“Sarkozy de AKP gibi ülkeyi yavaş yavaş ele geçirdi”




Yaptığı işler dünya basınında en çok yer bulan Türk gazetecisi kim?

Çoğumuz bu soruya “Gökşin Sipahioğlu” cevabını verecektir. Deneyimli gazeteci ilk kez 1956’da İsrail-Mısır Savaşı’nda Sina Çölü’nde çektiği fotoğraflarla ses getirmiş, 1961’de hiçbir Batılı gazetecinin giremediği Arnavutluk’u fotoğraflamış ve 1962’de gemici pasaportuyla gittiği Küba’da yaptığı iş ABD’de 40 gazete tarafından kullanılmıştı. Sonraki dört yıl içerisinde, 80 ülkede yaptığı röpotajlar onun bir marka haline gelmesini sağlamıştı. 1966 yılında Hürriyet gazetesinin Paris bürosunu kurmak üzere yerleştiği Fransa’da, kendi ismini taşıyan fotoğraf ajansı SIPA Press’i kurdu. Ajans, Sipahioğlu’nun “haber kokusu alma” yeteneği sayesinde birçok bölgeye ilk muhabiri gönderen basın kuruluşu oldu ve dünyanın en büyük dört fotoğraf ajansından biri haline geldi.

Türkiye’de ikinci sergi

Haber koşturması ve ajans yöneticiliğinden fırsat bulamayan Gökşin Sipahioğlu, 1990’ların sonuna kadar hiç sergi açmadı. 2004’te Fransız Hükümeti’nin uyguladığı ağır vergilere dayanamayarak SIPA Press’i satan gazeteci Türkiye’deki ilk sergisini iki yıl önce İstanbul Modern’de açmıştı. İkinci sergi, “Mayıs 1968: Fotoğraflarla Tarih”, 15 Kasım 2008’de Harbiye’deki Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’nde açıldı.

Fransa’da yaşayan 82 yaşındaki Sipahioğlu sergi nedeniyle geçtiğimiz hafta İstanbul’daydı. Yaşı en olursa olsun karşısındakinin kendisine ön ismiyle hitap etmesini tercih eden “Gökşin”, sergi açılışından iki gün sonra Notre Dame de Sion’un öğrencileriyle bir araya geldi. (Doğrusu salonda öğrenciden çok yetişkin vardı. Ama Sipahioğlu’nun yaşı düşünüldüğünde onlar da bir öğrenci sayılırdı.)

Sınıfın sonuncusuydum”

Buluşma öncesinde, eski bir Saint Joseph’li olan Gökşin Sipahioğlu ve onun Galatasaray Lisesi mezunu “abisi” Hıfzı Topuz, okulun giriş koltuklarında koyu bir sohbete daldılar. Ortak tanıdıkları ve okul anılarını yâd eden iki eski arkadaş, Sipahioğlu’nun “Ben çok yaramazdım, sınıfın sonuncusuydum” sözleriyle kahkahalara boğuldu. Aralarına katılan okul müdürüne annesinin de Notre Dame de Sion mezunu olduğunu belirten Sipahioğlu yıllarca fotoğraf ajans yönetmiş biri olarak, eski mezunların bilgilerinin de dijital ortama aktarılmasını önerdi.

Öğrencilerle söyleşi, serginin de konusu olan, Mayıs 1968’te Paris’te yaşanan ve tüm dünyayı etkisi altına alan olaylar üstüne yoğunlaştı. Hıfzı Topuz da bizzat yaşadığı Paris olaylarını anlatırken özellikle gençlerin coşkusuna dikkat çekti. Öğrencilerin üniversitedeki eğitimi çağ dışı bulduklarını, tek yönlü bilgi aktarımından ve kız-erkek öğrenci ayrımından rahatsız olduklarını belirtti. Her gün olayların merkezi Sorbonne Üniversitesi’ne gittiklerini, toplantılara katıldıklarını bu yüzden de artık fotoğraflarda kalan 68 olaylarına yakından şahit olduklarını dile getiren Topuz, halk kaostan korkup tekrar De Gaulle’ü seçse de bu “devrim denemesinin” dünyada birçok eğitim, eşitlik ve haklar açısından reformlara ön ayak olduğunu düşündüğünü de ekledi. “Anı olarak boş bomba saklayacaktım ama kokusuna dayanamayıp attım” diyerek herkesi güldüren Topuz, “yıkılmaz görülen tabuların yıkılmasıyla” aslında bu 68 olaylarında gençlerin ne kadar önemli rol oynadığına dikkat çekti. Konuşmasını “Atatürkçüler sinmiş, susturulmuş durumda olsa da ben Türkiye’nin geleceği hakkında iyimserim” sözleriyle bitirdi.

