Tarih Vakfı bünyesinde biraraya gelen akademisyenler, sadece Topçu Kışlası projesinin değil, Haliç Metro Köprüsü, 3. Boğaz Köprüsü gibi tepeden inme projelerin kent halkını hiçe saydığına dikkat çekti ve hükümeti, tarihin ideolojik bir mücadele aygıtı olarak kötüye kullanılmasından vazgeçmeye çağırdı.
Taksim Topçu Kışlası projesine karşı İstanbulluların çeşitli platformlar üzerinden aylardır verdiği mücadelenin, bugün milyonlarca vatandaşın “kent/kentli hakkı” mücadelesine dönüşmüş olmasını desteklemek için toplandıklarını söyleyen akademisyenler imzaladıkları ortak metni duyurdu.
Tarih Vakfı antetli ortak metnine imza atan Ahmet Ersoy (tarihçi), Cevat Erder (tarihi çevre koruma uzmanı), Ferdan Ergut (tarihçi), İclal Dinçer (şehir plancısı), İlhan Tekeli (planlama uzmanı), Murat Güvenç (şehir plancısı), Tomur Atagök (müzeci) ve Uğur Tanyeli (mimar) saat 11:00'de İstanbul Galatasaray'da, Aynalı Geçit'te bir basın toplantısı düzenledi. Mimarlık tarihçileri Doğan Kuban ve Günkut Akın da video kayıtlarla, Cemal Kafadar (tarihçi) gönderdiği mesajla görüşlerini paylaştı. Akademisyenler Gezi Parkı'na yürüyerek aşağıdaki basın açıklamasını yaptı:
Tarih Vakfı olarak her zaman tanığı, mağduru ve takipçisi olduğumuz bir olgu var: Türkiye’de tarih, özellikle de siyasetçilerin elinde bir istismar alanıdır ve bu durum son zamanlarda çok artmıştır. Bu artış hükümetin tarihi mekân politikalarının en çarpıcısı olan Taksim Topçu Kışlası Projesi üzerinden elle tutulur hale gelmiştir. Bununla birlikte, bu projeye karşı İstanbulluların çeşitli platformlar üzerinden aylardır verdiği mücadele bir umut ışığı olmuştur.
İstanbul’un göbeği Taksim’de her türlü planlama ve kent yönetimi ilkesine aykırı olarak tepeden inme kararlar alındı ve uygulandı. Bu ve buna benzeyen Haliç Metro Geçiş Köprüsü, 3. Boğaz Köprüsü gibi projeler İstanbulluların kent hakkını hiçe saymaktı. Bu durumda İstanbulluların kent hakkı talebi için sokağa dökülmekten başka yolları kalmamıştı. Buna karşı günlerdir uygulanan polis şiddetini ve bu projeye barışçıl bir biçimde karşı olanların Türkiye’nin pek çok şehrinde acımasızca ezilmeye çalışılmasını protesto ediyoruz.
Tarih yalnızca geride kalmış ve gücü olanın istediği gibi kullanabileceği bir olaylar yığını değil, geçmişten gelip bugünü de içine alan bütünlüklü bir akıştır. Bu açıdan düşünülürse, Taksim Meydanı ve diğer tüm kentsel alanlar şehrin tarihsel ve kolektif belleği olarak değerlendirilebilirler. Bu doğrultuda, Taksim Gezisi ve çevresi, kentsel ve toplumsal bellek ile toplumsal tarih açısından somut biçimde korunması gereken kültür mirasıdır. Bu özelliği, içinde bulunduğumuz günlerde yeni ve yoğun tarihsel tanıklıklarla artarak sürmektedir.
Tarih Vakfı, kent hakkı ve kentli belleğini hiçe sayan “replika fiziki mekân” üretimine, yani Topçu Kışlası’nın yeniden inşasına ya da yeniden inşa edilirmiş gibi yapılmasına karşı olduğu gibi, bu projeyi daha sevimli göstereceği düşünülerek ortaya atılan “İstanbul Kent Müzesi” biçimindeki işlev önerisine de tamamen karşıdır. Kent müzeciliği ve İstanbul Müzesi üzerine 10 yıl boyunca bilgi ve deneyim üretmiş, kitaplar yayınlamış, uluslararası sergiler açmış, İstanbul Ansiklopedisi ve İstanbul dergisini yayınlamış olan Tarih Vakfı, İstanbul Kent Müzesi’nin nasıl kurulması gerektiği konusunda bu ülkedeki en birikimli kurumdur. Bu birikime dayanarak, toplumsal ve kentsel tarihe şahitlik edecek, güncel tarihini belgeleyecek ve bunlar üzerinden kent geleceği tartışmalarına evsahipliği yapacak kent müzesinin bir replika yapı içinde vücut bulmasının meselenin ruhuna tamamen aykırı olduğunu düşünüyoruz.
Ayrıca ivedilikle atılması gereken birkaç adıma dikkatinizi çekmek istiyoruz.
Hükümet ve devlet, ortak yaşam alanlarımız olan kentlere dair karar alma mekanizmalarını gecikmeksizin şeffaflaştırmalı ve katılımcı bir yönetim anlayışına yol açmalıdır. Tarihin, ideolojik bir mücadele aygıtı olarak kötüye kullanılmasından vazgeçilmeli ve bundan sonra tarihsel mekân düzenlemelerinin ideolojik planlara göre belirlenmesinden özenle kaçınılmalıdır.