Alper Görmüş
“Bakırköy savcısı, Nokta davasını temyize götürdü / DARBE
TEŞEBBÜSÜ
AYDINLATILMALI…”
Darbe Günlükleri davasının, duruşmanın savcısı Süleyman Aydın tarafından temyiz edildiği, Zamangazetesinin özel haberinde işte bu yorumlu başlıkla sunuldu.
“Yorumlu” derken, “Darbe teşebbüsü aydınlatılmalı” cümlesinin, savcının temyiz başvurusunda doğrudan kullanılmadığını, bunun gazetenin kendi değerlendirmesi olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Peki bu değerlendirme doğru mu? Evet, bence kesinlikle doğru.
İsterseniz, beraat kararının verildiği 11 Nisan duruşmasına geri dönelim, çünkü savcı o duruşmada dile getirdiği görüşlerle, kararı temyiz edebileceğinin ilk işaretlerini vermişti.
Hatırlayın, son duruşmanın en önemli unsuru, gazete haberlerinde zikredilen, Günlükler’in Özden Örnek’in bilgisayarından çıktığına dair Emniyet belgesinin Mahkemeye getirilmesi yönündeki talepti.
Savcı Süleyman Aydın, bunun “davanın en önemli delili” olduğu gerekçesiyle Savcılık’tan istenmesi gerektiği yönünde görüş beyan etmişti. Ayrıca, davanın “kamusal önemi”ne işaretle, “sanığa ispat hakkı” tanınması gerektiğini savunmuştu. Yani savcı duruşmanın genişletilmesini istiyordu.
Beraat ama nasıl beraat?
Fakat duruşmanın hâkimi o gün (11 Nisan) sürpriz bir kararla davayı bitirdi. Karar “beraat”tı; ne var ki gerekçe basitçe “hakaret ve iftira suçunun unsurları oluşmamıştır”a dayandırılmıştı. Duruşma hâkimi o gün gazeteciler için yaptığı sözlü açıklamada (daha sonra yazılı gerekçede de benzer görüşleri tekrar etti), 1. Bu davasının konusu itibarıyla günlüklerin Özden Örnek tarafından yazılıp yazılmadığının bir öneminin bulunmadığını, 2. Keza 2004’te iddia edildiği gibi darbe girişimlerinin yapılıp yapılmadığının da davayı ilgilendirmediğini söyledi.
Ben, duruşma çıkışında yaptığım açıklamada, bu gerekçeyle beraat etmekten memnun olmadığımı belirtmiştim. Talebim, bana hukuk önünde ispat hakkınız tanınması ve neticede şu gerekçeyle beraatımdı: “Günlükler gerçektir, dolayısıyla hakaret ve iftira yoktur.”
Oysa, dediğim gibi, mahkemeye göre, Nokta’nın yayımladığı belgenin gerçek olup olmadığı mahkemeyi ilgilendirmezdi. Aynen, bugünkü (4 Haziran) Tarafgazetesinin mahkemenin beraat kararının gerekçesi için uygun gördüğü başlıktaki gibi: “Darbe günlüğünün sahibinden bize ne?”
Savcı: Bizi asıl bu ilgilendirir
Savcının temyiz başvurusunda bir kez daha dile getirdiği görüşler, mahkemenin yaklaşımıyla taban tabana zıttı. Özetin özeti, “Bizi ilgilendirmez denilen her şey bizi ilgilendirmektedir” diyordu savcı.
Sırayla gidelim…
Savcı Süleyman Aydın, her şeyden önce benim bu davada neden “ispat hakkı”mın bulunduğunu izah etmekle başlıyor yazdığı metne. Dayandığı yasa maddeleri, Anayasa’nın 39. Maddesi ve 5237 Sayılı TCK’nın 127. Maddesi… Şöyle diyor savcı:
“(Bu maddelerde) temellendirilen düzenlemelere göre; isnat edilen fiilin doğru olup olmadığının anlaşılmasında kamu yararı bulunması halinde sanığa ispat hakkı tanınmaktadır. Davamıza konu olan olayın ispatında kamu yararı bulunduğu ve buna göre de sanığın ispat hakkının bulunduğu açıktır…”
Savcı, başvuru metninde daha sonra haberin “sırf söylentiye mi dayandığı”, yoksa “görünür gerçeğe uygun mu olduğu”nun tespitinin en önemli mesele olduğunu; bunun ortaya çıkarılmasında en önemli delilin de mahkemeye ibraz edilen CD olduğunu, fakat mahkemenin bunu “dosya arasına almadığını” saptıyor.
Savcının yazılı temyiz başvurusu, “ispat hakkı”na ve davanın “kamusal” niteliğine yapılan vurgularla sona eriyor.
Ayrıntıları bir tarafa bırakırsak, önümüzdeki günlerde benim, ilgili Yargıtay ceza dairesine gönderilmek üzere Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimliği’ne ileteceğim yazılı temyiz başvurusu da esas olarak “ispat hakkı” üzerinde odaklanıyor. O nedenle, ben, savcının temyiz başvurusunda dile getirdiği argümanları yerinde ve sevindirici buluyorum.