Otoyoldaki ayı

Doğan Haber Ajansı (DHA), 24 Ekim 2009 Cumartesi günü öğle saatlerinde Erzincan muhabiri Recep Demirci’nin imzasını taşıyan bir haberi servis etti. Habere göre Muti Köprüsü yakınlarında yolun karşı tarafına geçmeye çalışan biri yavru üç ayı, ağır tonajlı bir aracın tekerlekleri altında “telef olmuş”tu. Ayıların iç kanama sonucu öldüğü belirlenmiş ve kazayı yapan sürücü, Recep Demirci’nin verdiği bilgiye göre, “durmayarak yoluna devam etmiş”ti.

Erzincan’daki ayılar, Türkiye’de tekerler altında can veren binlerce hayvandan sadece üçü. Vahşi ve tükenen bir tür olması nedeniyle onların ölüm haberini gazete sayfalarında görebiliyoruz. Tıpkı geçtiğimiz yıl mayıs ayında Marmaris Datça yolunda bir bölge sakini tarafından can çekişirken bulunan, yine de kurtulamayan ve üzerinde henüz bilimsel bir çalışma bile yapamadığımız en nadir kedilerden karakulak (Caracal caracal) gibi. Diğerlerinin de haber değeri yok zaten! Kediler, köpekler, besi hayvanları… Gözümüzün önündeler çünkü. Biz otoyolda ilerlerken onlar can veriyor. Ben binlerce diyorum ama gerçek sayı konusunda bir tahmin bile yok; belki de milyonlarca. Fakat en acısı araç trafiğinin neden olduğu hayvan ölümlerinin boyutunu anlamak üzere herhangi bir çalışma, bir çaba kırıntısı bile olmaması.

Karayolları: “Hayvanların otoyollara girişi yasak”

Karayolları Genel Müdürlüğü, 15 Ekim 2009’da Genel Müdür Yardımcısı İhsan Akbıyık imzasıyla verdiği cevapta, HaberVs’nin “Otoyollardaki hayvan ölümlerinin engellenmesine dair tedbirlerin ne olduğu” yönündeki sorusunu cevapladı. Akbıyık, cevap yazısının girişinde, 1593 Sayılı Erişme Kontrollü Karayolları Kanunu’nun 1. maddesine göre yaya, hayvan ve motorsuz taşıtların “erişime kontrollü karayolları”na giriş ve çıkışının yasaklandığı hatırlatmasını yaparak şunları yazıyor:

Bu nedenle otoyola girmesini yasakladığımız gerek hayvanların ve gerekse yayaların girişlerini önlemek için tüm otoyollarımız boyunca bağlantı kolları dâhil tel çitle kapatılmıştır. Meskûn mahallerde ise girişlerin önlenmesi için beton duvar ve üzerinde, kesilmesi zor jiletli tel çit uygulamalarımız mevcuttur. Ayrıca otoyolda görevli personelimizin sürekli kontrollerinde kötü niyetli kişilerce kesilerek hayvanların geçişlerine maruz bırakılan tel çitlerin tespitini yaparak onarımını yaptırmaktadır.”

Belli ki genel müdürlük, sorunun sadece “paralı yolları” kapsadığını düşünüyor ya da böyle düşünmek istiyor. Ancak yine de hayvanların otoyollara girişini yasaklamak, onların yollara girerek ölmesini engelleyemiyor.

“Sürücüler hayvana çarpmak üzere eğitildi”

HABERTÜRK gazetesi otomotiv editörü Hakan Özenen, araç sürücülerinin hayvan ölümlerini engelleyebileceği görüşünde. “Sürücü öncelikle kendi güvenliği için araç kullanmalı. Bu hayvanların da hayatını korumak anlamına gelir. Ancak uzun yıllar boyunca sürücüler kendi güvenliğiniz tehlikeye girecekse ‘hayvan görünce çarp, ani fren yapma, direksiyonu kırma’ diye eğitildi. Bu durum son yıllarda elektronik sistemlerin gelişmesiyle değişmeye başladı. Örneğin yollara sık sık geyiklerin çıktığı İsveç’te, Volvo firması tarfından geyik testleri yapıldı. Bu testler diğer firmalara da ilham verdi. Ve ani salınıma giren aracın devrilmesini engellemek için ESP (Electronic Stability Program – Elektronik Denge Programı) gibi sistemler geliştirildi.”

Özenen, en büyük ölüm oranının kentlerdeki hayvanlar olduğuna ve bunun nedeninin yine insanlar olduğuna dikkat çekiyor: “Dünyanın birçok ülkesinde Türkiye’dekine benzer sayıda hayvan ölüyor. Ama kent merkezleri için durum tam tersi. Çünkü o ülkelerde sahipsiz hayvan yok denecek kadar az. Oysa ben Boğaziçi Köprüsü’nün tam ortasında yavru kedi ölüsü gördüm. O hayvanın kendi imkânlarıyla oraya gelmesi çok zor. Diğer ülkelerle aramızdaki önemli bir fark da, Türkiye’de ölen hayvanların yolda bırakılması. Avrupa ülkelerinde bunu göremezsiniz örneğin.”

Elbette durum, sadece hayvanlarla da ilgili değil. Kazalar çoğu kez onların ölümüyle sonuçlansa da –Erzincan’daki kazanın aksine- araç içindeki insanların da güvenliğini de tehdit ediyor.

