Teması, “Kusurluluk / Imperfection” olarak belirlenen İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından ilk kez düzenlenen, İstanbul Tasarım Bienali geçen hafta başladı. Kentsel tasarım, mimarlık, endüstri ürünleri tasarımı, grafik tasarım, moda tasarımı, yeni medya tasarımı gibi başlıca alanlar ile ilgili tüm yaratıcı ürün ve projeleri kapsayan bienalin kuratörlüğünü Emre Arolat ve Joseph Grima yapıyor.
12 Aralık’a kadar sürecek olan bienal kapsamında küratöryal sergilerin yanı sıra, üniversitelere yönelik olarak düzenlenen akademi programı projeleri, atölye çalışmaları sergileri ile paralel katılımcı etkinlikleri, iki ay süresince şehrin farklı noktalarına yayılacak. Kentsel tasarımdan (çevresel, kentsel ve bölgesel planlama) mimariye, endüstriyel tasarımdan fotoğraf, grafik, moda, tekstil ve interaktif tasarıma, ilgili tüm diğer yaratıcı alanlar da dâhil olmak üzere çok geniş bir yelpazeye sahip olacak sergilere toplam 514 başvuru yapıldı. Her iki sergi için Türkiye’den toplam 236 proje başvurusu gelirken, ABD, Almanya, Belçika, Fransa, İngiltere, İtalya, İspanya, Yunanistan’ın da olduğu 48 farklı ülkeden toplam 278 başvuru yapıldı.
Bienalin “Kusurluluk/Imperfection” teması çerçevesinde yapılmasını öneren isim olan Londra Tasarım Müzesi Direktörü ve İstanbul Tasarım Bienali Danışma Kurulu Üyesi olan Deyan Sudjic’e ilham veren ise İstanbul’un kendisi olmuş. Böyle bir temanın içeriğini incelemek için İstanbul’dan daha iyi bir şehir olamadığını savunan Sudjic, “Çünkü sonsuz katmanları olan bu şehir sürekli gelişen kentsel, sosyal ve kültürel değişimin getirdiği bir canlılığa sahip. Bir şehir olarak İstanbul kusursuzluktan çok uzak, buna karşın dünyadaki en enerji verici ve en hareketli şehirlerden birisi. Bu şehrin kendine has özelliği, bu kusurluluğun doğurduğu belirsizlik ve geçicilik durumu. Bir tema olarak kusurluluk bir yandan İstanbul’un farklı yaratıcı potansiyeline övgü niteliği taşırken, bir yandan da günümüz dünyasında tasarım ile ilgili geniş bir bakış açısının oluşumunu destekleyecek. Dünyaya İstanbul hakkında bir şeyler söylerken çağdaş tasarımın doğası adına keskin bir bakış açısı sunacak” diye gerekçesini açıklıyor.
Standardı olmayan kent İstanbul
Gündelik telaşın hay huyu içinde kimi zaman görmediğimiz kimi zaman da söylenip geçtiğimiz o kadar çok kusurluluk barındırıyor ki İstanbul Sudjic’in ilham almasına şaşmamak gerek. Kentin pek çok alanında standart yok. Kaldırımlardaki taşların çarpıklığı, yüksekliklerinin standart olmaması aynı şekilde kaldırımların dar olması şehir insanını yoruyor. İstanbul halkının büyük kısmının kullandığı toplu taşıma araçlarındaki akbil makineleri bile aynı yerde, aynı yükseklikte değil. Metrolarda bulunan turnikelerin geçiş genişlikleri ise herkesin geçebileceği boyutta değil. Görme engellilerin bir yerden bir yere seyahat etmekten tutun da yürümekte bile yaşadıkları zorluklar ortada. Esnafın sokakları bilinçsizce işgal etmesi sokakların darlığıyla birleşince görme engeli olmayanlar için bile hareket edebilmekte zorlanıyoruz. İstanbul’da yaşamıyor adeta yaşama mücadelesi veriyoruz.
Tasarım Algısı ve Çevre Bilincini Geliştirme Derneği (TAG Platform) “Herkes için yaşam” sloganından yola çıkarak kent kusurlarını inceliyor. Bienale “İstanbul Tasarım Bienali Akademi Programı” kapsamında katılan ve ağırlıklı olarak mimarlık fakültesi öğrencilerinden oluşan Tag Platform, yaşadığımız şehrin iyi tasarlanmış ögelerden oluşmasının herkesin ihtiyacı olduğunu vurguluyor. Bienal’in teması olan “Kusursuzluk”a karşı “kusurlar”ı görmeyi hedefleyen TAG Platform ekibi İstanbul’da vatandaşı sınırlayan her türlü kent kusurunu gözler önüne seriyor. Yaşlısından görme engellisine, kilolusundan çocuğuna, bebekli ebeveynlere, fiziksel engeli olanlara “herkes için kolaylık!” diyor. İKSV Tasarım Bienali kapsamında “Karaköy Olimpiyatları”na hazırlanan Tag Platform, Karaköy’ün kosmopolit yapısı, farklı ulaşım araçlarının olması, farklı kent kullanıcılarının bir arada olması nedeniyle Karaköy'deki aksaklıkları inceliyor.
Yüksek Mimar ve Tag Platform’un Genel Koordinatörü olan Banu Binat, “Kent mi kusurlu? İnsanlar mı kusurlu?’ İdeal insanın dışındaki herkes kusurlu mu?” sorularından yola çıkarak projeye başladıklarını belirten Binat, “İstanbul’da yaşayan herkes mutlaka bir sorunla karşılaşıyor. Çünkü kentin tasarlanmasında kusur var. Caydırıcı cezalar olmalı. Rampaların önüne park etmek de aynı şey bebek arabalı biri geçemeyecek belki. Bilinci, farkındalığı yaratmak önemli önce onun bilinçlendirilmesi gerekiyor. Biz aslında farkındalık oluşturmak için bu projeyi gerçekleştiriyoruz. Bireyler olarak doğru tasarlanmış kenti talep etmeliyiz. Kusurları, bozuklukları, aksaklıkları hiçbirimizin kabul etmemesi lazım. Kanıksamamalıyız. Önemli olan bilinçlendirmek ve talep etmek” dedi.
26 üniversite katılımcı
İstanbul Tasarım Bienali, eğitim dünyasının etkinliklere katılımını sağlamak ve bienalin ana teması “Kusurluluk” (Imperfection) hakkında daha farklı bakış açıları sunan bir içeriğe ulaşmak amacıyla, İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir ve Kıbrıs’ta bulunan 26 üniversitenin 74 bölümü ile işbirliği gerçekleştirildi. Üniversitelerin, kentsel tasarım, mimarlık, endüstriyel ürün tasarımı, grafik tasarım, iç mimarlık, yeni medya tasarımı, moda tasarımı ve iletişim tasarımı disiplinlerindeki bölümleri, 2011-2012 akademik yılı içerisinde, bienal teması üzerine birçok farklı açılımla gerçekleştirilen atölyeler, ders projeleri ve yarışmalarla ortaya çıkan değişik ürün ve fikirler sunacak. Bunun yanı sıra, panel ve kolokyum gibi etkinliklerle, tasarım bienali izleyicilerine farklı alanlarda zengin bir içerik sunulacak. Aralarında İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin de olduğu Akademi Programı’na katılan üniversiteler, projelerini İstanbul’daki kampuslerde veya kendi belirledikleri mekânlarda sergiliyorlar.