Mısır’daki devrim mi, sosyal medyayla devrim olur mu?




Arap dünyasındaki ayaklanmalar ve sosyam medyanın rolü Bilgi’de tartışıldı. USA Sabah yazarı Taha Kılınç, yaşanan hareketlilikte sosyal medyanın büyük etkisi olduğunu, ancak Mısır’da yaşananların devrim olarak nitelendirilemeyeceğini söyledi. Bilgi Ühiversitesi’nden Erkan Saka ise yıllanmış diktatörlerin devrilmesinin küçümsenemeyecek bir değişime işaret ettiğini vurguladı.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal Bilimler Klübü’nün (SBK) 16 Mart’ta düzenlediği “Arap Dünyasındaki Hareketlilik ve Sosyal Medyanın Rolü” adlı panelin konuşmacıları TRT’de yaptığı Sosyal Medya isimli programdan tanıdığımız ve Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Erkan Saka ve USA Sabah gazetesi yazarı, Orta Doğu uzmanı Taha Kılınç’tı. Panelde hem dünya kamuoyunu hem de Arap dünyasını yakından ilgilendiren değişimler ve yaşananları tetikleyen sosyal medyanın yöntemleri, etkileri ve neticeleri tartışıldı.

“Devrim değil!”

Taha Kılınç, Sidi Bouzid’te bir seyyar satıcının kendini yakmasıyla başlayan ve önce Tunus sonra Mısır’a sıçrayan ,Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun deyimiyle “domino etkisi” yapan hareketliliğin sosyal medyanın ürünü olduğunu söyledi. Kılınç, “Mısır’da yaşananların devrim olduğuna inanmıyorum. Mısır anlatılırken hep gerçek bir devrim olmuş gibi heyecanla anlatılıyor.” Diyerek, devletin başında olan Hüseyin Tantavi’yi Hüsnü Mübarek’in atadığını ve Mübarek’in kenardan izlediğini vurguladı.
Sosyal medyanın Facebook ve Twitter’ın yanı sıra El Cezire televizyonunun da dahil olduğu bir mecra olduğunu ifade eden Kılınç, “El Cezire ‘insanlar tahrir meydanında toplanmaya başladılar’ dediğinde aslında tam da öyle bir durum yoktu. Ama böyle bir algı yarattı.” diyerek sosyal medyanın etkisini vurguladı. Katar için El Cezire’nin bir PR (Public Relations – Halkla İlişkiler) çalışması olduğunu ifade eden Kılınç, Suudi Arabistan, Bahreyn ve Mısır rejimlerinin “Arapların içindeki bazı mecralar aleyhimize yayın yapıyor. Bizi iktidarsızlaştırmaya çalışıyorlar.” dediklerini söyledi.

“Mübarek geldi refaha kavuştuk”

Hüsnü Mübarek’ten önce devletin başında Enver Sedat’ın olduğunu ve şu anda Mübarek için söylenenlerin, zamanında Sedat için de söylendiğini ifade eden Kılınç, “Hüsnü Mübarek de ilk geldiğinde halk ‘refaha kavuştuk’ dedi ama şimdi Mübarek’ten nefret ediyorlar” diyerek “gelen gideni aratmasın” vurgusunu yaptı. Mısır’da Mübarek dışında başka birşey değişmediğini anlatan Kılınç, sürecin “devrim” mi yoksa “başlangıç” mı olduğunun önümüzdeki günlerde belli olacağına dikkat çekti.

“Kesinlikle devrim!”

Taha Kılınç’tan sonra mikrofonu alan Erkan Saka, Kılınç’ın düşüncelerine katılmadığını ifade ederek sözlerine başladı. Mısır’daki devlet başkanının iktidardan inmesinin sembolik olarak bile çok önemli olduğuna dikkat çeken Saka, milyonlarca insanın sosyal medyayı kullanarak bunu yapabilmesinin dahi interneti vazgeçilmez kıldığını söyledi. Sosyal medyanın rolünün 1999’da Dünya Ticaret Örgütü’nün Seattle zirvesinin sabote edilmesinden beri arttığını ifade eden Saka, “Web’in yeni aldığı hallerle, daha da ‘sosyalleşmesiyle’, internetin etkisi var mıdır yok mudur sorusunun kendisi bile anlamsızlaşıyor.” dedi.
Yakın zamanlarda Doğu Avrupa’dan İran’a toplumsal hareketlerde özellikle Twitter’ın rolünün çokça vurgulandığını söyleyen Saka, Barack Obama’nın seçim kampanyasının da noktayı koyduğunu belirtti. Saka, Tunus ve Mısır’da yıllanmış iki diktatörün devrilmesinin, diğer Ortadoğu diktatörlerinin de koltuklarının sallanmasının yaşandığı şu günleri “malumun ilanı” olarak değerlendirerek “Diktatörlerin devrilmesi küresel devrimin en medyatik yansıması.” dedi. Saka, ayrıca bu süreçte sosyal medyanın yanı sıra eylemlerin koordinasyonunda “vatandaş gazeteciliği” sayılabilecek her araç ve yöntemin de kullanıldığını söyledi. “Google Map’ten polislerin nerede olduğunu insanlar söyledi ve oralardan geçerken dikkatli olunması gerektiği yazıldı, çizildi. Bu şekilde dijital haritalar kullanıldı, çatılardan yapılan gözlemler tweet’lendi, Youtube’a videolar, Flickr’a fotoğraflar yüklendi” diyen Saka, bir mecranın durdurulduğu yerde diğerinin devreye girdiğini ve bunun artık sosyal medya içinden olmasının bile gerekmediğini ifade etti. Konuşmacı Taha Kılınç’a bakarak “Sonuca endeksli düşünmüyorum” diyen Saka, medyadaki haberlerin neyin yayınlanacağı neyin yayınlanmayacağı hususunda filtrelendiğini ancak sosyal medyada böyle bir filtre olmadığını belirtti.

“Çeşme başında ancak köyün kızı konuşulur”

Panele gelenlerden Greenpeace üyesi olduğunu ifade eden dinleyicinin “Tıkla, iki ağaç kesilmesin diye mailler geliyor. Ne yani tıkladığımda iki ağaç kesilmiyor mu” diyerek, yürüyüşlerin sosyal medyadan daha etkili olduğunu savunmasına, “Ben de bir parti daveti yaptım; 500 kişi geleceğini yazmış ama 35 kişi zor geldi” şeklinde karşılık veren Saka, devrimle bunun kıyaslanamayacağını söyledi.

Dinleyicilerden Bilgi Üniversitesi İşletme Enformatiği 2010 mezunu Yunus Çolak sosyal medyanın olmasıyla olmaması arasında bir fark bulunmadığını söyleyerek “Önceden insanlar mahallesinin cami avlusunda, çeşme başında, kahvehanede bilgi paylaşımı yapıyordu, şimdi ise Facebook’ta Twitter’da. Değişen yalnızca çerçevesi.” dedi. Buna karşılık “Oturduğun mahalleyi yalnız sen değil ailen de seçer. Ama sosyal medyada istediğin çevreyi kendin oluşturabilirsin.” diyen Saka, “Çeşme başında köyün kızı, Ahmet’in tarlasından başka bir şey konuşulmaz.” sözleriyle fikir alışverişinin değişik çerçevede gerçekleştiğini vurguladı.

Erkan Saka, aklı başında hiçbir aktivistin ekran başında bir devrim yapmayı düşünmeyeceğini ancak artık bilgisayar ekranını hesaba katmadan devrim yapmanın da mümkün olmadığını belirtti.