Evcil hayvanların et, kemik ve sakatat gibi çiğ gıdalarla beslenmesi yönünde giderek artan bir eğilim gözlenirken, bilim dünyası bu beslenme türüne mesafeli yaklaşıyor. Evcil kedi ve köpeklerin “çiğ”, “ham” ya da “taze” olarak isimlendirilen mamalarla beslenmesini desteklekleyenler bu besinlerin hayvanların genetiğine daha uygun olduğu, işlenmiş besinlerde bulunan katkı maddelerini ve olası atıkları içermediği, dolayısıyla daha az hastalığa neden olduğu gibi gerekçelerle savunurken, kimi uzmanlara göre çiğ mamaların havyanlar için daha sağlıklı olduğu yönünde yeterli bilimsel veri yok.
Kurucusu olduğu firmada 2018 yılından beri evcil hayvanlar için BARF (biologically approved raw food) yani biyolojik açıdan uygun çiğ mama ürünleri sunan Naz Çakıroğlu, kedi ve köpeklerin taze gıdalarla beslenmesini “Kendi yiyeceklerimizde aradığımız özeni ve şeffaflığı, dostlarımızın yiyeceklerinde de aramalıyız” amacıyla açıklıyor. Çakıroğlu’na göre çoğunlukla mısır, soya ve pirinç yoğun üretilen kuru mamalar sağlıklı bir beslenme için uygun değil:
“Et kullandıklarını söyleyenler, ‘et unu’ gibi türev sanayi ürünleri kullanır ve bunun bizim yediğimiz etle yakından uzaktan ilgisi yoktur. Kimisi ise ‘etli’ kelimesini paketlerinde taşısa da, yalnızca et aroması kullanır. Bu bir kandırmacadır. Son yıllarda, biz nasıl insanlar olarak yediklerimizde ve paketlemelerinde dürüstlük aramaya niyet ettiysek, kendi adlarına konuşamayan dostlarımız için de bu talepte bulunmaya başlamalıyız.” Çakıroğlu, kedi ve köpeklerin genetik yapısının da sürekli kuru mamaya uygun olmadığını savunuyor:
“Her ne kadar evrimleşmeden bu yana görünümleri büyük ölçüde değişmiş olsa bile gen yapıları neredeyse tamamen aynı. Pek çok farklı besini sindirebilme kapasitesine sahipler.” Çakıroğlu’na göre kuru mamayla yürütülen tek tip beslenme hayvanların hastalanma riksini de yükseltiyor: “Değil kedi veya köpek, herhangi bir canlının her gün ve yıllar boyunca o içerikleri yiyerek sağlıklı olması beklenemez.”
“Kasaptan alınan çiğ gıdalar risk taşır”
Çakıroğlu’nun altını çizdiği belki de en önemli nokta, çiğ besleme (BARF) yönteminin mutlaka bir uzman yönlendirmesiyle uygulanması gerektiği: ”
“Kasaptan aldığımız et, kemik ya da organ, vitamin ve mineral dengeleri kontrol edilmeden verildiğinde kedi ve köpeklerin ihtiyaçlarını tam olarak karşılamadığı gibi bir çok probleme de sebep olabiliyor. Dünya üzerinde çiğ beslenmeye karşı duran veterinerlerin çoğu da zaten yanlış uygulamalardan dolayı çiğ beslenme karşıtı.”
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Veterinerlik Fakültesi Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülcan Demirel‘e göre çiğ diyetler, tam ve dengeli bir şekilde formüle edildiğinde bile kedi ve köpeklerin sağlığını çok önemli derecede iyileştirdiğinin kesin bir kanıtı yok:
“BARF taraftarları, evcil dostların ağız sağlığında gözle görülür bir ilerleme olduğunu, immün sistemi iyileştirdiğini, yaşama gücünü arttırdığını, deri ve tüy sağlığını iyileştirdiğini savunuyor. Eğer evcil dostunuzu bu yöntemle beslemeye karar verirseniz, besin madde ihtiyacını karşılayan ve insanların tüketebileceği kalitede ürünler seçerek bu riskleri azaltabilirsiniz. Ancak Amerikan Veteriner Hekimleri Birliği, İngiliz Veterinerler Birliği ve Kanada Veteriner Hekimleri Birliği gibi kuruluşlar, bu konuda bilimsel veriler olmadığı için çiğ beslenmesinden doğabilecek hayvan ve halk sağlığı riskleri konusunda hayvan sahiplerini uyarıyor. BARF diyeti mükemmel bir besleme şekli olmayıp olumsuz yönlerini bilerek, önlemlerini alarak uygulanması gereken bir beslenme şeklidir.”
BARF’ın riskleri neler?
BARF mükemmel bir besleme şekli mi? Gürcan Demirel şöyle cevaplıyor:
“İki önemli endişe var: Bu mamaların besin madde içeriği AAFCO (The Association of American Feed Control Officials) standartları ile karşılaştırıldığında kalsiyum ve fosfor bakımından yetersiz olduğu, oranların tehlikeli boyutlarda düşük olabileceği ortaya çıkıyor. Diğer taraftan çinko ve D vitamini bakımından da oldukça yüksek düzeydeler. BARF diyetinin, besin eksiği olmadan hazırlanması için, kedi-köpek maması konusunda bir beslenme uzmanına danışılması gerekir, aksi takdirde dostlarımız için son derece zararlı olabilir.”
