Efes Pilsen ve Fenerbahçe, basketbol seviyesi ve skor olarak son yılların en çekişmeli final serisini oynadı. Kazanan, kupaya dört sezon sonra tekrar uzanan Efes Pilsen oldu. Ama bunu pek fark edemedi. Şampiyon takımın antrenörü Ergin Ataman o sırada yerde, Fenerbahçeli bir taraftarın tekmesini yiyordu. Ben, şampiyonluğa uzanan ekibi, takımların oyun kurucularının belirleyeceğine inanıyordum. Altı maçta sona eren seri ilerledikçe bu inancım pekişti. Özellikle de sezon sonunda Fenerbahçe’ye NBA’den “kurtarıcı” posizyonunda tranfer edilen Will Solomon ile benzer bir durumu Rusya liginden Efes’e gelerek yaşayan Kerem Tunçeri’nin performanslarını gördükten sonra.
Seyirci her maçta kavga etti
Ancak görüldü ki sahadaki oyuncu kadar tribündeki taraftar arasında da fark var. Görünen o ki Fenerbahçe, sadece kazanmak için seyretmeyen basketbol seyircisi yaratamamış henüz. Bunu sadece son maçta sahaya atlayıp Efesli sporculara vuranları düşünerek söylemiyorum. Fakat gerek son maçta, gerek Abdi İpekçi’de oynanan diğer final karşılaşmalarında Ferenbahçe seyircisi kendi içerisinde de büyük kavgalar çıkardı. (Tabii, bu grupların tribündeki varlığını değil basketbol, hiç bir sportif etkinlik açıklayamıyor.) Yine de sormadan edemiyorum: Bir Efes Pilsen taraftarının Fenerbahçe antrenörünü yerde tekmeleme ihtimali nedir?
En iyi final
Gerçekten de son yıllarda bu kadar mücadele dolu bir final serisi hatırlamıyorum. Efes Pilsen 2002/03 sezonunda şampiyonluğa ulaşırken Ülkerspor’la yedi maç oynamıştı. Seri 4-3 Efes’in üstünlüğüyle sona ermişti. Daha sonra yedi maçlık bir seriye tanık olmadık. Efes 2004/05 sezonunda finali Beşiktaş’la oynamış ve kupaya 4-1’le uzanmıştı. Takip eden iki sezonun finalinde sırasıyla Ülkerspor ve Fenerbahçe, Efes Pilsen’i 4-0’la geçtiler. 2007/08 sezonunda ise Fenerbahçe Ülker, Telekom’u 4-1’le geçti. Bu finali farklı kılan oynanan maç sayısı değil, sahadaki mücadelenin seviyesiydi. Biri hariç, altı maçın tümünde kazananı, son 30 saniye belirledi. Son iki saniyede galibin değiştiği maç oldu.
Oyun kurucular
İşte bu kiritik dakikalarda takımını en iyi oynatan (en çok skoru yapan demiyorum) oyun kurucular ön plana çıktı. Kerem Tunçeri’nin sadece bir oyun kurucu olarak değil, tüm final serisinde en olumlu işleri yapan adam olduğunu düşünüyorum. Fakat onu sadece, benzer bir sorumluluk üstlenen Solomon ile karşılaştırmanız bile ibrenin neden Efes’e döndüğünü anlamamıza yetecektir. Maçların son beşer dakikasını alıp, Kerem ve Solomon’un topu nasıl kullandığını yeniden seyretme imkanımız olsa şampiyonluğun da nasıl geldiğini görürürüz: Solomon maçın hemen tümünde olduğu gibi o dakikalarda da skor yapmak için anlamsız zorlamalarda bulunurken Kerem, tüm takımı garanti sayıya ulaştıracak paslarla meşguldü. Benzer bir karşılaştırma ikinci oyun kurucular, Efes’ten Ender ve Fenerbahçe’den Green için de yapılabilir. Green’in basketbol anlayışının Solomon’dan bir gömlek üstün olduğunu söyleyebilirim. 1,65 metre boyundaki Amerikalı’nın gerilimden etkilenmeyen, doğru adamı ve doğru şutu arayan bir oyun kurucu olduğu gerçek. Ancak onun performansı da Tür rakibi Ender’e yaklaşamadı. Elbette altı maçlık seriyi bu kadar basit bir anlizle değerlendirmek mümkün değil. Güç olarak denk görünün iki takımdan Efes’i öne çıkaran başka nedenler de olmalı. Ama bana göre Efes’e kupayı getiren isim Kerem Tunçeri. Fenerbahçe’ye kaybettiren ise Willie Solomon.