‘Psikolojimiz bozulmadan, bir an önce sahneye çıkmamız lazım’




Koronavirüs pandemisi gerekçesiyle 30 Nisan’ta uygulanmaya başlanan kısmi kapanmanın 17 Mayıs’ta sona ermesinin ardından, aylardır faaliyetten uzak kalan kültür sanat sektörünün 1 Haziran’da ilan edilen aşamalı normalleşme sürecinde de  göz ardı etmesi tepkilere neden oluyor.

Pandemi döneminde temsillerin yasaklanmasıyla faaliyetine ara veren tiyatro sektöründe birçok sahne kapanmak üzere. Bu dönemde başvurulan çevrimiçi performans ve temsiller ise ekonomik olarak sürdürülebilir değil.

İKSV Tiyatro Direktörü Leman Yılmaz
İKSV Tiyatro Direktörü Leman Yılmaz

Yüz yüze etkinliklere dayandığı için kültür sanat sektörünün pandemiden, diğer tüm sektörlere göre daha fazla etkilendiği belirten İKSV Tiyatro Direktörü Leman Yılmaz, “Sınırlamalar gelince birçok etkinlik online platformlar üzerinden devam etmeye çalıştı. Sinema sektörü ve film festivalleri için online etkinlikler daha kolayken tiyatro için aynı durum geçerli değil. Sahneler kapalı olduğu sürece tiyatrolar sürdürülebilir bir ekonomiye sahip değil” diyor.

Süreyya Operası Genel Koordinatör Yardımcısı Gizem Tüzün, salonda sağlık için güvenli koşulları sağlasalar bile sanatçıları zor günlerin beklediğini dile getiriyor:

“Sahnenin, binanın ilaçlanması, sürekli havalandırılması, üflemeli ısıtma sistemimizin çalıştırılmasının yasak olması, HES kodu ve ateş ölçmek, sanatçıların ve personelin maskeli ve olabildiğince mesafeli çalışma ortamı yaratmak gibi zorluklarla konserlerimizi devam ettirmeye çalıştık. Ki buna hafta sonu yasakları, 65 yaş üstü sokağa çıkma yasakları gibi sanatçıları da çok ilgilendiren ve prova ve konser düzenini zorlayan planlamalarla bir bugüne kadar geldik.”

“Tiyatronun giderlerini karşılayabilmek için üç araba, bir ev sattık”

Tiyatro Alkış kurucu ortağı Okay Şenol
Tiyatro Alkış kurucu ortağı Okay Şenol

Çoğu tiyatro salonunun salgına hazırlıksız yakalanmasıyla maddi çöküş yaşadığını ve sektörün zorunlu olarak dijital yayınlara yöneldiğini belirten Tiyatro Alkış kurucu ortağı Okay Şenol, “Tiyatronun giderlerini karşılayabilmek için salgın başından beri üç araba, bir ev sattık. Biz sanatçılar günlük yaşıyormuşuz. En acı tarafı bu” diyor.

Şenol, salonlarının tiyatro izleyicisine açılması durumunda bile salgından önceki gelirlerin yakalanması konusunda umutlu değil. Çocuk oyunları sergileyen tiyatroların ise farklı bir durumunun olduğunun altını çiziyor: “Çocuk tiyatrosu olarak sosyal mesafeli oyunlar gerçekleştiremeyiz. Yetişkinler aralarında bir koltuk boşluk bırakarak oturabilir. Ama çocuklara bunu yaptıramazsın.”

Leman Yılmaz, tiyatroların kısıtlama döneminde başvurmak zorunda kaldığı çevrimiçi yayınların her oyun için geçerli olamadığını, sahnedeki bir eserin dijital platformda yayınlanabilmesi için kapsamlı bir hazırlık ve yatırım gerektiğini dile getiriyor. Çekimlerin profesyonel bir ekip tarafından ve televizyona uygun bir şekilde yapılması gerektiğini belirten Yılmaz, salgından önce yapılan kayıtların bu ihtiyacı karşılamadığını söylüyor:

“İlk kez bir oyunun kaç kamerayla ve nasıl çekileceğini düşünmek durumunda kaldık. Stüdyo ekibimiz elinden geldiğince bize destek oldu. Youtube’tan paylaşıma başladık ancak arşivdeki bütün oyunları yayınlayamadık. Çünkü ekran odaklı çekimler olmadığı için görüntüler yeterli gelmedi. Tiyatro festivali için hazırladığımız Haldun Taner Belgeseli ve Leyla Gencer ile ilgili bir belgesel vardı; ikisi de hâlâ Youtube’da gösterimdeler.”

