“Kes-yapıştır” tarzı iddianame haberciliği yetmez




Alper Görmüş

Ergenekon iddianamesinin dallı budaklılığı, hazırlanışının uzun sürdüğüne ilişkin eleştirilerdeki haklı noktalar bir yana, savcıların aslında daha da uzun bir zaman dilimine ihtiyaç duyduklarını gösteriyor. Bunu, “dallı budaklılık”ın yanı sıra, bazı iddialarla ilgili olarak gösterilmesi gereken kimi ilave çabaların gösterilmemiş, gösterilememiş olmasından da anlıyoruz.

Bu durumda gazetecilere düşen iş, iddianamedeki bu türden iddiaların peşine düşmek ve onları ya geliştirmek ya da hükümsüzlüğünü göstermek olmalı.

İlginç bir örnek

İlginç bir örnek üzerinden bu söylediklerimi açmaya çalışayım…
Önceki günkü (26 Temmuz) gazetelerin bazılarında (Radikal‘de manşet), Danıştay saldırganı Alparslan Arslan’ın ailesinin hesaplarına saldırıdan sonra yatan, yatırılan paralarla ilgili bir haber vardı. Haber tümüyle iddianameye dayandırılıyordu. Hepsini temsilen, Radikal‘in haberinden aktarıyorum:

“DANIŞTAY BASKINCISI ARSLAN’IN AİLESİNE 100 BİN YTL GİTMİŞ! / PARAYA GÖRE BEYAN … Ergenekon iddianamesi, Danıştay baskınının tetikçisi Alparslan Arslan’ın anne ve babasının banka hesaplarına belirsiz bir kaynaktan yatan 100 bin YTL’ye dikkat çekti. Savcıya göre, dava sürecinde parça parça yatan bu paralar, aynı süreçte baba İdris Arslan’ın yaptığı açıklamalarla da paralellik arz ediyor…

“YILDIRIM’A DA VAR… Danıştay davasının diğer sanıklarından Osman Yıldırım’ın yakınlarının ve İlhan Parlak’ın banka hesaplarında da gözle görülür artış saptandı. Buna göre, Osman Yıldırım’ın iki yakınının, Danıştay saldırısından önce fazla hareket gözlenmeyen bir banka hesabına, çeşitli zamanlarda 26 bin 377 YTL para yatırıldı.”

Gazeteciye düşen

Ergenekon iddianamesi, yukarıda da dediğim gibi kendi başına büyük bir kaynak; orada bir sürü haber var ve “İddianame haberciliği”ni (bunu küçümsemek için söylemiyorum, bir tanım yapmak için söylüyorum) en iyi yapan gazeteler, önemliyi önemsizden ayırmasını en iyi becerebilen gazeteler olacak.

Örneğimize dönelim: Bu bilgileri iddianameden kesip gazeteye yapıştırmak ve böylece bir manşet elde etmekte hiçbir problem yok. Problem, devamında başlıyor. İddianamede yer alan bilgiler, adı üstünde, sadece bir iddiadan ibarettir ve bu iddiaların sorgulanması gazetecilik mesleği açısından yalnız meşru değil gereklidir de.

Burada gazetecilerin yapmaları gereken şey gayet açık: Savcının yapmadığı (ya da yapamadığı) şeyi yapmak, yani “banka kabarması”nın izah edilebilir olup olmadığını sorgulamak.

Radikaldoğru…

Geliyoruz bugünkü (28 Temmuz) gazetelere… Radikal, iki gün önce iddianameden verdiği haberin izini sürüyor. Alparslan Arslan’ın babasıyla konuşarak, banka hesaplarındaki artışı izah edip edemeyeceğini soruyor. Baba İdris Arslan dikkate alınması gereken bir cevap veriyor Radikalmuhabirine:

“Emekli ikramiyem ve İLKSAN’da biriktirdiğim param 48 bin YTL tuttu. Alparslan’ın OPEL marka bir otomobili vardı. Emniyet, gerekli işlemlerden sonra o arabayı bana teslim etti. Aldığım vekâletle o arabayı 16 bin YTL’ye sattım. Alparslan yakalandığında üzerinde bir çek vardı. O çek de daha sonra bana teslim edildi. Çekin 20 bin YTL karşılığını aldım. Alparslan ve bir arkadaşı, İstanbul Kadıköy’de bir ev satın almışlardı ve olaydan iki -üç yıl önce o evi satmışlardı. Alparslan ev satıldıktan sonra bana 40 bin dolar verdi. Devlet her şeyi biliyor, hepsini belgelendirebilirim.”


Staryanlış…

Stargazetesi, Radikal‘in iki gün önce manşetten verdiği haberi ancak bugün gene manşetten veriyor:

“NE KADAR PARA O KADAR İFTİRA / Tetikçi Arslan’ın babasının Danıştay cinayetinin neden işlendiğine dair açıklamaları ailenin banka hesabına para yattıkça değişti…”

Gerisini aktarmıyorum, bütün bilgiler iki gün önceki Radikalhaberiyle aynı.

Olduğu gibi iddianameden aktarılmış, hiç sorgulanmamış, hiç deşilmemiş bir haber…

Radikal‘in iki gün önce düştüğü hataya iki günlük tecrübeye rağmen Starda düşmüş. Radikalhatasını geç de olsa telafi etmişti, bakalım aynı şeyi Starda yapacak mı?