Facebook’ta örgütlenme

Geçtiğimiz günlerde tam da bu soruna dikkat çekmek isteyenler, paylaşım sitesi Facebook’ta bir grup oluşturdu. “Otoyoldaki Hayvan Ölümlerine Karşı Çözüm… Hedef 1 Milyon İmza” isimli bu grup, kurulduğu Ağustos 2009’dan bugüne 30 bin üyeye ulaştı. Grup, tıpkı motorlu araçlar otoban kenarlarına yapılan bariyerler gibi, hayvanların geçmesini engellemek için tel örgüler çekilmesini talep ediyor. İnternet üzerinden yapılan çalışmalarda çoğunluğun önem taşıdığını dile getiren grubun kurucusu Aytek Felah, hedefledikleri sayıya ulaştıkları takdirde, karayollarına ve il ve ilçe belediyelerine başvurarak somut çözümler getirilmesini isteyeceklerini belirtiyor. Felah, “Harekete geçmek için bir milyon kişinin gerekip gerekmediği” sorusunu “önlerinde uzun bir sürecin olduğunu ve proje için görseller toplamakla işe başladıkları” sözleriyle cevaplıyor.

Hayvanları uyaran frekans

Sanal ortam örgütlenmesi hayvan ölümlerine somut bir çözüm getirebilecek mi?

Facebook’taki grubun, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu’na (TÜBİTAK) bağlı araştırma geliştirme birimi Marmara Araştırma Merkezi’nde (MAM) çalışan üyesi Fırat Küçük bu konuda umutlu. Küçük, hayvanların algılayabileceği bir frekans sisteminin devreye sokulması durumunda sorunun çözülebileceğine inanıyor. “Seri imalatı yapılması durumunda böyle bir elektronik devrenin cihaz başına maliyeti 10 doları geçmez. Bu cihazı tüm otobanlara yerleştirmek, meşakkatli ve maliyetli olabilir. Ama cihaz araçlara da yerleştirilebilir ve araç yaklaşırken hayvanı uyarabilir.

Küçük’ün önerdiği bir başka çözüm ise, bir kimya enstitüsü ile birlikte çalışılarak, asfalt içine katılacak ek bir maddeyle hayvanların asfalttan geçmesinin engellenmesi. Karayollarının talep etmesi halinde TÜBİTAK’ın bu konuda fizibilite çalışması yaptırabileceğini de değinen Küçük, projenin Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) ya da TÜBİTAK’a bağlı Türkiye Araştırma Alanı (TARAL) tarafından üstlenilmesi durumunda da devletin bu iş için bütçe ayırabileceğini belirtiyor.

MAM uzmanı, her şeyden önce “nerede, ne kadar önlem” sorularını cevaplayacak, yani hangi bölgede kaç havyan öldüğünü ortaya koyacak verilerin sağlanması gerektiğinin altını çiziyor. Ancak bu ne Karayolları Genel Müdürlüğü, Çevre ve Orman Bakanlığı ne de belediyeler bu türde bir çalışma gerçekleştirmiyor.

Kentlerde sayı artıyor

Gelgelelim, özellikle büyük kentlerdeki sokak hayvanı sayısı da giderek artıyor. Belediyelerin kurduğu barınakların yetersizliği, evde beslenen hayvanların sokağa salınması bu artışta akla ilk gelen etkenler.

“Yapılması gereken şey en uygar yol ile hayvanları kısırlaştırmak” diyor yılda 1700 ile 2 bin adet hayvan kısırlaştırdıklarını belirten Kadıköy Belediyesi Hayvan Barındırma Merkezi’nden Veteriner Hekim Süleyman Erçin:

“Her gün bir-iki kedi ya da köpek yaralı halde bize getiriliyor. Yasalara göre (Hayvanları Koruma Kanunu) her belediyenin hayvan barınağı açması gerekiyor ama bunun için bütçe ayrılmıyor. Barınak açılsa bile çoğu belediye veteriner çalıştırmıyor.”

HAYTAP: “Önce kontrol, sonra çit”

Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) Başkanı Avukat Ahmet Kemal Şenpolat da, Erçin gibi sokak hayvanı popülasyonunun artışına dikkat çekiyor:

“Eğer bu kontrol altına alınmassa, tel örgü ve bu tip önlemler çözüm olmayacaktır.” Şenpolat, kısırlaştırılmayan bir çift köpeğin altı yıl sonunda ortalama 5 bin köpeğin üremesine neden olabileceğini söylüyor. Hayvan ölümlerinde en büyük suçun Tarım Bakanlığı’na ait olduğunu belirten avukat, “Çünkü ‘petshop’ları denetlemeyen, iki saatlik seminerlerle ruhsat dağıtan, üretim çiftliklerini denetlemeyen, internet üzerinden cins hayvan eşleşmelerine göz yuman ve satışlarına gözlerini kapayarak hayvanların çoğalmasına neden kurum bu bakanlıktır” diyor.

Ahmet Şenpolat, Aytek Felah’ın önerdiği çit çekme uygulamasının özellikle kent içindeki demiryollarında Türkiye Cumhuriyeti Demir Yolları (TCDD) tarafından yapıldığını söylüyor: “TCDD bu çitleri insanların raylara girişini engellemek için yapmıştı. Ama bu sayede demiryollarında hayvan varlığı da azaldı.”