Bu uzun yazı Türkiye nüfusunun tahmini olarak yüzde 20’sinin yaşadığı İstanbul’un, tabir yerindeyse tam göbeğinde yer alan Taksim’e nasıl gidilebileceğini anlatacak. “Ne olacak atlarsın arabana gidersin” ya da “İster dolmuş ister otobüsle ve hattı ne kadar kısa da olsa güzergahın uygunsa metroyla da gidiliyor” diye de düşünebilirsiniz. Ama kazın ayağı artık öyle değil. Daha doğrusu 7 Kasım gününden bu yana değil. Nedeni malum; çünkü bir devrim gibi sunulan Taksim Yayalaştırma Projesi tüm hızıyla sürüyor.
Ne konuyla ilgili uzmanlardan, ne de sivil toplum kuruluşlarından görüş alınmadan bir oldu bittiye getirilerek çalışmaları başlayan proje İstanbulluları canından bezdirmiş durumda. Canınızdan bezmek için ille de Taksim civarında yaşamak ya da o bölgedeki eğlence mekanlarının müdavimi olmak da gerekmiyor. Yazının başında dedik ya Taksim İstanbul’un göbeği diye. İşte ondan. Öyle ya da böyle illa ki Taksim’e yolunuz düşer. Benim de, en azından öğrencisi olduğum İstanbul Bilgi Üniversitesi’ne gidebilmek için sıklıkla düşüyor. İstanbul’un ve elbette Taksim’in zaten çileli olan trafik sıkışıklığı bölgenin dört bir yanının şantiyeye dönmesiyle daha bir çileli hale geldi. Araçla gitmekten vazgeçtim yaya olarak dahi Taksim’de bir yerden bir yere gidebilmek artık bir “trophy” tecrübesi gerektiriyor. Nasıl mı? Buyrun okuyun.
Maraton başlıyor
Bu yazıyı okuyacaklara, araçla Taksim’e nasıl gidibebileceğini anlatmak için kendimi kurban ederek ilk önce 1’inci Levent’ten bir İETT otobüsüne binerek Taksim’e gitmeyi denedim. Güzergahın her zamanki trafiği Zincirlikuyu üzerinden geçip Şişli’ye ulaşana dek eskisi gibiydi. Ancak Şişli’ye geldiğimizde otobüste bulunan benim gibi gençlerin cümbür cemaat inmesi ve yollarına yürüyerek devam etmesi 3 haftalık tecrübeyle ilgiliydi elbette.
Bu tecrübe nedeniyledir ki otobüsteki 50 yılı devirmiş yolcuların yaş ortalamasını düşüren bir ben kalmışım. “Kalmaz olaydım” diyorum ama görev beni bekliyor. Ben de trafiğin açılmasını. Ama açılacak gibi de görünmüyor. Dışarından gelen korna sesleri, oütobüsün içinde söylenenlerinkine karışıyor. Amcalar, teyzeler söylendikçe daha bir sinirleniyorlar. Aralarında, “Bitince güzel olacak ama” gibisinden naif düşüncelerini dillendirmeye kalkanlar zılgıtı yiyor. Bu çileyi her gün defalarca yaşayan şoförler ise herkesten dertli. Yolcuların, artık sıkışan trafikte her bir noktanın durak olarak kullanıldığı güzergahta kendisini dışarı atarak “kurtulabileceği” bu çilenin gönüllü mahkumları olmuşlar artık.
Ortada yol yok
Bölgenin nadir yeşil alanlarından biri olan ve tüm Taksim’i bir şantiyeye çeviren porje tamamlandığında artık esamisi okunmayacağını düşündüğüm Gezi Parkı’ndan geçerek Taksim’e ulaşmak bir çözüm olabilir. Ama ben caddenin sağ tarafından Talimhane yönünden gitmeyi tercih ediyorum. Zaten şu şantiyeleri çevreleyen tahta perdeler olmasa Taksim görülebilir mesafede. Ama kaldırımların ortadan kalktığı, insanların neredeyse birbirinin üzerine basarak yürüdüğü, her adımınızda ayaklarınıza paçalarınıza sıçrayan çamurlarla kaplı daracık yollardan gitmenin çok akıllıca olmadığını anlıyorum.
