri için ne gibi tavsiyelerde bulunuyorsunuz?
– Öncelikle nikaha çok zaman kala yaşanan ilişkiye karşıyım. Çoğu hüsranla sonuçlanıyor. Şarkılarda bile var: ‘Kim sevmiş de mutlu olmuş?’ İş ciddiye binince ilişki yaşanmalı. Yani okul bitmeli, kişinin önünde evliliğe engel bir şey kalmamalı. İffetli olsunlar. Erkeğin kılına dokunmasınlar. Eğer her şey evlenmeden önce yaşanırsa, gerdeğin büyüsü kalmaz. Ama bakıyorum aşk olayı ilkokullara, ortaokullara kadar inmiş. Gelecek adına moralim bozuluyor. Şimdi bakıyorum, aynı anda iki üç adamla görüşen kız, aynı anda iki üç kadınla beraber olan erkek… Toplumda yangın büyük, çok büyük.
– Aşk için “İlk insanla birlikte insanların arasında en renkli, en zevkli, en derin duygu çağlayanıdır.” diyorsunuz. Bir yandan da “Evlilik çağına gelmeden aşk meşru değildir.” diyorsunuz. Yaşı evlilik için erken olan iki genç, o duygu çağlayanının önüne nasıl geçecek?
– Şu anda yaşadığımız ortam bu tür duyguları körüklüyor. Çünkü gençlerin aşk ilişkilerinden rant elde edenler var. Bunlar da seviyeli-seviyesiz aşk ortamını devamlı körüklüyorlar.
– Kim bu rant elde edenler?
– Televizyonu, gazetesi, interneti…Gençler o dünyadan uzak durup, manevi yönlerini diri tutmalılar.
– İnternetteki tanışma siteleri için ne düşünüyorsunuz? Bu sitelerde başlayan aşklar var.
– İlişkinin internette başladığı aşklara hiç sıcak bakmıyorum. Zaten imanın zayıfladığı, ahlakın çöktüğü o sitelerde her türlü üçkağıtçılık oluyor. Ne hayır gelir orada başlayan ilişkiden? O siteler, gençleri tuzağa düşürüp, reyting yapıyor. Sağına soluna reklam yerleştirip, para kazanıyor. Bana gelen örneklerde de hiç iyi sonuçları olmadığını görüyorum. Ama daha önce normal ortamda tanıştığın biriyle mail, msn yoluyla iletişim kurarsın tabi ona bir şey diyemem.
– Sıkça ‘mecazi aşk’ deyimini kullanıyorsunuz. Nedir mecazi aşk?
– Gerçek aşkın dışında olan aşktır. Gerçek aşk, Allah’a, peygamberlere ve nikahlı eşimize olan aşktır.
– Evlenmeden aşık olunamaz mı?
– İşte o zaman hoş olmaz, meşru olmaz. Ama sözlüne, nişanlına da aşık olabilirsin. Günümüz gençleri gibi; “Aman şu kıza bakayım, bundan ayrılayım şununla da çıkayım, nikahsız onunla bununla düşüp kalkayım…” Doğru değil. Erkek yaparsa alçaklıktır, çapkınlıktır. Kadın için ahlaksızlıktır. Mesela ‘falanca manken filanca adamla aşk yaşıyor’ deniyor. O aşk değil, düpedüz fuhuş.
– Aşk yarasını İslam’la mı tedavi ediyorsunuz?
– O ifade bana ait değil ama aşkın ortaya çıkardığı sorunları İslami kuralları temel alarak tedavi ettiğim doğrudur. Dürüstlük, ahlaklı olmak, iffet… Bunların hepsi Kuran’da geçiyor.
– Size aşk gurusu diyenler haklı galiba…
– Bana İslami kesimin aşk gurusu diyerek teveccüh ediyorlar. Henüz o mertebeye ulaşmış değilim. Halk da aşk gurusu ne demek bilmiyor zaten.
– Daha önce bir TV programında Haydar Dümen’le karşı karşıya gelmiştiniz. Kendisi çağımızda ömür boyu aşk yaşanamayacağını savunuyordu. Siz tam tersini iddia ettiniz. Ne düşünüyorsunuz Haydar Dümen’in bakış açısıyla ilgili?
– Sadece ben değil, kişisel gelişimciler de bir işi bir kişi başarırsa diğerlerinin de başarabileceğini savunuyor.geçmişte bir ömür boyu mutlu mesut yaşamış çiftler var. Demek ki herkes ömür boyu aşk yaşayabilir.
– Ömür boyu aşk yaşayacağın kişiyi bulmak şans değil mi?
– Bunun için iki tarafın da çırpınması lazım. Çok yüce bir hedefiniz varsa uğraşmanız lazım. Ömür boyu aşkın da bir bedeli var. Beraber olduğun kişiyi yükselteceksin, geliştireceksin. Gençlere bakıyorum. Erkek gelmiş, “hergün kız arkadaşımla tartışıyorum” diyor. Bakıyorum, üstü başı dağınık, kulağında küpe, ağzı sigara kokuyor. Vallahi ben kız olsam ben de kavga ederim her gün onunla.
– Ama genç kızlar salaş erkekleri daha çok beğeniyor…
– Mazoşistse bilemem…Vallahi hayırlı olsun salaş erkek o zaman ne diyeyim? Salaş olsun, serseri olsun diyorsa, serseri bir şekilde kaybeder onu.
