Kürtlerin gözünden Kürt sorununun çözümü

Türk ve Kürt kelimeleri aslında ne kadar çok birbirine benziyor. Oysa iki harfin yer değiştirmesi, bütün bir ülkeyi hatta birçok ülkeyi de etkisi altına alan bir kaosa neden oluyor. Bir dönem konusu bile açılmaya cesaret edilemeyen Kürt sorunu, son birkaç yılda konuşulur duruma geldi. Şimdilerde ise sorunun nedeninden ziyade çözüm önerileri tartışılmaya başlandı. Tabii, bu çözüm önerileri askeri operasyonlar değil, çözüm önerilerini getiren de maalesef hükümet değil.

Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV), hükümetlerin bugüne kadar çözümden çok sorun yarattığı Kürt sorunuyla ilgili bir rapor hazırladı. “Kürt Sorununun Çözümüne Dair Bir Yol Haritası: Bölgeden Hükümete Öneriler” başlıklı raporda ilk defa Kürtlerin görüşlerine başvuruldu. Aynı zamanda Kürt Sorunu Projesi kapsamında, Kürt sivil toplum kuruluşları, yerel yönetim ve siyasi parti temsilcileri ile kanaat önderleri ve uzmanların fikir ve önerilerine de yer verildi.

Kürt sorununa karşı geç kalınmış bir çözüm önerisi olarak nitelendirilecek raporun amacı, sorunun birinci derecede muhatabı olan Kürtlerin seslerini hükümete ve Türkiye toplumuna duyurmak… TESEV Yönetim Kurulu Başkanı Can Paker’in açılış konuşmasını yaptığı toplantıda Kürt sorunu, sadece bir terör sorunu değil, etnik, kültürel, hukuki, siyasal, sosyal, ekonomik ve psikolojik boyutları olan bir sorun olarak nitelendirildi. “PKK yokken de Kürt sorunu vardı; PKK tamamen yok edilse bile Kürtlerin sorunları ve talepleri var olacaktır” diyen Paker, sorunun çözümü yönünde atılacak her türlü adımın öncelikle demokratik süreçlere dayanması, politikalar geliştirilmeden önce Kürtlerin siyasi ve diğer temsilcilerinden görüş ve bilgi alınması, bu yapılırken de kapsayıcı olması gerektiğini belirtti.

Diyarbakır’da yaklaşık 20 bin kişiyle birlikte hazırlanan raporu anlatan TESEV Demokratikleşme Programı Direktörü Etyen Mahçupyan, yoğun baskılar altında çalışmalarını gerçekleştirdiklerini belirterek Kürt sorunuyla ilgili herhangi bir partiyi dışlamanın mümkün olamayacağını sözlerine ekledi.

TESEV Demokratikleşme Programı Yöneticisi Dilek Kurban ise çözüm odaklı bir rapor hazırladıklarını, sorunun ne olduğuna ve tarihsel boyutuna çok fazla değinmediklerini, özellikle insan hakları boyutuyla ilgilendiklerini vurguladı. Kurban’a göre çözüm siyasi, ekonomik, sosyal ve diğer alanlarda eş zamanlı adımlar atılmasıyla mümkün ve PKK’nın silah bırakması için özel bir çalışma yürütülmesi gerekiyor. Bunun için de Kürt sivil toplum temsilcilerinin ve siyasi partilerinin aracılığına başvurulması ve eski PKK militanlarının toplumda yer edinebilmelerinin sağlanması zorunlu.

“Kürt Sorununun Çözümüne Dair Bir Yol Haritası: Bölgeden Hükümete Öneriler” isimli raporda, devletin bölgeye dönük geliştirmiş olduğu eylem planlarının en kapsamlı olanı ve Türkiye’nin en büyük bölgesel kalkınma projesi olarak bilinen Güney Anadolu Projesi de (GAP) eleştiriliyor. GAP’in bugüne kadar uygulandığı biçimiyle stratejik bir ulusal enerji projesi olarak görüldüğü, fakat bölge halkının gözünde inandırıcılığını yitirdiği belirtilen rapora göre GAP, Kürt sorunu için bir çözüm teşkil etmiyor. Çünkü sorunun yaşandığı Muş, Bingöl ve Hakkari gibi iller zaten GAP içerisinde yer almıyor.

Yaklaşık otuz yıldır Kürt sorununu takip eden gazeteci Cengiz Çandar, panel konuşmasında sözlerine “Ben Türk’üm. Ben Kürt sorunuyla ilgili bir Türk’üm” diyerek başladı. Çandar, “Kürt” sözcüğüne duyulan alerjinin aşılması gerektiğini, örgütlenme ve ifade özgürlüğüne getirilen dil yasaklarının kaldırılması, üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı üzerine çalışma yapacak Kürdoloji enstitülerinin açılması, bölgedeki mahkemelere Kürtçe bilen personelin alınması, camilerde vaazların Türkçe ve Kürtçe verilmesi ve sağlık kurumlarına yapılan atamalarda Kürtçe bilen personelin tercih edilmesi gerektiğini belirtti.

Raporda, bölgede acilen kapsamlı bir mayın temizleme çalışmasına başlanması, yeşil kart alımlarının kolaylaştırılması, nitelikli öğretmenlerin bölgeye gönderilmesi ve özellikle ilköğretimde zorunlu olarak okutulan ant’ın kaldırılması gerektiği vurgulandı. Aynı zamanda bölgenin turizm açısından önemli bir istihdam ve gelir kaynağı potansiyeline sahip olduğu, doğu bölgesinin kış ve doğa sporları; güneydoğu bölgesinin ise kültür, tarih ve inanç turizmi açısından son derece zengin olduğu belirtildi.