Metro en akılcı çözüm
Simit Sarayı’nın önündeki eskiden trafik ışıklarının olduğu bölge tahta perdelerle de çevrilmiş. Tahtaların üzerindeki “Yayalar için mecburi yol” yazılı levhalar oklarla hangi yöne
Nihayet karşıya geçebileceğim bir “geçit” çıkıyor karşıma. Kendimi araçların arasına bırakıp, kazasız bir şekilde karşıdan karşıya geçebiliyorum. 1’inci Levent’ten otobüsle başlayan yolculuğum, kaldırım ve yaya geçidi bulunmayan yollarda kendimi zaman zaman arabaların önüne atarak, şoförlerin hem birbirleriyle hem de yayalarla tartışmalarına tanıklık ederek 1,5 saatte Taksim’de tamamlanıyor. Dönüşte “Gezi Parkı’nı
Belediyeden hemşehrilerine müjde!
Bu çileli denemeden bir kaç gün sonraysa İstanbul Büyükşehir Belediyesi hemşehrilerine “müjdeli” haberi duyurdu. Şantiyelerin olduğu bölgede bir “üst geçit” açıldı. Üst geçit dediğime bakmayın. Kazılı alanın hemen üstünde yoldan hafif yüksek bir geçit işte. Tarlabaşı
Peki ya Aksaray güzergahı?
Ertesi gün Aksaray yönünden Taksim’e meydana gelişi merak ediyorum. Bu kez dolmuşla seyahat ediyorum. Aksaray’dan başlayıp Unkapanı Köprüsü’ne gelene dek kâh otobüs durakları kâh trafik ışıkları derken zaten güç bela ilerledikten sonra Şişhane yokuşunu tırmanmaya başlıyoruz. Unkapanı Köprüsü’nden hemen sonra kısa bir an sürat yapabilen dolmuş ancak Tepebaşı’na kadar gidebiliyor. Güzergahın tecrübelilerinden genç olanlar da zaten hemen inip tabana kuvvet yürümeye başlıyor. Çünkü araçla gitmek neredeyse imkansız. Yine yaşını başını almış yolcularla birlikte ben kalıyorum dolmuşun içinde. Taksim’e, daha doğrusu dolmuşların durağına ulaşmak hayli zaman alacak. Yol, çalışmalar nedeniyle kimi yerlerde tek şeride de düşünce Şişhane’den dolmuşun son durağına ulaşmak neredeyse yarım saati buluyor. Bakırköy dolmuşları eskiden durak olarak kullandıkları yerin 50 metre kadar aşağısında indiriyor yolcularını. Zatan artık durakları da yok. Aradaki refüjler bozularak U dönüş yapmaya imkan veren bir geçit açılmış yolun ortasına. Dolmuş yolcuları da zaten tam dönüş noktasında, herhangi bir aracın altında kalmamaya dikkat ederek iniyorlar.
•Taksim Meydanı’ndaki çalışmalar sırasında; Şişhane yönünden gelip, son durağı Taksim olan hatlarda İETT otobüsleri, Tarlabaşı Bulvarı’nda çalışmaların başladığı bölgeye gelmeden yolcularını indirip U dönüşü yaparak tekrar Şişhane yönüne dönüyor. • Harbiye yönünden gelen otobüsler içinde son durağı Taksim olanlar ise; Divan Oteli-Asker Ocağı Caddesi-Mete Caddesi – Taksim Meydanı’na gelip aynı güzergahtan geri dönüyor. • Harbiye yönüne gidecek otobüsler; Tarlabaşı Bulvarı-Taksim Meydanı-Mete Caddesi-Asker Ocağı Caddesi (Divan Oteli önü) üzerinden Harbiye yönüne gidiyor. • Tarlabaşı yönüne gidecekler ise Abdülhak Hâmit Caddesi (Eski Elektrik İdaresinin bulunduğu yol) üzerinden Şişhane yönüne devam ediyor. • Taksi ve dolmuşlar halen kullanılan bekleme yerlerinin 100 metre kadar gerisinde konuşlanarak, İETT otobüsleri gibi, geçici trafik güzergahını kullanıyor.