“Türkiye için iyimser değilim”

Gökşin Sipahioğlu ise tam tersine dünyada ve Türkiye’de gelişen olaylara baktığında iyimser olamayacağını söyledi ve ekledi: “Türkiye’de kötü şeyler oluyor, biz oturuyoruz. Fransa’da sokağa dökülmek, grev yapmak yaygındır Türkiye’de ise öyle değil.” Fransa’da sendikanın önemini vurgulayan Gökşin, Türkiye’deki yozlaşmanın nedeni olarak 1950’lerdeki Demokrat Parti iktidarını gösterdi. İlk sendika yasağının basında gerçekleştiğini hatırlatıp ezanı Arapça’ya çeviren zihniyetle gelişen din sömürüsünün bugün de AKP hükümetiyle ile devam ettiğini belirtti. Sipahioğlu, bu din sömürüsüne gönderme yaparak “Artık Allah’a kaldık” diyerek de herkesi güldürdü. Mayıs 68’de Sorbonne’u işgal eden radikal anarşist grup Katangalılar’ın fotoğraflarını göstererek “bu gençlerin torunları kalkıp Sarkozy’ye oy verdi, bu nasıl oluyor?” diye soran bir dinleyiciye, “ ‘Fransa’da 68 tamamen havadır’ diyen Nicolas Sarkozy de aynı AKP gibi ülkeyi yavaş yavaş ele geçirdiği için” yanıtını verdi.

Gökşin Sipahioğlu’nun fotoğraflarıyla Mayıs 68 ruhunu anımsamak isteyenler, 2 Aralık’a kadar pazar hariç her gün 10.00-18.00 saatleri arasında Notre Dame de Sion’un ev sahipliğini yaptığı bu ilk sergiyi ziyaret edebilirler.

Mayıs 1968

Mayıs 68 olayları, II. Dünya Savaşı sonrası bolluk ve refahın hüküm sürdüğü Fransa’da kapitalizm en parlak yıllarını yaşar ve yaşatırken, işsizliğin en düşük seviyelerde, milli gelirinse yükseldiği bir dönemde olayların patlak vermesiyle başladı. 22 Mart Hareketi’yle (M22) ateşlenen fitil bir ay boyunca Paris sokakları başta olmak üzere tüm Fransa’yı kavurdu. Nanterre Üniversitesi’nde yüz ellisi öğrenci yaklaşık üç yüz kişinin bulunduğu topluluk Konsey Odası’nı basarak eylemlerine başladı. Üniversiteyi basan polis ve tutuklanan öğrencilerin Sorbonne Üniversite’sinde gerçekleşecek eylemlere zemin hazırlayacağı düşünülemedi.

Amerika’nın Vietnam Savaşı’yla birlikte yükselen muhalif seslere kulaklarını tıkaması, deniz aşırı bir isyanı da beraberinde getirdi. 3 Mayıs’ta bilim ve rasyonel düşüncenin kalesi sayılan Sorbonne Üniversitesi’ni işgal eden öğrenciler, polis müdahalesiyle karşılaştı. Çatışmalar sonucu 72 polis yaralandı 400 öğrenci tutuklandı. 6 Mayıs’ta öğrencilere destek olmak amacıyla Fransa’nın en büyük öğrenci birliği UNEF ve öğretmen sendikası SNESUP da eylemlere katılınca işçi, işsiz, sağcı, solcu, öğretmen, öğrenci binlerce kişinin tüm ayrı fikirleri ve ideolojileri bir yana bırakarak “tek şiir” oluşturdukları bir başkaldırı meydana geldi. Sosyoloji öğrencisi 23 yaşındaki “Kızıl Danny” lakaplı Daniel Cohn Bendit ve “Creve Salope” (Geber Kahpe) adlı parçasıyla eylemcilere ilham kaynağı olan 16 yaşındaki Renaud gibi isimlerin öne çıktıkları eylemler Mayıs sonuna kadar aynı şiddette sürdü. Fransa Cumhurbaşkanı “Büyük Charles” Charles de Gaulle’ün sert ve taviz vermeyen tutumu ise eylemleri daha da körükledi.

Öğrenci eylemleri, birçok dünya ulusunu da harekete geçirdi. Amerika Birleşik Devletleri’nde 1965’ten itibaren yükselen muhalif sesler, Vietnam Savaşı protestosu ve ırkçılık karşıtı eylemler olarak kendini gösterdi. 23 Nisan’da bir grup öğrenci bazı akademik bölümlerin Pentagon’a yardım ettiği gerekçesiyle Kolombiya Üniversitesi’ni işgal etti. Japonya, Almanya, İtalya ve İspanya’da Vietnam savaşı karşıtı anti-otoriter eylemler nedeniyle birçok üniversite, öğrenciler tarafından basılıp gösterilere sahne oldu.