Okay Şenol, tiyatrocuların ayakta kalabilmesi için çevrimiçi platforma geçiş yapmak zorunda kaldığını ancak yine de yeterli talebin oluşmadığını söylüyor: “Profesyonel olarak video çektiğim beş farklı oyunumu internet üzerinden göstermeye çalıştım ama talep çok az. Kısıtlı gelir nedeniyle reklamını bile doğru düzgün yapamıyorum.”

Şenol’a göre canlı performansın izleyicide yarattığı hissi yakalamaktan uzak olan dijital platformlar, tiyatronun sürekliliği için kalıcı bir çözüm sunmuyor:

“Takip ettiğim kadarıyla Türk tiyatro ustaları ve yapımcıların yarısı tiyatroların dijital platforma taşınmasına karşı. Hatta ben de reklamımı ‘tiyatroyu geçici süre ekrana taşıdık’ diye yaptım. Tiyatro ekranda olmaz. Biletini alacaksın, koltuğa oturacaksın, çünkü oyuncunun performansı da seyirciyle alakalıdır.”

“Pahalı bilet, sahneye daha yakın anlamına gelmiyor”

Yeni normal sürecine geçildiğinde de tüm Türkiye’ye ulaşmak için dijitalde gösterimler yapmaya devam edeceğini söyleyen Şenol, diğer şehirlere turneye gidemeyecek olmasının bir kayıp olduğunu ifade ediyor: “Evet, dijital yayınlar da  de devam edecek ama bizim psikolojimiz bozulmadan, bir an önce sahneye çıkmamız lazım. Tiyatronun en önemli sahnelerinden Moda Sahnesi oyunlarını çevrimiçi yapıyor. Üç kameralı, çok pahalı bir sistem. Biletleri internette 25, 50, 75, 250 TL olarak koymuşlar. Oyunları en pahalı biletten alınca farklı seyretmiyorsunuz, onu destek amaçlı koymuşlar. Seyirciler benzer bir desteği bize de yaptı, bir aile içinde dört bilet alan oldu. Sponsorlar da elini ayağını çekti. “ diyerek sektörde bu gidişle çoğu sahnenin kapanacağının altını çizdi.

İKSV Tiyatro Festivali Direktörü Yılmaz, kültür sanat sektörü sponsorlarının tutumunda bir çekimserlik olup olmadığıyla ilgili sorumuzu, “Bu süreç bize dijital platform sayesinde yeni sponsorlar da getirdi. Ama fiziksel etkinliklere sponsor olanlar biraz daha çekinceli tavır sergiledi. Etkinlik sponsorlarımız ve ana sponsorlarımız desteğini hiçbir zaman esirgemedi ve bizim yanımızda oldu” diye yanıltıyor.  

Gizem Tüzün de, Süreyya Operası’nın izleyici kitlesinin canlı etkinlik yapılan dönemlere kıyasla çok azaldığını doğruluyor: “Çevrimiçi etkinliklerle ulaştığımız kesimin eskiye göre azaldığı bir gerçek. Ancak bu etkinliklerin olumlu yönü, sanatçılara az da olsa hâlâ destek olabilmemizdi.”

Her sezon öncesinde 50-60 sanatçının konser için başvurduğunu belirten Tüzün, gelecek sezon için henüz başvuru almadıklarını ve belirsizlik nedeniyle de program oluşturamadıklarını söylüyor. Tüzün, “Yaz için Kadıköy Belediyesi’nin açık hava konseri olacak gibi gözüküyor. Biz de Süreyya Operası olarak bilgi ve çevremizle destek olacağız. Ama kapalı alanda konser olmayacak gibi görünüyor” diyor.

Pandemi, İKSV’nin yıllık programını da tümüyle etkiledi. Her yıl eylül ayında düzenlenen Bienal bir yıl sonrasına (17 Eylül – 20 Kasım 2022) ertelenirken, haziranda gerçekleşen Müzik Festivali ağustos ve eylüle, temmuzda gerçekleşen İstanbul Caz Festivali ise eylüle alındı. Her iki festivalin programı da henüz kesinleşmedi.