Demirel’in dikkat çektiği ikinci nokta ise gıda güvenliği: “Kemiklerin mide-bağırsak sisteminde tıkanma veya perforasyon tehlikesi var. Çiğ et rejiminin savunucuları bakteri riskinin abartıldığını ve kedi ve köpeklerdeki mide enzimleri ve kısa bağırsak yapısının zararlı bakterilerle baş etmede yeterli olduğunu düşünmekte. Ancak salmonella (vücut direncini düşüren ishal ve ateş gibi semptomları görülen bakteri) vakaları ortaya çıkabiliyor ve insanlara geçebilme riski de söz konusu oluyor.”
Naz Çakıroğlu da çiğ mamada gıda güvenliğinin önemini vurguluyor: “Bu bir çok kontrol mekanizması gerektiriyor. Bir makalede Avrupa’daki çiğ yemlerin yüzde 75’ine yakın Salmonella ve Entrobacteriaceae tespit edildiğini okudum. Bu gerçekten korkunç! Bir yandan da bizim yaptığımız işin kıymetini ifade ediyor. Herhangi bir ürünümüzde bu analizlerin tek bir tanesinin bile pozitif sonuç vermesi dahilinde Türkiye Tarım ve Orman Bakanlığı bu işi yapmamıza izin vermez.”
Utrecht Üniversitesi’nde 2018’de gerçekleştirilen bir araştırma da piyasadaki çiğ mamaların gıda güvenliği açısından taşıyacabileceği riskleri ortaya koyuyor. Araştırma ekibinden Paul Overgaauw, the Guardian‘a yaptığı açıklamada Hollanda’daki köpek sahiplerinin yaklaşık yarısının, hayvanlarını tamamen ya da kısmen çiğ etle beslediğini söylüyor. Hollanda’da satılan sekiz çiğ gıda markasının 35 ürünü üzerinde ölçüm yaptıklarını belirten Overgaauw, bu ürünlerde salmonella, listeria gibi bakterilerin yanı sıra Sarcocystis ve Toxoplasma gondii parazitlerine rasladıklarını dile getiriyor. Örneğin ürünlerin yüzde 23’ünde böbrek sorunlarına yol açabilen E coli bakterisine rastlanırken, ürünlerin yaklaşık yarısında kontamine olmuş gıdalarda bulunan listeria gözlemleniyor.
Kuru mama zararlı mı?
Gülcan Demirel, yasal üretim iznini almış kuru mama üreten veya yurt dışından ithal edilen mamaları üreten firmaların bilerek ve isteyerek zararlı içerikleri bulunduran mamaları üretemeyeceğini ancak bilinçsizce merdiven altı üretim yapanların ürettiği mamalarda hayvanlar için zararlı içeriklerin bulunabileceği görüşünde: “Kuru mamanın faydalı olup olmaması içerdiği ham maddenin kalitesine ve sindirebilirliğine bağlıdır. Sindirilebilirliği yüksek olan ham maddeler ne kadar çok kullanıldıysa dostlarımız bu mamalardan daha yüksek oranda faydalanır. Sindirilebilirliği düşük hammaddeler içeren mamaları iyi değerlendiremeyecek ve dışkı ve idrarla vücutlarından uzaklaştırmak zorunda kalacaktır.”
Demirel, ister kuru mama, ister BARF ya da ev yapımı mama olsun, olumlu ve olumsuz taraflarının olduğunu söylüyor. Hayvan beslenme uzmanına göre BARF diyeti tercih edilecekse mutlaka bir uzmandan yardım alınmalı, kuru mamada ise sindirilebilirliği yüksek, kaliteli, kuru mamaların tercih edilmeli.
“Deneyerek karar verebilirsiniz”
Veteriner Hekim Olcay Sahillioğulları, tıpkı Demirel gibi, her iki besleme yönteminde de sorunlar olabileceği görüşünde. “Örneğin BARF diyetini tercih eden evcil dostların sahipleri, sindirim sistemi bozuklukları, bağırsaklarda ve dışkılamada problemlerle karşılaştıklarını söylüyor. Kuru mamayı tercih eden evcil sahipleri ise kedi veya köpeklerinin tüylerinde dökülme, ağız ve diş sağlıklarında bozulma gözlemliyorlar.”
Sahillioğulları’na göre BARF diyeti için önemli olan nasıl ve ne şekilde uygulandığı. Kuru mamada ise kaliteli ürünler tercih edilmeli. Yüksek proteinli besleme yöntemlerini tercih ediyorsanız, kedinizin veya köpeğinizin enerjisini atmasında mutlaka yardımcı olmalısınız. Besleme yöntemlerini uygulamaya başladıktan sonra artıları ve eksileri göz önünde bulundurup, kararınızı verebilirsiniz.
Tam aradığım bilgilerdi! Harikasınız!👏🏻👏🏻👏🏻👏🏻
Her yönüyle çok yararlı bir araştırma.
Kutlarım.
Güzel aydınlatıcı bir yazı olmuş teşekkürler👍👍👍
Cok tesekkurler böyle acıklayıcı ve önemli bilgilere keske daha sık ulaşabilsek.harika bir yazı ve arastırma.