– O zaman aşkta dış görünüşü önemsiyorsunuz…
– Önemli tabi. Önce görsellik olacak. Biriyle berabersem, o kişinin derli toplu olmasını isterim. Bazı kadınlar çok kilolu. Sonra da kocam beni istemiyor diyorlar. E dikkat et sen de biraz! Beden kitle endeksi diye bir şey var. Kocan seni zayıf görmek istiyorsa kilo ver biraz bacım. Ne diye inatlaşıyorsun? Erkeklerin de duygusal davranmayı bilmesi lazım. Mesela biz eşimle birbirimize hala “gülüm” diye hitap ederiz. Şiir yazmıyorlar mesela karılarına…
– Siz şiir yazıyor musunuz eşinize?
– Tabi..şiir yazarım, mesajlaşırız. O mesajları da hep saklarım telefonumda. Hatta eşime yazdığım bir şiiri okuyayım size:
“Her deniz bir martı, her ömür bir tufan
Her rüya bir uyku, her nota bir şarkı
Her ağaç bir gök bulur.
Ama her insan senin gibi bir sevgili bulamaz aşkım!”
– Şiir yazacak yeteneği olmayanlar ne yapsın?
– Şiir yazmanın yöntemleri var. Ben öğreteceğim, hepsine öğreteceğim… Şimdi yeni kitabım çıkacak eşime yazdığım şiirleri topladığım… Okur kitlem de geniş olduğu için erkekleri daha romantik yapacağız.
– Peki eşiniz gibi, anlaşabileceği bir sevgili bulamayanlara ömür boyu aşk için esaslı bir formül verseniz…
– Çaba harcayacaklar. Güzel görünecek, karşısındakini geliştirmeye çalışacak. Tebessüm etsinler, espri yapsınlar. Şunu söyleyebilirim ki dünya güzellik kraliçesi benim kitaplarımda bahsettiğim şeyleri yapmazsa dünyanın en çirkin kadını olur; benim söylediklerimi yapan ise dünyanın en güzel kadını olur. Mesela iffetli olsunlar, kılık kıyafete, temizliğe, kiloya önem versinler. Eşleri mutlu olur.
– Tavsiyeleriniz hep kadınlara mı? Ya erkekler…
– Tabi erkeklere de söylüyorum. Göbeğine dikkat et, sigara içme, sakalını tıraş et, kılığına kıyafetine özen göster, kibar ol…
– Aldatma konusunda ne düşünüyorsunuz?
– Benim affedemeyeceğim tek şey ihanettir. Bunun önüne geçmenin temel şartı da şeffaflıktır. Yani bence bir adam eşinden cep telefonunu kaçırıyorsa, nerede olduğunu söylemiyorsa yani şeffaf değilse, şüphelenmek lazım o adamdan. Özellikle şu yaşadığımız çağda gizli kapaklı iş yapan adamdan kuşkulanmak lazım.
Bazıları da karşı cinsin fazla ilgisini bahane ediyor. Sen karşındakine cesaret vermezsen,eşine sadık kalırsan kimse de sana cinsel yakınlık duymaz.
– Kendi tecrübelerinize dayanarak, “Heyecan canlı tutulursa aşk sürer” demişsiniz. O heyecanı canlı tutmak için ne yapmak lazım?
– Aslında o kadar uzun bir konu ki… En önemli noktayı söyleyeyim: Romantizmi canlı tutmak. Kadın sorar adama: “Hani nerede sözlüyken, nişanlıyken aldığın çiçekler, hediyeler; nerede o güzel sözler, gidilen güzel restoranlar?” diye. Şimdi adam arıyor karısını: “Akşama yemeğe çıkıyoruz hadi hazırlan bakayım.’” diyor. Onun yerine: “Aşkım seni bu akşam güzel bir restorana yemeğe davet ediyorum, yemek hazırlama.” dese kadın ne kadar memnun olur. Ben karıma derim; hep böyle sürprizler yaparım. Mesajlaşmalar, yıldönümleri…Hepsi ömür boyu aşkın, evliliğin en önemli noktaları.
– Türkiye’de romantizmi bu denli canlı tutabilecek kaç çift vardır sizce?
– Türkiye’de erkekler ve hanımlar televizyona tutsak oldukları için, romantizm hikaye oluyor. Ben bir erkeğe karısına bir şey yapmasını söylüyorum, o bana vaktim yok hocam diyor. Hepsi hikaye. Bedel ödemiyoruz.
– Neyin bedeli?
– Aşkın bedeli…Her aşkın bir bedeli var. Kadın da erkek de ‘eşimin gönlüne nasıl girebilirim?’ diye düşünüp, bunun için uğraşmalı. Müthiş yemekler erkeğin hoşuna gider mesela. Kadın da yapsın. Neden yapmıyor? Ama inşallah bunu ben öğreteceğim.
– Bütün bu kitaplar, paneller, radyo programları… Bunlarla neyi hedefliyorsunuz?
– Aşktan musdarip olmuş kalplere şifa verecek bir çatı oluşturmak.
– Bunun ne kadarını başardınız?
– Daha yolun başındayım. şimdi yeni bir projem var: “Bir Milyon Aile Gönüllüsü” adında. İnsanların kendilerine ve çevresindekilere ışık tutmalarını istiyorum. Bunun için kitap, radyo-TV programı ve TV dizisi yapacağım. İnsanları eğiterek aşklar ve evlilikle ilgili kitleleri tetikleyeceğim.